Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2711 E. 2019/4090 K. 27.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/2711
KARAR NO : 2019/4090
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 17/10/2017
NUMARASI : 2017/5089 D.İş Esas – 2017/5089 D.İş Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 27/12/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04.09.2015 tarihinde davalı tarafa trafik sigortalı … plakalı araç … sevk ve idaresindeyken tek taraflı olarak meydana gelen trafik kazasında sürücü … vefat ettiğini, davacıların … desteğinden yoksun kaldıklarını, davalı … şirketine başvuru yapıldığını ancak olumlu netice alınamadığını, müteveffanın kaza tarihinde gelirinin asgari ücret olduğunun kabulü ile aktüerya hesabı yapılması gerektiğini, davalının cenaze ve defin giderlerinden sorumlu olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı eş için 41.000,00 TL, kızı için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile her iki davacı için toplam 1.000,00 TL cenaze ve defin giderinin temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konsu kazaya karışan aracın müvekkili tarafından sigortalandığını, kazanın karayolları tanımına giren bir mahalde değil müteveffanın iş sahası içerisinde orman işi yapılırken oluştuğunu, bu nedenle KTK kapsamında değerlendirilemeyeceğini, ZMMS’nin de bu olayda uygulanamayacağını, meydana gelen olayın genel hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi ve reddine karar verilmesi gerektiğini, kazanın sürücünün kendi kusuru ile meydana geldiğini, talebin teminat dışında kaldığını belirterek başvurunun reddini talep etmiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvurunun reddine karar vermiş, davacılar vekilinin itiraz etmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti, davacılar vekilinin itirazının reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda kazanın karayoluna 110 metre mesafede meydana geldiğini ve yerin karayolu niteliğine haiz olmadığını bu nedenle KTK uygulama dışında olduğunun belirtildiğini, raporun hukuka ve yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, KTK’nın 3.maddesinde karayolu, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlandığını, ancak yasanın 2. maddesinde de bu kanunun uygulanacağının hükme bağlandıktan sonra aksine hüküm bulunmadığı hallerde karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile tarla, ormanlık alan, park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerin karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da bu kanun hükümlerinin uygulanacağının hükme bağlandığını, başvuru konusu olayın orman yolunda meydana geldiğini ve kazanın KTK’ya göre karayolu sayılan bir yerde meydana geldiğinin kabulü gerektiğini belirterek İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin gideri istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İHH tarafından verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, davalı tarafa 20.01.2015/2016 tarihleri arasında trafik sigortalı … plakalı traktörün müteveffa Ahmet Yalçın’ın yönetimindeyken 04.09.2015 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında …’ın vefat etmesi nedeniyle vefat edenin desteğinden mahrum kalan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin gideri talep ettiği anlaşılmaktadır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur. Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/12/2015 tarih, 2014/ 5898 E. ve 2015/ 14368 K. sayılı kararı).Somut uyuşmazlıkta, kaza tespit tutanağında davacıların desteğinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının ormanlık alanda, muhtemelen traktörle açılmış olan ve tomruk taşımada kullanılan arazi bölümünde meydana geldiği, traktörün bulunduğu yerin orman yoluna 110 metre mesafede bulunduğu saptanmıştır. UHH tarafından alınan bilirkişi raporunda ise olayın orman yoluna 110 m mesafede olduğu, eğimli tomruk kaplı orman içi alan olduğu da değerlendirilerek karayolu niteliğini haiz olmadığı bildirilmiştir. Dosya içerisinde soruşturma evrakları bulunmakla birlikte olay yeri inceleme tutanağı, keşif ve krokili bilirkişi raporu eklenmemiştir. Bu haliyle dosya kapsamında olayın gerçekleştiği orman içi alanın (olay yerinin) karayoluyla bağlantısının bulunup bulunmadığı kesin bir şekilde belirlenememiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu da yeterli değildir. O halde yapılması gereken, ara karar ile olayın meydana geldiği yerin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. ve 3. maddesinde sayılan yerlerden olup olmadığının ve karayoluyla bağlantı yolu olup olmadığı konusunda taraflara olay yerini ve en yakın karayolunu gösterir şekilde varsa soruşturma/ceza dosyası kapsamında yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları gibi delillerini sunmak üzere kesin mehil vermek, taraflarca keşif ve krokili bilirkişi raporu sunulursa, bu deliller ile tüm dosya kapsamı birlikte incelenerek kaza mahallinin karayolu ile bağlantısı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek, aksi taktirde ise kazanın meydana geldiği yerde keşif yapılarak krokili rapor alınması gerektiğinden uyuşmazlık tahkime elverişli olmadığından “dosyadan el çekilmesine” karar verilmesidir. Bu nedenle; HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Sigorta Tahkim komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için, dosyasının Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere, mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-İstinaf başvurusu için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/12/2019