Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1539 E. 2019/334 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1539
KARAR NO : 2019/334
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 04/07/2017
NUMARASI : 2015/118 Esas 2017/522 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 07/03/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde : 03/06/2008 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen kamyon sürücüsünün kusuru ile müvekkilinin sevk ve idaresinde olan … plakalı otomobile arkadan çarpması sonucu müvekkilinin aracının karşı şeride savrularak … plakalı araçla çarpışması neticesinde müvekkilinin yaralandığını davalı … Hesabının tespiti yapılamayan kamyon sürücüsünün kusuru nedeniyle tazminat zorunluluğunun bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde : Davacının dayanağı ve dosyada mevcut tüm delillerin taraflarına tebliğ edilmesi gerektiğini, kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğinin kesin olarak ispatlanması gerektiğini, kazadan hemen sonra tutulan ve resmi belge niteliği taşıyan kaza tespit tutanağında kazanın gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen kamyonete dair hiçbir bilgi bulunmadığını, ceza dosyasındaki kusur raporunda da üçüncü bir araca kusur izafe edilmediğini, tek taraflı olarak davacının beyanlarını ve arkasında hasar olan otomobil fotoğraflarının iddiyaı ispat niteliği taşımadığını, müvekkili kurumun zorunlu mali mesuliyet sigortası teminat limitleri ve plakası tespit edilemediği beyan edilen aracın kusur oranı ile sınırlı sorumlu olduğunu, davacının kazanın gerçekleşmesinden % 100 kusurlu olduğunun saptandığını, geçici iş göremezlik döneminin tazminat hesabına dahil edilmemesi gerektiğini, dolaylı zararların teminat kapsamı dışında olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava tarihinden itibaren ancak yasal faiz işletilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda : ” davanın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde : Yerel mahkemece hükme ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak haksız ve hukuka aykırı olarak davanın reddine karar verdiğini, dava konusu kazanın meydana gelmesinde sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün sebebiyet verdiğinin aşikar olduğunu, müvekkili ceza davasında da bu hususları dile getirdiği halde ceza dosyasından alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin beyanı hiçbir şekilde dikkate alınmadan ve gerekli değerlendirme yapılmadan salt kaza tutanağına itibar edilerek kusur durumu tespit edildiğini, ceza dosyasından alınan kusur raporlarına da taraflarınca kabul edilmediğini, talepleri ve itirazları dikkate alınmadan ve dosya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmeden davanın haksız ve hukuka aykırı olarak eksik inceleme sonucu reddedildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Trafik kaza tutanağında, davacının viraja sert bir şekilde girmesi nedeniyle savrulup karşı yönden gelen araca çarpması sonucu kazanın meydana geldiğinin ve kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Davacı hakkında karşı araç sürücüsünün yaralanmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla ceza mahkemesinde açılan dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda davacının olayda tam kusurlu olduğu, hızını yol şartlarına uydurmadığı ifade edilmiştir. Yine, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da aynı tespit ve sonuçların yanında; davacının karşı şeride girerek dava dışı sürücünün kullandığı araca çarpması şeklinde gelişen olayda, virajlı yola girerken hızını yol şartlarına uydurmadığı, kazanın oluşumunda başka bir aracın etkili olduğu (davacının aracına arkasından gelen bir kamyonun çarpması sonucu savrulup karşı şeritteki araca çarptığı) yönündeki iddianın dayanaksız olduğu, davacının sunduğu fotoğraflarda yer alan aracının arka tarafındaki hasarın ne zaman meydana geldiğinin bilinmediği şeklinde görüş bildirilmiştir. Buna göre, kaza tespit tutanağı içeriği ile bilirkişi raporlarının birbirini teyit ettiği, davacının aracının arka kısmında meydana geldiği iddia edilen hasarın, ilk defa davacının hakkındaki ceza yargılaması sırasında, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen kamyonun çarpmasıyla oluştuğunun ileri sürüldüğü, kazanın oluşumuna bu kamyonun da etkisi ve katkısı olduğuna ilişkin hiç bir somut delil ve mahkemenin de bu gerekçeyle davanın reddine karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 31,40 TL’sinin mahsubuyla 13,00 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafın istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.07/03/2019