Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/636 E. 2018/367 K. 19.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2017/636
KARAR NO : 2018/367
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 31/01/2017
NUMARASI : 2015/27 Esas 2017/98 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (İmalatçının Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19/03/2018
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/27 Esas-2017/98 Karar sayılı dosyası kapsamında verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan ve dava dışı sigortalı … Limited Şirketi’ne ait …plakalı aracın 03/02/2012 tarihinde seyir halindeyken, motor kısmından alevler çıkarak, motor ve şoför kabini kısmının yanması sonucu hasara uğradığını, kasko sigortalı araçta meydana gelen hasarın sigorta poliçesinden karşılanması için sigorta şirketine başvurulduğunu, aracın onarım bedelinin 71.277,00 TL., piyasa rayiç değerinin ise 52.000,00 TL. olduğunun ekspertiz raporuyla tespit edildiğini, müvekkili tarafından, aracın rehin hakkı sahibi … Tüketici.. A.Ş.’ye 16/10/2012 tarihinde 18.100,00 TL., sigortalıya ise 16//10/2012 tarihinde 32.048,58 TL., 09/05/2012 tarihinde 1.025,00 TL. ve 18/12/2010 tarihinde 618,52 TL. olmak üzere toplam 52.000,00 TL sigorta tazminatı ödendiğini, aracın 03/01/2012 tarihinde trafiğe çıktığını, çıkış tarihinden yanlızca 1 ay sonra seyir halindeyken yangın olayının meydana geldiğini, müvekkilinin davalıya rücu hakkının doğduğunu, bu amaçla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasında, davalı aleyhine icra takibi yapıldığını, davalının bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, itirazın haksız olduğunu iddia ederek davalının icra dosyasına karşı yaptığı tüm haksız itirazların iptaline, takibin asıl alacak ve ferileri üzerinden devamına, %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin, araç sahibine ödemeyi 16/10/2012 tarihinde yaptığını, taraflarına açılan rücu davasının ise, 08/01/2015 olduğunu, aracın 03/01/2012 tarihinde satın alındığını, ödemeden 3 sene sonra bu davanın açıldığını, davanın 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımından dolayı reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin, ithalatçı ve genel distiribütör olduğunu, aracın üreticisi imalatçısı olmadığını, husumetten dolayı davanın reddedilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi; davanın zamanaşımından reddine karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 10/12/2015 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında, “H.M.K.’nın 142. maddesi uyarınca, zamanaşımı itiraz ve definin ileri sürülmediğinin görüldüğü ve davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığının anlaşıldığı” şeklinde tespitlerde bulunduktan sonra tahkikat aşamasına geçilmesine karar verildiğini, buna rağmen 31/01/2017 tarihli celsede, bu karardan rücu edilmeksizin zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, cevap süresi içinde ileri sürülmeyen zamanaşımı definin üstelik ön inceleme duruşmasında reddine karar verildikten sonra yerel mahkeme tarafından kendiliğinden tekrar değerlendirilmek suretiyle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafından satılan aracın, garanti süresinde gizli ayıbı nedeniyle yandığının bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğini, bu durumda davalı satıcının zamanaşımından yararlanamayacağının Türk Borçlar Kanunu’nun 207/son maddesinde belirtildiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 25/4 maddesinde belirtilen 6 aylık zamanaşımı süresinin bu davada uygulanmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporlarında aracın yanmasının üretim hatasından kaynaklandığının tespit edildiğini, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; ticari satış nedeniyle, gizli ayıp ve imalat hatasından kaynaklanan zararın rücuen tahsili için yapılan icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davalı tarafça, davalının ithalatçısı ve distiribütörü olduğu, …. plakalı kapalı kasa kamyonetin (ticari aracın), 03/01/2012 tarihinde davacının sigortalısına satıldığı, 31/01/2012 tarihinde aracın seyir halindeyken alev alarak yandığı, davacı tarafça sigortalısına ve aracın rehin sahibine toplamda 52.000,00 TL ödendiği, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafça ödenene tazminatın davalıdan tahsili amacıyla 30/01/2013 tarihinde 52.000,00 TL asıl alacak ve 6.561,26 TL işlemiş avans faizi üzerinden icra takibinin yapıldığı, davalı tarafça icra takibine itiraz edilmesi üzerine, 05/02/2014 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, 08/01/2015 tarihinde yani 1 yıllık yasal süre içerisinde iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesi, aracın davalıya teslim tarihinin 03/01/2012 olduğu, Türk Ticaret Kanunu’nun 25/4 maddesi ve Borçlar Kanunu’nun 207. maddesine göre, zamanaşımı süresinin 6 ay olduğu, 6 aylık sürenin 03/07/2017 tarihinde dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.
Dava konusu ticari araç, davalıdan 03/01/2012 tarihinde satın almış, dava konusu yangın olayı ise, 31/01/2012 tarihinde meydana gelmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6103 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 6. maddesine göre, Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tabidir. Zamanaşımıyla hak düşürücü sürelere ilişkin diğer hususlar yürürlüğe girdikten tarihiten itibaren Türk Ticaret Kanunu’na tabidir.
Dava konusu olay ve zamanaşımına ilişkin süreler, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 818 Sayılı Borçlar Kanunu’na tabi olarak değerlendirilmelidir. İlk Derece Mahkemesi de, değerlendirmesini eski kanunlara göre yapmıştır.
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 207. maddesine göre; bayi daha uzun müddet için kefalet etmemiş ise, mebii ayıba karşı tekeffülden mütevellit her türlü dâva, mebiideki ayıp daha sonra meydana çıksa bile müşteriye teslim vukuundan itibaren bir sene geçmekle sakıt olur. Fakat müşterinin bayi tarafından aleyhine ikame edilen dâvaya karşı mebiin tesliminden itibaren bir sene geçmeksizin ihbar ettiği ayıptan dolayı defi hakkı sene geçmekle sakıt olmayıp devam eder. Bayi müşteriyi iğfal etmiş ise bu bir senelik müruru zamandan istifade edemez.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 25/4 maddesine göre, “Borçlar Kanunu’nun 207. maddesindeki müruruzaman müddeti tüccarlar arasındaki ticari satışlarda altı aydır. Şu kadar ki; bu müddet azaltılabilir.”
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinin son fıkrasında da belirtildiği üzere, bayi müşteriyi iğfal etmiş ise, zamanaşımından istifade edemez.
Yukarıda belirtilen düzenlenmeler ve dosyadaki deliller birlikte dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesi’nce, her ne kadar zamanaşımından dolayı davanın reddine karar verilmiş ise de, toplanan delillerin hüküm kurmaya elverişli olmadığı kanısına varılmıştır.
Bu durumda, İlk Derece Mahkemesi’nce yapılması gereken, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2015/19111 Esas 2016/6928 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, dava konusunda uzman bir elektrik mühendisi, bir makina mühendisinin de yer aldığı 3 kişilik bilirkişi kurulundan aracın yanma nedeninin belirlenmesi, yangının meydana gelmesinde imalat hatası ve ayıp bulunup bulunmadığı, yangının bu hususlardan mı yoksa kullanım hatasından mı kaynaklandığı, bir ayıp varsa bu ayıbın gizli ayıp olup olmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınması ve sonrasında tarafların delillerinin değerlendirilerek bir karar verilmesidir.
Bu bağlamda; H.M.K.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde ilk derece mahkemesi tarafından yatırana iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/03/2018