Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1714 E. 2019/850 K. 23.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1714
KARAR NO : 2019/850
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 03/08/2017
NUMARASI : 2017/3481 D.İş Esas – 2017/3464 D.İş Karar
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/05/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili başvuru dilekçesinde özetle; 07/09/2015 tarihinde, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan ve müteveffa…. kullandığı… plakalı aracın arka frenlerinin alev alarak yanması, frenlerinin tutmaması üzerine motor freni yaparak aracın yavaşlatılmaya çalışılması ve bu durumda da aşırı yük sebebiyle aracın motoruna falza yüklenmesi sebebiyle motorun patlayarak alev alması ve alevin sürücü kabini sarması sonucu, araçtan atlayarak kurtulmaya çalışan …. iş bu kazada vefat ettiğini, vefat nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldıklarını, tazminat ödenmesi için davalı Sigorta Şirketine başvurduklarını, davalı tarafça, taleplerinin sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle 14/11/2016 tarihinde reddedildiğini iddia ederek, fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 100,00 TL cenaze ve defin giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müteveffa …’ün, araçta yangın çıkmasını müteakip kendini araçtan atması neticesinde vefat olayının meydana geldiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun doğabilmesi için, 2918 sayılı KTK ve Genel Şartlar uyarınca meydana gelen trafik kazası ile zarar arasında illiyet bağının varlığının gerektiğini, somut olayda bu şart gerçekleşmediğinden davanın illiyet bağı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvuru sahiplerinin taleplerinin kabulü ile … için hesaplanan 41.071,03 TL, … için hesaplanan 51.482,10 TL’nin davalıdan tahsili ile başvuru sahiplerine ödenmesine karar vermiş, davalı tarafın bu karara itiraz etmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti davalı tarafın itirazının reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; başvuru konusu kazanın, aracın lastiklerinin alev alması ve müteveffa … kendini araçtan atması sonucu vefat etmesi şeklinde gerçekleştiğini, müvekkili şirketin, 2198 sayılı KTK ve Genel Şartlar uyarınca trafik kazası neticesinde sorumluluğunun doğabilmesi için meydana gelen trafik kazası ile zarar arasında illiyet bağının varlığının gerektiğini, somut olayda bu şartın gerçekleşmemesi nedeniyle davanın illiyet bağı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan aktüerya raporunun hatalı olduğunu, müteveffa … gelirinin gerekli inceleme yapılmaksızın sadece 2013/1-6 aylar ile 2015/8.ayında asgari ücretin üzerinde gelir elde etmiş olması nedeniyle hesaplamanın asgari ücretin 1.15 katı olarak kabul edildiğini, dosyaya sunulan SGK hizmet dökümü incelendiğinde görüleceği üzere müteveffanın gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğunu, müteveffanın gelirinin asgari ücret üzerinden değerlendirilmesi ve hesaplama yapılması gerekirken hizmet dökümündeki en yüksek kazancının esas alınmasının hatalı olduğunu, rapordaki pay oranlarının doğru ayrılmadığını, pay oranları belirlenirken müteveffanın annesine, gelirinin %50’sini ayıracağı varsayımından hareket edilmesinin hatalı olduğunu, cenaze ve defin gideri miktarının fahiş olarak belirlendiğini, davacılar lehine tam vekalet verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355.maddesi gereğince, kamu düzeni ve istinaf sebepleriyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze ve defin gideri istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacıların miras bırakanı … sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonun arka frenlerinin alev alması, sonrasında motorunun patlayarak alev alması ve sürücü kabinini alev sarması nedeniyle, kendisini kurtarmak için araçtan atlamaya çalıştığı esnada yaralandığı ve akabinde vefat ettiği, aracın yaklaşık 250 metre bariyerlere çarparak gittiği sonrasında devrildiği ve bütünüyle yandığı, davacıların bu vefat olayı nedeniyle tazminat talebinde bulundukları ve davacıların başvurularının kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.Davalı vekilinin istinaf başvurusundaki birinci iddia ve itirazı, meydana gelen vefat olayı ile trafik kazası arasında illiyet bağı olmadığından davacıların tazminat taleplerinin ZMSS teminatı dışında kaldığına ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ile araç işletenlerine uygulamada “zorunlu trafik sigortası” olarak da adlandırılan “mali sorumluluk sigortası” yaptırma zorunluluğu getirilmiş; anılan maddenin birinci fıkrasında, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85.maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmü getirilmiştir. Aynı Kanun’un 85/1.maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Somut uyuşmazlıkta, yukarıda da belirtildiği üzere, aracın arka frenlerinin alev alması, sonrasında motorunun patlayarak alev alması sonucu yangın çıktığına göre, trafik kazası ile yangın arasında illiyet bağı bulunduğu gibi yangınla, davacıların murisi ölümü arasında da uygun illiyet bağı bulunmaktadır. Bu nedenle, davacıların tazminat taleplerinin ZMSS poliçesi teminatı kapsamında kabul edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekilinin ikinci iddia ve itirazı aktüerya raporu ile cenaze ve defin gideri raporuna ilişkindir. Karara dayanak oluşturan 15/02/2017 tarihli aktüerya raporunun yapılan incelemesinde, pay oranları yönünden herhangi bir hatanın bulunmadığı müteveffa …’ün, tazminat hesaplamasında dikkate alınan gelirinin (asgari ücretin 1.15 katı) dosyaya ibraz edilen SGK kayıtlarına uygun olduğu yine cenaze ve defin giderinin 2.001,08 TL olarak hesaplandığı ek raporda da herhangi bir hatanın bulunmadığı ve miktarın fahiş olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Davalı vekilinin üçüncü iddia ve itirazı, davacılar lehine verilen vekalet ücretine ilişkindir. Avukatlık Kanunu’nun, “Avukatlık Ücret Tarifesinin Hazırlanması” başlıklı 168. maddesine göre avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. 169. maddesine göre de yargı mercilerince karşı tarafa yükletilebilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. Dayanağını Avukatlık Kanunu’nun bu hükümlerinden alan 30/12/2017 tarihli ve 30286 sayılı AAÜT’nin “Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonu’nda Ücret” başlıklı 17/2.maddesine göre, “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla tarifenin 3. kısmına göre, avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.”5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesine 13/06/2012 tarihli ve 6327 sayılı Kanun’un 58.maddesi ile eklenen 17. fıkrasında, “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye uygun olarak da yukarıda belirtildiği gibi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde “Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu maddelerde “talebi reddedilenler” olarak belirtilenler, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerdir. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonunun önüne gelen tek bir talep vardır. O da, sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerin talebidir. Tahkim Komisyonuna talepte bulunan sigortalının talebine cevap veren ve karşı gerekçelerini ileten sigortacının bu anlamda “talebi kabul edilen” veya “talebi reddedilen” olarak kabul edilmesi olanağı yoktur. Sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine karar verilmesi halinde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tahkim’de ve Sigorta Tahkim Komisyonunda Ücret” başlıklı 17. maddesine göre, tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.Anayasa’nın 124. maddesine göre, “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” Bu yetki çerçevesinde çıkarılacak bir yönetmelik, dayandığı kanuna aykırı olmamalıdır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesi ile getirilen “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti, her iki taraf için de avukatlık asgari ücret tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücreti için beşte biridir.” şeklindeki düzenleme, açıkça Avukatlık Kanunu’nun 168. ve 169. maddelerine ve 5684 sayılı Kanun’un 30/17. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Kanuna aykırı olan bu yönetmeliğin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda, kanuna aykırı bir yönetmeliğin iptal edilip edilmemesinin önemi de yoktur.Ayrıca, Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan 19/01/2016 tarihli “Sigortacılıkta Tahkim’e İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin” 6. maddesiyle, Sigortacılıkta Tahkim’e İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesine eklenen “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki düzenleme, Sigortacılıkta Tahkim sisteminin amacıyla ve 6327 sayılı Kanun ile getirilen “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asagari Ücret Tarifesi’nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki maddenin gerekçesiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü, 6327 sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu’nda yapılan değişikliklerin genel gerekçelerinden birisi “Sigortacılıkta tahkim sisteminin işlerliliğinin artırılabilmesi amacıyla yeni düzenlemelere gidildiği” şeklinde belirtilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. maddesinin gerekçesi de “Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için yargılama gideri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak gerekli düzenleme yapılmıştır.” şeklinde açıklanmıştır. Kaldı ki, beşte bir oranındaki vekalet ücretinin uyuşmazlığın her iki tarafı için öngörüldüğünün amaçlanmış olması halinde “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” şeklindeki ifade yerine davacı ve davalı ayrımı yapılmayacak ve tereddüt oluşturmayacak biçimde “taraflar” sözcüğünün neden tercih edilmediği de izaha muhtaçtır. Dolayısıyla, kanun koyucunun buradaki açık ve asıl amacı, Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuruların tek taraflı olduğu gerçeğinden hareketle, daima davacı tarafta yer alan sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumaktır. Başka bir deyişle, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ifadesi, aleyhine başvuru yapılan davalı konumundaki sigortacıyı içermemektedir.Kanun koyucu burada, tıpkı 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tüketicinin, tüketici hakem heyetlerine başvurusunu özendirmek, başvurusunun kabulü üzerine iptal istemiyle açılan davalarda aleyhine karar verilmesi halinde karşılaşacağı vekalet ücreti yükünü azaltmak amacıyla 70. maddesinin (6) nolu bendi ile yapılan: “Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.” şeklindeki düzenlemede olduğu gibi, sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumak ve Sigortacılıkta Tahkim Sistemine başvuruyu özendirmek amacıyla, sigortalılar ve sigortadan faydalananlar lehine bir tercihte bulunmuştur.Bu nedenle, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin, sigortacılıkta tahkim sisteminin amacına, Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. maddesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne ve kanun koyucunun iradesine uygun olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir.Yukarıdaki açıklamalar ve tespitler çerçevesinde, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 23/05/2019

KARŞI OY Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01/02/2018 tarih, 2015/6820 E. ve 2018/493 K. sayılı kararında açıklandığı üzere 19.01.2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazete’de yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 13 üncü fıkrasına “(13) (Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmü eklenmiştir. Bu durumda Hakem Heyetince verilen kararda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16.13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT’nin 13. maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından bu yöne ilişkin davalı istinafının kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2018 tarih, 2018/1726 E. ve 2018/8853 K., 07/05/2018 tarih, 2016/10994 E. ve 2018/4624 K. sayılı kararları ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2018 tarih, 2017/5281 E. ve 2018/3189 K. sayılı kararı).