Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1521 E. 2019/718 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1521
KARAR NO : 2019/718
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 03/07/2017
NUMARASI : 2017/2981 D.İş Esas 2017/2981 D.İş Karar
DAVA : Maluliyet Tazminatı
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda: 09/07/2007 tarihinde müvekkilinin … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğu esnada meydana gelen trafik kazası neticesinde yaralanarak malul kaldığını, sigorta şirketine yapılan başvurunun, talebin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile reddedildiğini, KTK 109. maddesi gereğince zarar miktarı öğrenilmeden zararın öğrenilmiş olduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde: KTK’nın 109.maddesi ve TCK’nın 66. maddesi gereğince sekiz yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi sebebi ile talebin reddi gerektiğini, … plakalı aracın kaza tarihinde müvekkiline sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, maluliyet oranının üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınacak rapor ile belirlenmesi, emniyet kemeri takılmaması sebebi ile müterafik kusur indirimi yapılması, ayrıca başvuru sahibinin sigortalı araçta yolcu olması sebebi ile hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin avans faizi sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirket aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek talebin reddini istemiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından: Talebin kabulü ile 60.000,00 TL tazminatın 24/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine karar verilmiş, karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiş, İtiraz Hakem Heyeti davalı vekilinin itirazlarının reddine karar vermiş ve bu karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Kazanın meydana geldiği tarihten itibaren sekiz yıl geçtikten sonra dava açıldığını, bu nedenle zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının sakatlık oranının tespiti için ATK’ya sevki gerektiğini, davacının müvekkili şirkete sigortalı olan araçta yolcu olarak bulunduğunu, bu nedenle hatır taşıması indirimi yapılması; emniyet kemeri takılmaması sebebi ile tazminattan indirim yapılması; taraflardan biri lehine hükmedilecek vekalet ücretinin de AAÜT’de belirlenen vekalet ücretinin 1/5’i oranında belirlenmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Davalı vekilinin başvuruya karşı cevabında ileri sürdüğü zamanaşımı def’ine karşı Uyuşmazlık Hakem Heyetince; sigortalı aracın sürücüsünün eyleminin TCK’nın 89/4 ve 68/1-e maddelerine göre 10 yıllık zamanaşımına tâbi olduğu, dolayısıyla kaza tarihi ile tahkime başvuru tarihi arasında bu sürenin dolmadığı belirtilerek; İtiraz Hakem Heyetince de; davacının zararı 22/02/2016 tarihli Dokuz Eylül Üniversitesinden verilen raporla öğrendiği ve zamanaşımının bu tarihte işlemeye başlayacağı ifade edilerek zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı sonucuna varılmış ise de, varılan sonuç dosya içeriğine uygun olmamıştır. Öncelikle, haksız fiiller için 2918 sayılı KTK 109/2. maddesi ile 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde (6098 sayılı TBK m.72/1) sözü edilen uzamış zamanaşımı, Ceza Kanunu’nda fiil için öngörülen “dava zamanaşımı” (TCK m.66) olup “ceza zamanaşımı” (TCK m.68) değildir. Dolayısıyla, taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi (TCK m.89/4) halinde dava zamanaşımı bakımından uygulanacak olan hüküm TCK’nın 68/1-e maddesi değil, aynı kanunun 66/1-e maddesidir. Şu halde, zamanaşımı süresi de anılan hüküm uyarınca on yıl değil, sekiz yıl olup Uyuşmazlık Hakem Heyetinin bu konudaki gerekçesi ve ulaştığı sonuç isabetli değildir.Zamanaşımına ilişkin İtiraz Hakem Heyetinin değerlendirmesine ve vardığı sonuca gelince; 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Yine somut olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını düzenleyen 60. maddesi de; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve herhalde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur.” şeklindedir. Zamanaşımının oluşması için zararın ve tazminat sorumlusunun birlikte öğrenilmesi gerekir. Gerek 2918 sayılı Kanun’un 109/1.maddesi gerek Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde öngörülen zamanaşımı ve gerekse ceza kanunları uyarınca öngörülen dava zamanaşımı süresinin, zararın ve sorumlusunun öğrenildiği tarihte başlayacağında kuşku yoktur.Öğretide ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre; “Zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır.” Eğer zararın kapsamını belirleyen husus “gelişmekte olan bir durum” ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamayacaktır.Yargıtay uygulamalarında ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.Somut olayda, davaya konu kaza 09/07/2007 tarihinde gerçekleşmiş, Sigorta Tahkim Komisyonuna fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 03/11/2016 tarihinde başvurulmuş, Komisyona sunulan 22/02/2016 tarihli Dokuz Eylül Üniversitesinden verilen raporunda davacının % 22 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği (sürekli maluliyet) tespit edilmiştir. Kazaya sebebiyet veren davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı araç sürücüsü hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmak suçundan Eskişehir C.Başsavcılığının 2007/12930 soruşturma nolu dosyasında, 02/01/2008 tarihinde, mağdurların şikayetçi olmamaları nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelerden, 09/07/2007 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sonucu yaralanan davacının tedavisinin ne zaman başladığı, ne kadar süreyle devam ettiği ve hangi sağlık kuruluşlarında tedavi gördüğü anlaşılamamaktadır. Bu durumda İtiraz Hakem Heyetince davacıya, süreçteki tedavilerine ilişkin tüm bilgi ve belgeleri sunmak üzere kesin süre verilip belgelerin sunulmasından sonra yukarıda açıklanan ilkeler ışığında ve tüm dosya kapsamı itibariyle davacının yaralanmasına bağlı tedavisinin devam edip etmediği, gelişen durumun olup olmadığı, tedavinin hangi tarihte sona erdiği, buna göre zararın ve davacı tarafından öğrenilmesi mümkün olan tarihin belirlenmesinden sonra, davacının talebinin zamanaşımı süresi içinde yapılıp yapılmadığı tartışılıp irdelenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kabule göre de;Dosyada bulunan ve karara esas alınan maluliyet raporu “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” ve ” Sosyal Güvenlik Kurumu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği (SGK Sağlık İşlemleri Tüzüğü)” hükümlerine göre hazırlanmış ve hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporuna dayanak teşkil etmiştir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ila 31.08.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ila 31.05.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihinden sonra ise, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Bu durumda, (yargılamanın tahkim yargılaması olduğu göz önüne alınarak) başka bir üniversite hastanesinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından, kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 22/06/1972 tarihli 14223 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerine uygun olarak davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla heyet raporu alınıp tespit edilecek maluliyet oranına göre tazminat hesabı yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranının belirlenmesi de doğru olmamıştır. Belirtilen nedenlerle; davalı vekilinin (diğer istinaf itirazları bu aşamada incelenmeksizin) istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-6728 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-İstinaf başvurusu için davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, 8-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre … AŞ tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası AŞ’nin 95.000,00 TL bedelli kesin ve süresiz teminat mektubunun davalı … AŞ’ye iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/05/2019