Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1416 E. 2019/272 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO 2017/1416
KARAR NO : 2019/272
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/04/2017
NUMARASI : 2014/1421 Esas – 2017/249 Karar
DAVA : Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 28/04/2012 tarihinde, dava dışı sürücü … yönetimindeki ZMSS bulunmayan motosikletin sebep olduğu kazada müvekkili …’ un ağır şekilde yaralandığını, kaza nedeniyle Dörtyol Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/530 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, davalıya yapılan başvuruya verilen cevapta maluliyet oranını gösteren raporun istenildiğini, Dörtyol 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/240 D. İş sayılı dosyası kapsamında Hatay Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 19/07/2013 tarih ve 2013/2260 sayılı rapora göre davacının %25 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğinin tespit edildiğini ancak davalının yeniden yapılan başvuru üzerine ödeme yapmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik geçici işgücü kaybı tazminatı olarak 5.000,00 TL, sürekli işgücü kaybı tazminatı olarak 5.000,00 TL’nin ilk başvuru tarihi olan 02/07/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dosyasındaki alacağın 30.000,00 TL’lik miktarının 12/08/2015 tarihinde davacı … tarafından …’ya devredilmesi üzerine, davacı vekili temlik alan …’yı davacı olarak davaya dahil etmiş ve vekaletnamesini dosyaya ibraz etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetki itirazında bulunduklarını, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın kazaya karışan motosiklet maliki/sürücüsü olan …’a ihbarını talep ettiklerini, kabul etmemekle beraber öncelikle dava konusu kazaya sebep olan aracın silindir hacminin 50 santimetreküp üstünde olduğunun davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, …’nın sorumluluğunun bulunmadığını, … Yönetmeliği’ne göre motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararların hesaptan karşılanamayacak zararlardan olduğunu, davaya konu olayın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacıya bu kaza sonucu … tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin temerrüdü söz konusu olmadığından faiz isteminin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “Davacının talep ettiği 5.000,00 TL geçici maluliyet tazminatından 3.425,50 TL’sinin kabulü ile davalının temerrüt tarihi olan 16/07/2013 den itibaren yasal faizi ile davalıdan alınıp davacı …’a verilmesine fazlaya dair istemin reddine, davacının talep ettiği 131.556,50 TL sürekli maluliyet tazminatı talebinin kabulü ile davalının temerrüt tarihi olan 16/07/2013 den itibaren yasal faizi ile davalıdan alınıp 30.000,00 TL’ sinin (12/08/2015 temlik tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile) temlik alan …’ya, 101.556,50 TL’nin davacı …’a verilmesine (…’a yapılacak ödemeden mahkememizce 16/02/2017 tarihli ve 20.000,00 TL miktarlı geçici ödemenin yapılmış ise mahsubuna ) ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili kurum tarafından yapılan 20.000,00 TL’lik geçici ödemenin ana para tazminat bedelinden mahsubu şeklinde hüküm kurulması gerekirken aksi yönde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, … Yönetmeliği’ne göre motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararların hesaptan karşılanamayacak zararlardan olduğunu ve …’nın sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu kazaya sebep olan aracın silindir hacminin 50 santimetreküpün üstünde olduğunun davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından düzenlenen kök raporda davacının geliri mevcut veriler ışığında belirlenmişken ek raporda tamamen tahmini ve gerçek dışı bir değer üzerinden yapılan hesaplamanın gerçeği yansıtmadığını, davacının kaza tarihi olan 28/04/2012 yılı itibariyle vergi kaydının matrahsız olduğu yani zarar ettiği kaza tarihindeki gelirinin esas alınması gerekirken kaza öncesi yılların gelirinin esas alınmasının hatalı olduğunu, sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davacı adına kayıtlı hiçbir mal bulunmadığının tespit edildiğini, yine fakirlik belgesinin dosyada mevcut olduğunu, buna karşın hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak kaza dönemi dışındaki gelirinin esas alınmasının hatalı olduğunu, hükmolunan geçici iş göremezlik tazminatından müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, Yerel Mahkemece davacıya … ya da … tarafından geçici iş göremezliğe ilişkin ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmamasının eksik inceleme ile hatalı hüküm tesisine yol açtığını, yetkisizlik kararı akabinde dosyanın yetkili İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğini ancak Yerel Mahkemece verilen istinafa konu kararda HMK 331/2.maddesi kapsamında ayrı vekalet ücretine hükmolunmamasının hatalı olduğunu iddia ederek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 28/04/2012 tarihinde dava dışı sürücü … yönetimindeki ZMSS poliçesi bulunmayan motosikletin yaya olan davacıya çarpması sonucu gerçekleşen trafik kazasında, davacının yaralandığı, İstanbul ATK 3.İhtisas Dairesinin 06/05/2016 tarihli maluliyet raporuna göre davacının %25,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiği, iyileşme süresinin 18 aya kadar uzayacağının tespit edildiği anlaşılmıştır.Mahkemece hükme esas alınan 29/12/2016 tarihli ek kusur-aktüer raporuna göre, meydana gelen kazada davacı …’un %75 asli kusurlu, dava dışı sürücünün %25 tali kusurlu oldukları, davacının hesaplanan %25,2 sürekli maluliyet oranına göre 131.556,50 TL gerçek zararının oluştuğu, 18 ay geçici maluliyetine göre 3.425,50 TL gerçek zararının oluştuğu, davacının gerçek maddi zararının toplam 134.982,00 TL olduğu tespit edilmiştir.5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14.maddesi ile … Yönetmeliğinin 9. maddesine göre … zorunlu sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararları teminat altına almaktadır.2918 sayılı KTK’nın 91. maddesinde; motorlu araçların trafik sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, … Yönetmeliğinin 9. maddesinde; trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için …na başvurulabileceği belirtilmiştir. 2918 sayılı KTK’nın 103. maddesinde ise motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu öngörülmüştür. 2918 sayılı KTK’nin 3.maddesinde motorlu bisiklet; “azami hızı saatte 45 kilometreyi, içten yanmalı motorlu ise silindir hacmi 50 santimetreküpü, elektrik motorlu ise azami sürekli nominal güç çıkışı 4 kilovatı geçmeyen iki veya üç tekerlekli taşıtlar ile aynı özelliklere sahip net ağırlığı 350 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlar” olarak tanımlanmıştır. Trafik kazası tespit tutanağına göre, kazaya sebebiyet veren aracın ” Kanuni Breton” marka tescilsiz motosiklet olduğu tespit edilmiştir. Davacılar tarafınca dosyaya ibraz edilen fotoğraflara göre de kazaya sebebiyet veren aracın, motor hacmi 125 santimerteküp olan bir motosiklet olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, kazaya sebebiyet veren tescilsiz motosikletin silindir hacmi 50 santimetreküpün üzerinde olduğundan davacının bedensel zararı nedeniyle …nın sorumluluğu doğmuştur. Başka bir deyişle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davacılar vekilince, 16/01/2017 tarihli dilekçe ile TBK’nın 76.maddesi gereğince, davacı … lehine 60.000,00 TL geçici tazminata hükmedilmesinin talep edilmesi üzerine, Mahkemece, 16/02/2017 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararıyla “Yargılama aşaması ve bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının geçici ödeme talebinin kısmen kabulü ile 20.000,00 TL ödemenin daha sonra icra aşamasında mahsup edilmek üzere davalıdan alınıp davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. TBK’nın 76/2.maddesine göre, “Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hakim, davacının aldığı geçici ödemeleri yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir. “Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, nihai kararın verildiği tarihte, davalı tarafça 16/02/2017 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararına istinaden davacıya geçici ödeme yapılıp yapılmadığı belli değildir. Nitekim Mahkemece de nihai kararın hüküm fıkrasının 2 nolu bendinde davacı “…’a yapılacak ödemeden mahkememizce 16/02/2017 tarihli ve 20.000,00 TL ödemenin yapılmış ise mahsubuna” şeklinde karar verilmiştir. Mahkemenin bu yönde kurduğu hüküm TBK’nın 76/2.maddesine uygundur. Dolayısıyla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davacı …’un kaza öncesindeki gelir ve kazanç durumu Mahkemece yeterince araştırılarak dosya aktüer bilirkişiye tevdi edilmiştir. 20/12/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda davacının aylık kazancı asgari ücretinin 8,55 düzeyinde kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Bilirkişi heyet raporundaki tespitlerin dosyaya celp edilen vergi kayıtları, … kayıtları, davacının üyesi olduğu … kayıtlarına uygun olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. HMK’nın 20/1. maddesine göre “Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” HMK’nın 331/2.maddesine göre de, “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder. “Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili, yetkisizlik kararı veren Mahkemeye, HMK’nın 20/1.maddesinde öngörülen 2 haftalık yasal süre içerisinde dosyanın, kararın kesinleşmesine müteakip yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmiş ve bunun üzerine dosya, nihai kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmiştir. Bu durumda, HMK’nın 331/2.maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde usul ve yasa açısından herhangi bir aykırılık bulunmamaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ve tespitler çerçevesinde, İlk Derece Mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1-Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 9.217,62 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.306,00 TL’nin mahsubuyla 6.911,62 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, istinaf aşamasında yatırılan gider avansından artan kısmın yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 28/02/2019