Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2821 E. 2019/4089 K. 27.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/2821
KARAR NO : 2019/4089
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 18/07/2017
NUMARASI : 2015/503 Esas – 2017/563 Karar
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/12/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 18/07/2014 tarihinde davalıya sigortalı İl Özel İdare Müdürlüğüne ait … plakalı aracın altına alıp ezmesi sonucu müvekkilinin murisinin vefat ettiğini, davalı İl Özel İdaresinin gerek kusur gerekse kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince sorumlu olduğunu, eşinin ölmesinden kısa bir süre sonra acıya daha fazla katlanamayan …’ın vefat ettiğini, davacıların her iki müteveffanın çocukları olup, …’ın müteveffa …’ın ölmesinden sonra destekten yoksun kaldığını, kendisine destekten yoksun kalma tazminatı ödenmesi gerektiğini, kendisinin de ölmüş olmasından dolayı bu hakkın mirasçılarına geçtiğinden mirasçıları lehine hükmedilmesi gerektiğini, …’ın müteveffa olmasından dolayı davacılar tarafından cenaze ve taziye masrafı yapıldığını, davacıların babalarını kaybetmekle derin bir üzüntü, acı ve eleme düçar olduklarını, hiçbir bedelin acıyı ortadan kaldıramayacağını, manevi tazminat ile bir nebze de olsa acılarının hafifleyeceğini, davacıların babasının ölümünün annesinin ölümünü hızlandırması karşısında davacıların alması gereken manevi tazminatı daha da artırması gerektiğini, müvekkillerinin fakir olduklarını, adli yardımdan yararlanmaları gerektiğini, dava trafik kazası olduğu için destekten yoksun kalma ve cenaze taziye defin masrafları hesaplamasının mümkün olmadığını, mahkemece bilirkişi emsal ücret araştırması neticesinde belirlenebileceğini, bu nedenle davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, açıklayarak, sigorta şirketinin maddi tazminat ve poliçe limitleri ile sınırlı olarak davanın belirsiz dava olduğunun kabul edilerek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak her bir davacı için 10.000,00’er TL olmak üzere toplamda 80.000,00 TL manevi tazminat ile 500,00 TL cenaze masrafının ayrıca davacıların annesi …’ın için 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatına kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS Sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminat limiti olan 268.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, kusur durumunun tespiti için ATK’dan rapor alınmasının gerektiği, vefat eden şahıslara SGK tarafından bir ödeme yapılmış ise bu ödemenin tazminat miktarından mahsubunun gerekeceğini, müvekkil şirketin temerrüde düşmediği gibi davanın açılmasına da sebebiyet vermediğini, ayrıca dava konusu talebin haksız fiil olan trafik kazasından kaynaklandığını, ticari iş olarak değerlendirilmesinin mümkün olmayacağını, davacının avans faiz talebinin de yasal bir dayanağı olmaması sebebiyle hukuken kabul edilmemesinin gerektiği, kabul anlamına gelmemek üzere aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekliliğine, reddedilen kısım için ise yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Ağrı İl Özel İdaresi vekili ibraz ettiği cevap dilekçesi ile davaya bakmaya yetkili mahkemenin Doğubeyazıt (Ağrı) Mahkemeleri olduğunu,davacılar murisi yayanın KTY 138. maddesi uyarınca kusurlu olduğunu, manevi tazminat isteminin zenginleşme aracı olamayacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 498,59 TL’nin davalı Ağrı İl Özel İdaresi yönünden kaza tarihi (18/07/2014), davalı … yönünden dava (26/02/2015) tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacıların cenaze gideri alacağının kısmen kabulü ile talep ile bağlı kalınarak 1.248,41-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine, Her bir davacının manevi tazminat taleplerinin kazanın oluş biçimi, kusur durumu, dava tarihi, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ile paranın satın alma gücü nazara alınarak takdiren kısmen kabulü ile her biri için 5.000’er-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Ağrı İl Özel İdaresinden tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı Ağrı İl Özel İdaresi vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminatın düşük istenilmesine rağmen müvekkilleri başına 5.000,00’er TL hükmedildiğini, manevi tazminatın çok düşük olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Ağrı İl Özel İdaresi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; meydana gelen kazada davacıların murisinin kusurlu olduğunu, dava dışı …’ye izafe edilen kusuru kabul etmediklerini, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi bakımından bağlayıcı olmadığından kusur oranlarının yeniden tespit edilmesi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın hakkaniyete ve yasaya uygun olmadığını ayrıca davacıların annesinin vefatı ile meydana gelen kaza arasında nedensellik bağının bulunmadığını, talep ettikleri manevi tazminat miktarının takdirinde annelerinin vefatının dikkate alınması istemlerinin reddi gerektiğini, maddi tazminatın ispatının davacıya ait olduğunu, tazminat miktarında indirim yapılması gerektiğini, davacıların talebinin zamanaşımına uğradığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Maddi Tazminata yönelik istinaf açısından; HMK’nın 341/2.fıkrasına göre miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. HMK’nın 341/4.fıkrasına göre ise alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. fıkrasında;” HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2017 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00 TL olacaktır. Mahkemece destekten yoksun kalma tazminat talebi açısından 489,59 TL üzerinden ve cenaze gideri alacağı talebi açısından 1.248,41 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu halde kabul edilen miktar kararın verildiği tarih itibarı ile 2017 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kalması ve dosya kapsamında resen değerlendirilecek kamu düzenine aykırılık bulunmaması nedeniyle, davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesince verilen maddi tazminata ilişkin karar için HMK’nın 341/4.maddesi gereğince istinaf hakkı yoktur. Yerel mahkemece, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle davalı Ağrı İl Özel İdaresi vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf başvurusunun 352/1-b maddesi gereğince reddine karar verilmelidir. Manevi Tazminata yönelik istinaf açısından; 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda 18/07/2014 kaza ve 26/02/2015 dava tarihine göre zamanaşımına süresi dolmadığından davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Davalı Ağrı İl Özel İdaresi vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre sürücü …’nin %30 , müteveffanın ise % 70 oranında kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Doğubeyazıt 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/341 Esas sayılı dosyasına sunulan kusur bilirkişi raporuna göre sürücü …’nin tali derecede, müteveffa …’ın ise asli derecede kusurlu olduğu tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. İlk Derece Mahkemesince karar gerekçesinde babanın kaza nedeniyle ölümü sonucu annenin de vefat etmesine dayalı manevi tazminat istemine ilişkin değerlendirme yapılmamış olması ve sadece babanın ölümü nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesine göre annenin ölümü nedeniyle manevi tazminat istenemeyeceğine ilişkin istinaf itirazı; Davanın tarafı olmayan araç sürücüsünün mali sosyal durumunun manevi tazminatın belirlenmesinde kriter olarak alınamayacağından dava dışı araç şoförünün (rücu edilmesi halinde) ekonomik durumuna ilişkin müzayakaya düşeceğine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılara babalarının ölümü nedeni ile verilen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen taraf vekillerinin istinaf itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca reddine, taraf vekillerinin manevi tazminata ilişkin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b/1 maddeleri gereğince reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekili ile davalı Ağrı İl Özel İdaresi vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı manevi tazminat açısından yapmış oldukları istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi uyarınca REDDİNE, 2-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı maddi tazminat açısından yapmış olduğu istinaf başvurusunun, HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca REDDİNE, 3-Davacı yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davalı Ağrı İl Özel İdaresi yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.851,73 TL ilam harçtan peşin alınan (115,25 + 597,68 =) 712,93 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.138,80 TL harcın davalı Ağrı İl Özel İdaresi’nden tahsili ile hazineye irat kaydına, 5-İstinaf aşamasında yapılan masrafların istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.27/12/2019