Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2778 E. 2019/3866 K. 29.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/2778
KARAR NO : 2019/3866
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/07/2017
NUMARASI : 2014/250 Esas 2017/675 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/11/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 26.04.2012 tarihinde dava dışı sürücü…sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile davacıların eşi ve babaları olan yaya … çarptığını, çok ağır yaralanan …l’ın 06.06.2012 tarihinde vefat ettiğini, müteveffanın ölümü ile eşi ve çocuklarının desteğinden yoksun kaldıklarını, kaza tespit tutanağında dava dışı araç sürücüsünün ve müteveffanın mütefarik kusurlu olduğunun belirtildiğini, ceza dosyasına sunulan kusur raporunda ise, dava dışı araç sürücüsü … tali, müteveffanın asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, olayda kusurlu bulunan … plakalı aracın sigortasının bulunmadığını nedenle davalı Güvence Hesabının sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacılar için şimdilik her bir davacı için 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacılar ıslah dilekçesi ile talebini davacı … için 42.156,96 TL, davacı … için 814,66 TL, … için 10.101,30 TL olmak üzere toplam 53.072,92 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların denen olduğu bedensel zararlar için müvekkili Güvence hesabına başvurulmasının mümkün olduğunu, kazaya karışan araçların kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu trafik poliçesinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, eğer aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu trafik poliçesi yoksa, müvekkili kurumun sorumluluğunun kaza tarihi itibariyle geçerli poliçe limiti olan 225.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, davanın … plakalı aracın sürücüsü … ve maliki … ihbar edilmesi gerektiğini, müvekkili kurumun maddi tazminat taleplerine ilişkin sorumluluğunun, kaza tarihi itibariyle geçerli trafik poliçesi bulunmayan araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olup, söz konusu sorumluluk aynı zamanda davacıların yoksun kaldıkları geçek destek miktarı ile de sınırlı olduğunu, buna ilişkin BK 45/2.maddesinde düzenlendiğini, “ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde oranların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlandığını, davacılara diğer sosyal güvenlik kuruları tarafından yapılmış ödemeler varsa bunların da araştırılması gerektiğini bildirerek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacılardan … için 42.156,96 TL, davacı … için 10.101,30 TL, Davacı … için 814,66 TL maddi tazminatın 30/07/2013 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Güvence Hesabından alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükümde vekalet ücretinin eksik hesaplanarak maddi hata yapıldığını, maddi hatanın düzeltilmesi talebinde bulunduklarını ancak yerel mahkeme tarafından ek karar ile taleplerinin reddedildiğini, yargıtay içtihatlarında da “davacılar ihtiyari dava arkadaşları olduğundan, davacılar yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, tüm tazminat toplamı üzerinden ve eksik vekalet ücreti takdir edilmiş olması doğru değildir” denildiğini, bu nedenle gerekçeli kararda hüküm bölümünün 5. numaralı başlığında yer alan vekalet ücretine ilişkin bölümün düzeltilerek kararın onanmasına aksi halde kararın kaldırılarak bozulmasına karar verilmesini talep etmekteyiz. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; TRAMER kayıtlarına göre dava konusu kazaya karışan aracın… Şirketi nezdinde 08/08/2011-08/08/2012 tarihli ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sadece kaza tarihi itibariyle sigortasını yaptırmamış olan araçların sebebiyet verdiği bedeni zararları karşılamakla yükümlü olduğunu, kazaya karışan aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir ZMMS poliçesi bulunduğundan müvekkili kurumun meydana gelen zarardan sorumlu olmadığını, bu nedenle kaza tarihi itibariyle geçerli bir poliçe bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, davacının müvekkiline yaptığı başvuru neticelenmeden davayı açtığını, bilirkişi raporunda davacı eşin yeniden evlenme ihtimalinin rapor tarihindeki yaşa göre belirlenmesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Davacı … yönünden yapılan istinaf incelemesinde; HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. Fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2017 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00 TL olacaktır.Davacı …. talep edilen maddi tazminat 1.000 TL olup kabul edilen maddi tazminat 814,66 TL’dir. Bu halde, dava değeri kararın verildiği tarih itibarı ile 2017 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından, HMK’nın 341/4. maddesi hükmüne göre, davacı taraf ve davalı taraf İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvuramaz. Yerel mahkemece, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle davacılar vekilinin ve davalı vekilinin davacı … yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 341/4. ve 352/1-b maddeleri uyaınca reddine karar verilmiştir.Davacılar …. yönünden yapılan istinaf incelemesinde; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesinde “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar” düzenlemesine yer verilmiş; aynı mahiyetteki düzenleme, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesinde de yer almıştır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91–101. maddelerinde zorunlu mali sorumluluk sigortası düzenlenmiştir. Bu sigortanın amacı, trafik kazaları nedeniyle 3. kişilerin uğrayacakları zararların kolayca temin edilmesini sağlamaktır. Bu sigorta işleteni değil, aracı takip etmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası işletenin Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yapılmaktadır. KTK’nun 91. maddesinde, işletenlerin bu kanunun 85/1. maddesine göre sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, aynı yasanın 94. maddesinde, sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişinin 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorunda olduğu, sigortacının sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihi itibariyle 15 gün içinde feshedebileceği, sigortanın fesih tarihinden 15 gün sonrasına kadar geçerli olacağı düzenlemelerine yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 95. maddesinde ise, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği, ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurulabileceği hükümlerine yer verilmiştir.Bu bakımdan olay tarihini kapsayan zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesinin varlığı halinde KTK’nun 95/2. maddesi gereğince sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin poliçenin iptal edildiği, geçersiz olduğu bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığı gibi haller sigortacı tarafından 3.kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden, sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesinin sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını ve indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir.Somut olayda; davacıların desteği olan yaya … plakalı aracın dosya kapsamında yargılama aşamasında sunulan tramer kayıtlarında 08/08/2011-08/08/2012 tarihleri için dava dışı … tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortasının yapıldığı görülmektedir. Yargılama sırasında söz konusu poliçe dosya kaspamı içine getirtilmemiş iptal veya zeylinin bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Davacılar vekili tarafından istinaf cevap dilekçesinde sigortalı araca ilişkin işleten değişikliği olduğunun, işleten değişikliği nedeniyle ZMSS poliçesinin geçerli olmadığı savunulmuştur. Mahkeme de, bu husus tartışılmadan eksik inceleme ile davalı Güvence Hesabı’nı zarardan sorumlu tutulması doğru olmamıştır. Bu doğrultuda davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerindedir.( Yargıtay 17. H.D 2015/9598 esas 2018/1058 karar)Kabule göre mahkemece davacı eşin olay tarihindeki yaşı,çocukları, sosyal yaşantısı ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak evlenme ihtimalini belirlenerek ve destek tazminatını hesaplaması yaptırması gerekirken davacının rapor tarihindeki yaşına göre evlenme ihtimalini hesaplayan bilikişi raporuna göre karar verilmesi doğru olmamıştır.(Yargıtay 17. H.D. 2012/10794 esas 2013/6915 karar)Kabule göre: Güvence Hesabı yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9, 14 ve 15. maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren Güvence Hesabının temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemiş ise Güvence Hesabının temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabulü gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davadan önce davacılar tarafından Güvence Hesabına başvuru yapıldığı Güvcnce Hesabı tarafından eksik belgelerin teminin istenildiği görülmektedir. Bu doğrultuda temerrüd tarihinin dava tarihinden başladığının kabulü gerekmektedir.Kabule göre de; davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir. Somut olayda; her bir davacı lehine hükmedilen maddi tazminat için kendisini vekille temsil ettiren davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerekirken, tek vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/13622 esas 2019/6277 karar)Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin davacı … yönünden istinaf başvurularının HMK’nın 341/4. ve 352/1-b maddeleri uyarınca reddine, davacılar …vekilinin istinaf başvurularının kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı ve davacı vekilinin davacı … yönünden yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun, HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca REDDİNE,2-Davacı ve davalı vekilinin davacılar … yönünden istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/11/2019