Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/2123 E. 2019/3772 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/2123
KARAR NO : 2019/3772
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 06/06/2017
NUMARASI : 2015/251 Esas – 2017/709 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 12/11/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 12.12.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda davalı şirkete trafik poliçesi ile sigortalı … plakalı ticari aracın, sürücüsü tam kusuru ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosiklete çarparak, ağır şekilde yaralanması ve maluliyetine sebebiyet verdiğini, davalı şirkete başvuru yapıldığını, bir miktar tazminat ödemesi yapıldığını ancak zararının tamamının karşılanmadığını, ceza dosyasında yapılan kusur incelemesinde, … plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, sürekli iş görmezlik ve beden gücü kaybı maddi zararının bulunduğunu ayrıca manevi tazminat taleplerinin olduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte müştereken müteselsilen tüm davalılardan, 50.000,00 TL manevi tazminatın sadece araç maliki olan davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davacı vekili 03.11.2016 harç tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 72.549,07 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, … plakalı aracın şirketlerine sigortalandığını, başvuru üzerine hasar dosyası açıldığını, 59.373,59 TL maluliyet tazminatının 22.01.2015 tarihinde davacıya ödendiğini, başka sorumlulukları kalmadığını, bakiye poliçe limiti olarak 190.626,41 TL kaldığını, zararın oluşması ve ağırlaşmasında davacının ihmalinin bulunup bulunmadığının ayrıca sigortalı araç sürücüsünün ehliyet ve alkol durumunun da incelenmesi gerektiğini, avans faizi talep edilemeyeceğini, başvurunun 08.12.2014 tarihinde yapıldığını, 8. iş günü sonrasında temerrüdün oluşacağını belirterek karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, … plakalı aracın 23.03.2013 tarihinde 1 yıl süre ile …. A.Ş’ne kiraya verilmek üzere teslim edildiğini ve …’a kiraya verildiğini, aracın teslim edildiğini, araç üzerinde tasarrufu kalmadığını, işleten sıfatının bulunmadığını, kusur oranı kabul etmediklerini, motosikleti ehliyetsiz kullanan davacının müterafik kusuru bulunduğunu, davacının motosiklet kullanırken kask, eldiven ve koruyucu yelek giymediğini, avans faizi olarak %12 istenmesinin de yasal olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, … ve …’e ihbar edilmiş olup, ihbar edilenler verdikleri cevap dilekçesinde özetle; Aracın … tarafından işletilmek üzere kiralandığını, araç sürücüsünün … olduğunu, kaza sonrasında üzerlerine yükümlülüklerin yapıldığını, davacının tedavi ettirildiğini, maluliyetinin kalmadığını sigorta şirketi tarafından da ödeme yapıldığı belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü kısmen reddine, Davalı … yönünden davanın kabulüne, 72.549,07 TL maluliyetten doğan maddi tazminatın 19.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … şirketinden tahsiline, davacıya verilmesine, Davalı …’a yönelik açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumetten reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı …. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı araç maliki …’ın uzun süreli kira sözleşmesi ile söz konusu aracı … A.Ş.’ne kiraya verdiğini, aracın işleteni olmadığını ve bu sebeple zarardan sorumlu olmadığını ileri sürdüğünü, davalının bu iddialarını dilekçesi ekinde sunduğu adi şekilde hazırlanmış belgelere dayandırdığını ancak sunmuş olduğu belgelerin hukuki bir değerinin bulunmadığını, söz konusu belgelerin geçerli ve resmi merciler önünde tanzim edilmediğini, herkesin sonradan kolaylıkla hazırlayabileceği basit nitelikte olan belgelerin davalının ileri sürdüğü hususları kanıtlayıcı kuvvette ve somut deliller olmadığını, davalı tarafın, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, işleten sıfatının devredildiğine dair resmi nitelikte hiçbir destekleyici nitelikte belge ve delil sunulmadığından ve bu aşamadan sonra da delil sunmalarına taraflarınca muvafakat verilmeyeceğinden davalı tarafından ileri sürülen hususlar ispat edilmediğinden davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı lehine reddedilen ve sigortalıdan talep edilemeyen hak ve alacaklar için müvekkili şirketin hukuken sorumlu tutulmasının haksız ve mesnetten yoksun olduğunu, davanın müvekkili yönünden de reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı …’ın işleten sıfatını kaybettiğinin kabul edilmesi halinde müvekkili şirketin hukuken sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın müvekkili yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Kaza; ihbar olunan Sinan idaresindeki … plaka nolu aracın, 12.12.2013 tarihinde davacının idaresindeki motosikletle çarpışması sonucu meydana gelmiş olup, … plaka nolu araca ilişkin 24.08.2013 – 24.08.2014 tarihlerini kapsar Zorunlu Mali Sorumluluk ve İhtiyari Mali Sorumluluk Poliçesi davalı … ve … arasında aktedilmiştir.İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür. 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şartı aranmakta ise de sözleşmenin noter aracılığıyla yapılması şartı aranmamaktadır.Somut olayda, aracın kayden maliki davalı … olup, kazalı aracın kazadan önce ihbar olunan …’ a 21.04.2013 – 21.04.2014 tarihlerinde kiralanmış olduğunu savunmuş ve buna ilişkin olarak kira sözleşmesini delil olarak ibraz etmiştir. Mahkemece kazadan önce kira sözleşmesinin yapıldığı ve davalı …’ nin işleten sıfatının olmadığı belirtilmiş ise de yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de gözönünde bulundurularak, davalı ile dava dışı … arasındaki kiralama sözleşmesi dikkate alınarak, taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde davalı malik ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası işleteni değil, aracı takip eder. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 94. maddesinde, sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişinin 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorunda olduğu; sigortacının sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihi itibariyle 15 gün içinde feshedebileceği; sigortanın fesih tarihinden 15 gün sonrasına kadar geçerli olacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 95. maddesinde ise, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği; ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği hükümlerine yer verilmiştir. Bu bakımdan olay tarihini kapsayan ZMSS poliçesinin varlığı halinde KTK’nun 95/2. maddesi gereğince, sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin poliçenin iptal edildiği, geçersiz olduğu bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığı gibi haller, sigortacı tarafından 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden, sigortacı zarar görene ödeme yapmak zorunda olacaktır. Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında mahkemece; davalı sigortacı tarafından düzenlenen ZMSS poliçesi bulunan aracın işleteninin değişmesinin, poliçenin geçerliliğine ve trafik sigortacısının sorumluluğuna etkisine ilişkin yukarıda anılan yasal düzenlemeler; davacının zarar görenlere yaptığı ödeme nedeniyle, onların haklarına halef olarak davalı sigortacıdan talepte bulunduğu hususları gözetilmek suretiyle, davalı … şirketinin hukuki durumunun takdir ve tayini gerekmektedir.Kabule göre de; Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11.10.2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir.Somut olayda, temin edilen ve Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 15.06.2016 günlü rapor hükme esas alınmış ise de, söz konusu raporun içeriği gözetildiğinde belirlemeye esas alınan yasal düzenlemeler açıklanırken, “03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanıldığının açıklandığı, oysa belirlemenin az yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri” hükümlerine göre yapılması gerektiğinden, söz konusu raporun, yeterli ve geçerli bir rapor niteliği taşımadığı açıktır.Bu durumda mahkemece, Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümlerince düzenlenecek raporla kaza tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümleri esas alınmak kaydıyla, davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte raporla tespit edilmesi ve ondan sonra davacının uğradığı gerçek zarar kapsamının belirlenmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekili ile davalı …. vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili ile davalı …. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep edenler tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre … A.Ş. tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, …Bankası A.Ş. Moda/… Şubesinin 21/07/2017 tarih ve … numaralı 132.000,00TL bedelli teminat mektubunun davalı ….’ye İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/11/2019