Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2557 E. 2019/3731 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/2557
KARAR NO : 2019/3731
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 23/10/2017
NUMARASI : 2017/5373 D.İş Esas – 2017/5373 D.İş Karar
DAVA : Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/11/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.03.2007 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki sigortasız… plakalı çekici ile davalı … AŞ’ye sigortalı … yönetimindeki … plakalı kamyonun karıştığı kaza neticesinde kamyonda yolcu konumundaki davacının malul kaldığını, davacı tarafından davalılara ayrı ayrı başvuru yapıldığını, davalılar tarafından davacının başvurusunun zamanaşımı gerekçesiyle reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 6.000,00 TL maluliyet tazminatının avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 71.131,20 TL’ye yükseltmiştir. Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu kazanın 15.03.2007 tarihinde meydana geldiğini, zamanaşımı süresinin ise 15.03.2015 tarihinde sona ermesi nedeniyle başvurunun reddi gerektiğini, kaza ile ilgili açılan ceza dosyasında başvuru sahibinin şikayetinden vazgeçmesi üzerine davanın düşürülmesine karar verildiğini, başvuru sahibinin ceza dosyasında sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi feragat hükmünde olduğundan tazminat haklarını ortadan kaldırdığını, tazminat haklarından feragat edilmiş olması sebebiyle müvekkilinin başvuruya ilişkin sorumluluğunun kalmadığını belirterek başvurunun reddini talep etmiştir.Davalı …A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra 09.02.2017 tarihinde müvekkili şirket aleyhine dava açıldığından somut olay açısından zamanaşımı süresinin dolduğunu, dosyada kusur tespiti yapılması gerektiğini ve davacının trafik kazası sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi için Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Bölümlerine sevkine karar verilmesini talep ettiklerini, kazaya karışan aracın ticari araç olmaması nedeniyle hükmedilecek faizin yasal faiz olması gerektiğini belirterek başvurunun reddini talep etmiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvuranın talebinin kısmen kabulü ile Güvence Hesabı tarafından 45.001,87 TL tazminatın 12.07.2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte başvurana ödenmesine, bakiyesinin reddine, … AŞ tarafından 14.998,13 TL tazminatın 29.11.2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte başvurana ödenmesine, bakiyesinin reddine karar vermiş, davacı vekilinin itiraz etmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti, davacı vekilinin itirazının kabulüne, başvuru sahibinin talebinin kabulü ile 71.131,20 TL daimi maluliyet tazminatının 53.348,40 TL’sinin davalı Güvence Hesabından, 17.782,75 TL’sinin davalı …. AŞ’den 12.07.2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermiştir.Bu karara karşı davalılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı Güvence Hesabı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yargılama konusu tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, zararın rapor tarihi itibariyle öğrenildiğinden bahisle itirazlarının reddedildiğini, mağdur kimsenin kazadan sonra süregelen tedavisi yoksa öğrenme tarihinin rapor tarihi sayılamayacağını, kazadan sonra 9 yıl beklenilip ardından rapor alınmasını ve zararın bu tarihte öğrenildiğini savunmanın hukuken kabul edilemeyeceğini, kanunda öngörülen iki yıllık sürenin başlaması bakımından zararın öğrenilmiş sayılması için zararın varlığını, niteliğini ve temel unsurlarını belirleyecek bilgilerin dava açacak derecede öğrenilmiş olmasının yeterli olduğunu, kesin iş göremezlik raporu ile zararın öğrenilmiş sayılacağı yönündeki iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra yapılan başvurunun reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğini belirterek İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zamanaşımı sebebi ile davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun, zararın kendisine ihbarından itibaren başlayacağını kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra müvekkili şirket aleyhine dava açıldığından somut olay açısından zamanaşımı süresinin dolduğunu, uzatılmış ceza zamanaşımı dikkate alındığında bile sekiz yıllık ceza zamanaşımı süresinin de geçmiş olduğunu belirterek İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, iki taraflı trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli maluliyet tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Davalı … vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin (12). fıkrasında Beş bin Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarının kesin olduğu, Beş bin Türk Lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebileceği, itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu, ancak Kırk bin Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebileceği belirtilmiştir.İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalı… tahsiline karar verilen ve dolayısıyla istinaf talebi bakımından uyuşmazlık konusu edilen 17.782,75 TL tazminat miktarı 5684 sayılı Kanunu’nun 30/12. maddesinde belirtilen 40.000,00 TL’lik temyiz/istinaf sınırının altında kaldığından Hakem Heyeti kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması olanaklı değildir.Bu nedenle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/12. ve HMK’nın 352/1-b maddeleri gereğince davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi görüşündeyim.Davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;Davalı vekilinin başvuruya karşı cevabında ileri sürdüğü zamanaşımı def’ine karşı Uyuşmazlık Hakem Heyetince; sigortalı aracın sürücüsünün KTK’nun 109. Maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tâbi olduğu, dolayısıyla kaza tarihi ile tahkime başvuru tarihi arasında bu sürenin dolmadığı belirtilerek; İtiraz Hakem Heyetince de aynı gerekçe ile zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı sonucuna varılmış ise de, varılan sonuç dosya içeriğine uygun olmamıştır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Yine somut olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını düzenleyen 60. maddesi de; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve herhalde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur.” şeklindedir. Zamanaşımının oluşması için zararın ve tazminat sorumlusunun birlikte öğrenilmesi gerekir. Gerek 2918 sayılı Kanun’un 109/1.maddesi gerek Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde öngörülen zamanaşımı ve gerekse ceza kanunları uyarınca öngörülen dava zamanaşımı süresinin, zararın ve sorumlusunun öğrenildiği tarihte başlayacağında kuşku yoktur.Öğretide ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre; “Zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır.” Eğer zararın kapsamını belirleyen husus “gelişmekte olan bir durum” ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamayacaktır.Yargıtay uygulamalarında ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.Somut olayda, davaya konu kaza 15/03/2007 tarihinde gerçekleşmiş, Sigorta Tahkim Komisyonuna fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 01/02/2017 tarihinde başvurulmuş, Komisyona sunulan 07/06/2016 tarihli Ayvalık Devlet Hastanesi’nden verilen raporunda davacının % 15 oranında engel oranı olduğu tespiti edilmiştir. Kazaya sebebiyet veren sigorta poliçesiz araç sürücüsü hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmak suçundan Fındıklı Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/101 esas ve 2008/10 karar sayılı kararı ile şikayetten vazgeçme nedeni ile düşme kararı verilmiştir. Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelerden, 15/03/2007 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sonucu yaralanan davacının tedavisinin ne zaman başladığı, ne kadar süreyle devam ettiği ve hangi sağlık kuruluşlarında tedavi gördüğü anlaşılamamaktadır. Bu durumda İtiraz Hakem Heyetince davacıya, süreçteki tedavilerine ilişkin tüm bilgi ve belgeleri sunmak üzere kesin süre verilip belgelerin sunulmasından sonra yukarıda açıklanan ilkeler ışığında ve tüm dosya kapsamı itibariyle davacının yaralanmasına bağlı tedavisinin devam edip etmediği, gelişen durumun olup olmadığı, tedavinin hangi tarihte sona erdiği, buna göre zararın ve davacı tarafından öğrenilmesi mümkün olan tarihin belirlenmesinden sonra, davacının talebinin zamanaşımı süresi içinde yapılıp yapılmadığı tartışılıp irdelenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kabule göre de; Dosyada bulunan ve karara esas alınan maluliyet raporunda kaza ile illiyet bağının olmadığı gibi hangi yönetmelik hükümlerine göre tespit yapıldığı belirtilmemiş olmasına rağmen hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporuna dayanak teşkil etmiştir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ila 31.08.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ila 31.05.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihinden sonra ise, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Bu durumda, (yargılamanın tahkim yargılaması olduğu göz önüne alınarak) bir üniversite hastanesinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından yada Adli Tıp’dan kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 22/06/1972 tarihli 14223 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerine uygun olarak davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla heyet raporu alınıp tespit edilecek maluliyet oranına göre tazminat hesabı yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranının belirlenmesi de doğru olmamıştır. Belirtilen nedenlerle; davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun 5684 sayılı Yasa’nın 30/12.fıkrası ile HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca reddine, davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf dilekçesinin 5684 sayılı Kanun’un 30/12. maddesi ve HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca REDDİNE,2- Davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-İstinaf başvurusu için davalı … Sigorta AŞ vekili ile davalı Güvence Hesabı vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, 8-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre Güvence Hesabı tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası AŞ’nin 85.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı Güvence Hesabı’na İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı Güvence Hesabı bakımındar HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca, davalı … A.Ş. bakımından HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/11/2019