Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1483 E. 2019/581 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1483
KARAR NO : 2019/581
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 22/03/2017
NUMARASI : 2015/150 Esas – 2017/267 Karar
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 21/12/2014 tarihinde, … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması sonucu davacıların desteği (sürücü) … vefat ettiğini, 51 yaşında vefat eden … kapalı çarşıda kendi işletmesi olan kuyumcu, esnaf ve işletmeci olduğunu aylık gelirinin 5.000,00 TL civarında olduğunu, vefatı nedeniyle eş ve çocuğu olan davacıların maddi destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, HMK’nın 107.maddesi gereğince, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla davacı … için 500,00 TL , davacı … için 500,00 TL olmak üzere 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 1.000,00 ‘er TL cenaze ve defin giderleri olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacıların taleplerinin ZMSS Genel Şartları gereğince poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını, işletenin tazminat yükümlüsü olmadığı hallerde sigorta şirketinin de sorumluluğunun bulunmadığını, davacıların, müteveffa araç işletenine karşı dava açma haklarının bulunmadığını, müteveffanın davacılara sürekli ve somut şekilde destekte bulunduğunun davacı tarafça kanıtlanması, Türkiye Kuyumcu Odaları Birliğinden müteveffanın ölüm tarihinde kazandığı gelirin tespit edilmesi gerektiğini, faizin kaza tarihinden itibaren değil delillerin tümümün müvekkili Şirkete tebliğ tarihinden itibaren 8 iş günü geçtikten sonra başladığını, avans faiz talep edilemeyeceğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince,” davanın kısmen kabulüne, davacı … için 207.511,41 TL tazminatın, dava tarihi olan 28/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan sigorta poliçesi limiti ile sınırlı olmak üzere alınarak davacıya ödenmesine, davacı … için 59.488,59 TL tazminatın, dava tarihi olan 28/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan sigorta poliçesi limiti ile sınırlı olmak üzere alınarak davacıya velayeten davacı …’a ödenmesine, davacıların cenaze ve defin gideri taleplerinin feragat nedeniyle reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu taleplerin müteveffa … tam kusurlu trafik kazası yapmasından kaynaklandığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01/11/2017 tarihli yeni kararında işletenin, sürücünün kendi kusuruyla ölümünden doğan tazminat taleplerinden sorumlu olmadığını, sürücünün kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılacağına hükmedildiğini, trafik sigortasının, sorumluluk sigortası türü olduğunu, dava konusu somut olayda kişinin kendi kusuru ile vefatında destekten yoksun kalanlarına herhangi bir sorumluluğun doğmadığını, ZMSS Genel Şartları A.6.maddesi ve 6704 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nın 90.maddesi gereğince, davacıların taleplerinin teminat dışında bırakıldığını, müteveffanın olay sırasında alkollü olduğundan bu hususun araştırılması ve dikkate alınması gerektiğini, alacaklı borçlu sıfatının birleştiğini, mahkemece, müteveffanın vergi kayıtları incelenmeksizin faraziye üzerinden hesaplama yapılarak gelir tespiti yapıldığını, haksız fiil çerçevesinde hüküm kurulduğunu, oysa ki, bir kimsenin kendisine karşı işlediği hiçbir fiilin, haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğini, Yerel Mahkemece dava tarihinden itibaren faize hükmedildiğini, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355.maddesi gereğince, kamu düzeni ve istinaf sebepleriyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı tarafça 20/03/2014 başlangıç tarihli ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı araç ile davacıların desteği (sürücü) …’un tek taraflı kaza yapması sonucu vefat ettiği, vefat edenin eş ve çocuğu olan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep ettikleri anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletil mesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. Maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK.’nun 53/3. Maddesinde, ölüm halinde uğranılan zararlar arasında gösterilmiştir.Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür.Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları ) Davacılar murisinin sevk ve idaresindeki araç ile, tam kusurlu olduğu kaza neticesinde vefat ettiği, davacıların, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle murisin kusurunun, davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebilecekleri anlaşılmaktadır. Sigorta şirketleri tarafından yapılan ödemelerin rücu edilebilmesi, bir takım koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Davacılar yönünden alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşip birleşmeyeceği, rücu için gerekli şartların oluşup oluşmadığı, davalının da davacılardan kesin talep edebileceği bir alacağının bulunup bulunmadığı hususları, ancak ileride talep edilmesi halinde rücu sırasında değerlendirilebilecektir. Karar tarihi itibarı ile, sigorta şirketi tarafından yapılmış bir ödeme de bulunmamaktadır. Mahkemece, davacının desteği müteveffa …, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında dikkate alınan aylık giderinin belirlenmesi için yeterli araştırma yapılarak, asgari ücret üzerinde geliri bulunduğu tespit edilerek aktüerya raporu alınması yoluna gidilmiştir. 29/09/2015 tarihli kök ve 30/06/2016 tarihli ek aktüerya raporlarına göre, davacı …’un destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze – defin gideri tazminatı toplamı 208.011,41 TL, davacı …’un destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze – defin gideri toplamı 59.988,59 TL olarak tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu anlaşılmıştır. Davacılar vekili tarafından bilirkişi raporundaki miktarlar üzerinden ıslah yapılmıştır. Davacılar vekili 22/03/2017 tarihli 8.celsedeki beyanında, 1.000,00 TL cenaze-defin giderinden feragat ettiğini belirtmiştir. İlk Derece Mahkemesince de, davacı … için aktüerya raporuyla belirlenen tazminat miktarından 1.000,00 TL cenaze – defin gideri düşülerek, davacı … için 207.511,41 TL, davacı … için 59.488,59 TL destekten yoksun kalma tazminatına dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte hükmedilmesinde de usul ve yasa açısından herhangi bir hata bulunmamaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ve tespitler çerçevesinde İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 18.238,77 TL harçtan peşin alınan 4.560,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.678,77 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-Davalı istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, istinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 18/04/2019