Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2713 E. 2019/4091 K. 27.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/2713
KARAR NO : 2019/4091
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 20/10/2017
NUMARASI : 2017/5319 D.İş Esas 2017/5319 D.İş Karar
(İtiraz Hakem Heyeti 09/10/2017 tarih, 2017/İHK-3958)
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/12/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11.11.2007 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaralamalı ve maddi hazarlı trafik kazası meydana geldiğini, araçta yolcu olan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, müvekkilinin maluliyet zararının giderilmesi için sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak başvurunun reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 46.948,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talebin zamanaşımına uğradığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin sorumluluğunun poliçede yazılı teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, müvekkili sigortalısının kusurun kabul etmediklerini, kusur yönünden ATK’dan rapor alınması gerektiğini, davacının tedavisinin bugüne kadar devam ettiğini belgeleyen herhangi bir tıbbi resmi evrak sunulmadığını, davacının tedavisi devam ederken geçici ve sürekli iş göremezlik durumunun tam olarak tespit edilemeyeceğini, hesaplama yapılırken TRH 2010 tablosu ile %1,8 teknik faiz dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, başvuru sahibinin yolcu olarak bulunduğu araç içerisinde hatır taşıması kapsamında taşınıp taşınmadığının tespit edilmesini, işletilecek olan faizin yasal faiz olabileceğini ve müvekkilinin başvurunun yapıldığı tarihte temerrüde düşeceğini belirterek başvurunun reddini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvurunun 46.948,00 TL olarak kabulüne, 22.12.2016 tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermiş, davalı vekilinin itiraz etmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti, davalı vekilinin itirazının reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının yaralanması ile sonuçlanan 11.11.2007 tarihinde meydana gelen olay bakımından uygulanması gereken zamanaşımı süresinin ceza zamanaşımı olduğunu, bu süre geçtikten sonra 09.02.2017 tarihinde yapılan tahkim başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından tedavinin devam ettiği hususunun ispat edilemediğini, tedavinin devam edip etmediğinin ve maluliyetin tespiti yapılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacının devam eden bir tedavisinin bulunmaması ve maluliyetinde gelişen bir durumunun bulunduğunun ispat edilememesi karşısında zamanaşımı süresinin kaza tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğinin Yargıtay kararları ile sabit olduğunu, ispat edilemeyen ve zamanaşımı süresi geçtikten sonra ikame edilen davanın reddi gerektiğini belirterek İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İHH tarafından verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı KTK.nun 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı ) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez.Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109.maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 Tarih 2008/4-326 E. 2008/325 K.). Somut uyuşmazlıkta trafik kazası 11/11/2007 tarihinde gerçekleşmiş; dava ise 09/02/2017 tarihinde açılmıştır. Davacının yaralanması nedeniyle maluliyet raporu 29/11/2016 tarihinde alınmıştır. Davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, maluliyeti ile ilgili olarak gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona erdiği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği konularında ayrıntılı ve açık şekilde rapor alınarak, davalının zamanaşımı defi bu kapsamda değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Belirtilen nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, 4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine, 5-İstinaf başvurusu için davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, 8-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre … SİGORTA A.Ş. (… SİGORTA A.Ş.) tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … A.Ş./Ümraniye Küçüksu Caddesi Şubesinin 19/10/2017 tarih ve … numaralı 67.861,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı … (… SİGORTA A.Ş.)’ne İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/12/2019