Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1314 E. 2019/273 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1314
KARAR NO : 2019/273
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/11/2016
NUMARASI : 2014/923 Esas – 2016/1175 Karar
DAVA : Maddi (Destekten Yoksun Kalma) ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı …’ın işleteni ve maliki, …’ın sürücüsü olduğu … plakalı aracın 12/07/2012 günü yolun karşısına geçmekte olan …’a çarparak ölümüne neden olduğunu, sürücünün kusurlu olduğunu, sigorta şirketinin aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğunu, davacıların maddi ve manevi zarara uğradıklarını beyanla, davacılar … için şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi, … için 1.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi, … için 20.000,00 TL manevi ve … için 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle Davacı tarafa kaza nedeniyle tazminat ödendiğini, müvekkilinin, sigortalısının ve araç sürücüsünün sorumluluğunun kalmadığını, manevi tazminattan müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep edilmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle: Kazada vefat eden …’ın asli kusurlu olduğunu, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, kendisinin şoför olduğunu, bakmakla yükümlü ailesi olduğundan tazminata hükmedilmesi halinde bu durumun dikkate alınması gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle: Kazada kusuru bulunmadığı, müteveffanın asli kusurlu olduğunu, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, halen askerlik yaptığı ve herhangi bir geliri olmadığını, bu nedenle de tazminata hükmedilmesi halinde bu hususların dikkate alınması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.,İlk Derece Mahkemesince: “Davacılar … ve …’ın davalılar aleyhine açmış oldukları maddi tazminat davasının vaki ödeme nedeniyle konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, tüm davacıların, davalı … aleyhine açmış oldukları manevi tazminat davasının takip edilmemekle açılmamış sayılmasına, davacıların davalılar … ve … aleyhine açmış oldukları manevi tazminat davalarının kısmen kabulü ile, … için 27.000,00 TL, … için 23.000,00 TL, … için 8.000,00 TL, …. için 8.000,00 TL, manevi tazminatın 12/07/2012 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilleri istinaf yasa yoluna başvurmuşlardır.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Kazanın oluş şekli ve sonucu itibariyle kabul edilen kusur oranlarının hatalı olduğunu, davalı sürücü …’ın, “sürücüler, araçlarının hızını kavşaklara yaklaşırken azaltmak zorundadır.” kuralını ihlal ettiğini, buna rağmen davalı …’a %30 kusur verilmesinin hatalı olduğunu, kazanın, 11 yaşındaki çocuğun kavşakta karşıdan karşıya geçerken meydana geldiğini, bakım ve yetiştirme giderlerinin tazminattan indirilmemesi gerektiğini, bilirkişi ek raporunda buna ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, tazminat hesaplamasının, çalışma yaşamına atılacağı varsayılan 18 yaşından başlatılmasının hatalı olduğunu, davalı tarafın kusur oranının yetiştirme giderlerine de uygulanması gerektiğini, ölen çocuğun 11 yaşında olduğunu, 12 yaşından itibaren de ailesine yardım ve hizmet ederek destek olabileceğini, çocukların çok küçük yaşlardan itibaren anne ve babalarına yardım ve hizmet ettikleri gerçeğinin göz ardı edilemeyeceğini, hükmedilen manevi tazminatın çok düşük olduğunu, maddi tazminat davası hakkında, vaki ödeme sebebiyle konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini fakat buna rağmen reddolunan maddi tazminat yönünden davalılar lehine karşı vekalet ücretine hem de mükererrer şekilde hükmediliğini, davalı … Şirketinin 10/07/2013 tarihinde, dava açıldıktan sonra ödeme yaptığını, bu nedenle konusuz kalan maddi tazminat nedeniyle davalı lehine karşı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminat talebinin kabul edilmeyen kısmı için davalı … şirketi ve diğer davalılar için tek bir karşı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasını istemiştir.Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Kazanın meydana gelmesinde müteveffanın asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalı sürücünün %30 oranında kusurlu olduğunu, davalıların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu iddia ederek, kararın bu yönüyle düzeltilmesini talep etmiştir. HMK’nın 355.maddesi uyarınca, kamu düzeni ve istinaf sebepleriyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi (destekten yoksun kalma) ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Dosya kapsamından, 17/07/2012 tarihinde, davalı …’ın maliki/işleteni davalı …’nin zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı aracın, davacılar … ile …’ın çocuğu, davacılar … ile …’ın kardeşi …’a çarparak ölümüne neden olduğu anlaşılmaktadır. -Davacılar vekilinin istinaf itirazları bakımından; 1-Mahkemece dosya üzerinden aldırılan 25/03/2015 tarihli bilirkişi raporu ile tarafların itirazları sonucu yine dosya üzerinden farklı bir bilirkişiden aldırılan 18/09/2015 tarihli bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’ın olayda %30, yaya (müteveffa) …’ın %70 oranında kusurlu oldukları tespit edilmiştir. Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen Kandıra Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/198 Esas, 2014/5 Karar sayılı kararında da sürücü …’ın 3/8 oranında, müteveffa …’ın 5/8 oranında kusurlu oldukları kabul edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme dayanak yapılan kusur oranları, ceza dosyasındaki kusur oranı ve trafik kazası tespit tutanağı ile örtüşmektedir. Bu nedenle, davacılar vekilinin kusur oranlarına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. 2-Davalı …. vekili 23/08/2013 havale tarihli dilekçesi ile davacılardan vekalet ücreti ve yargılama gideri talepleri bulunmadığını bildirmiştir. Bu durumda davalı … şirketi lehine maddi ve manevi tazminat hükümleri bakımından (hükmün 9. ve 10. bentlerinde) vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Yine, HMK’nın 331/1. maddesinde davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumlarına göre yargılama giderlerine hükmedileceği öngörülmüştür. Bu bağlamda davalı … şirketince, dava açıldıktan sonra iki ayrı tarihte davacılara ödeme yapıldığı, müteselsil sorumlu olan diğer davalıların ödeme miktarı kadar borçtan kurtuldukları ve mahkemece alınan bilirkişi raporlarında da davacıların tazminata hak kazandıkları sabit olduğuna göre haklılık durumu itibariyle konusuz kalan maddi tazminat talepleri için davalılar … ve … lehine de vekalet ücretine hükmedilmesi olanağı yoktur. Dolayısıyla, hüküm fıkrasının (1) nolu bendinde, maddi tazminat talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilip tarafların haklılık durumu değerlendirilmeksizin (7) nolu bentte “reddolunan maddi tazminat miktarı yönünden” davalılar … ve … lehine vekalet ücretine hükmedilmesi dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olmamıştır. Bu bakımdan davacılar vekilinin İlk Derece Mahkemesi hükmünün (7) nolu bendine ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmüştür. 3-Yerleşik Yargıtay içtihatları ve süregelen yargısal uygulamalarda küçük yaştaki desteğin ölümü sebebiyle annenin çalışıyor olması halinde hem anne hem de baba yönünden hesaplanacak tazminattan asgari ücretin %5’i oranında; annenin çalışmayıp aile ekonomisine katkısının bulunmadığı hallerde de sadece baba yönünden hesaplanacak tazminattan %5 oranında yetiştirme giderinin tazminattan indirilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ayrıca yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak, desteğin çocuk olması halinde 18 yaşın desteğin başlayacağı yaş olarak kabulü gerekmektedir.Buna göre somut olayda, erkek çocuk olan desteğin anne ve babasına destekliğinin başlayacağı yaşın 18 olarak kabul edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta ise de, davacı annenin gelir getiren bir işte çalıştığı ve aile ekonomisine katkıda bulunduğu ispat edilemediği gibi ekonomik ve sosyal durum araştırmasına ilişkin 19/08/2013 tarihli kolluk tutanağında ev hanımı olduğu, herhangi bir gelirinin bulunmadığının ifade edildiği görüldüğünden, davacı anne bakımından tazminattan yetiştirme giderinin indirilmesi mümkün olmayıp baba … için hesaplanan tazminattan da ancak %5 oranında yetiştirme giderinin mahsup edilmesi gerekmekte iken mahkemece hükme esas alınan 07/01/2016 tarihli kök ve 19/08/2016 tarihli ek raporlarda destekten yoksun kalma tazminatından hem anne hem de baba için %10 oranında ayrı ayrı indirim yapılmış, bu haliyle bilirkişi raporları usul ve yasaya, yargısal uygulamalara ve dosya içeriğine aykırı olmuştur. Aşamalarda yetiştirme gideri indirimleri dışındaki hesaplama yöntemine karşı davacılar vekilince itiraza uğramayan bilirkişi raporlarına göre anne … için 7.951,22 TL, baba … için 6.232,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmış, bu tazminat miktarlarından, yetiştirme giderleri olarak her bir davacı (anne ve baba) için ayrı ayrı 9.022,11 TL mahsup edildiğinde davacıların talep edebileceği tazminat bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ise de; yukarıdaki ilkeler ışığında, davacı anne için yetiştirme gideri mahsup edilemeyeceğinden hak ettiği tazminat 7.951,22 TL; babanın talep edebileceği tazminat ise (6.232,00 – 4.511,05 =) 1.720,95 TL olacaktır.Ancak, dosyadaki ödeme belgelerine göre anne ve baba için davalı … şirketince, dava açıldıktan sonra yapılan ödemelerin güncellenmiş tutarları (bilirkişi ek raporunda davacı baba … için 8.447,47 TL; davacı anne … için 10.342,19 TL) dikkate alındığında yapılan ödemelerin, tazminattan yetiştirme giderleri olarak baba için %5 oranında indirim yapılması, anne için ise indirim yapılmaması suretiyle bulunan tazminat miktarlarından fazla olmasına göre; bilirkişi raporlarında her bir davacı için %10 oranında ayrı ayrı yetiştirme gideri indirimi yapılması sonuca etkili olmadığından, davacılar vekilinin bu hususa ilişen istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.4-Manevi tazminat talep eden davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, her bir davacı yönünden reddolunan manevi tazminat miktarları dikkate alınarak, davalılar … ve … lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya bir aykırılık yoktur. Bu nedenle, davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazları da yerinde değildir. -Davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin manevi tazminatın miktarına ilişkin istinaf itirazlarına gelince; 5-Dosyaya yansıyan tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olaydaki kusur oranları, olayın meydana geliş şekli, paranın alım gücü gibi yargısal uygulamalarda manevi tazminat için uygulanagelen ölçülerin TBK’nın 56/2. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak tespit edilip sonuca varıldığı ve hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilerek taraf vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.-Kamu düzenine ilişkin olarak; 6- Mahkemece hüküm altına alınan dava değeri üzerinden karar ve ilam harcına hükmetmek gerekirken, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilen maddi tazminat miktarı da eklenerek, 64.000,00 TL yerine, 66.000,00 TL üzerinden karar ve ilam harcının davalılardan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle; davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun, yukarıda (6) nolu bentte; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun (2) ve (6) nolu bentlerde belirtilen gerekçelerle kabulü ile, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A- Davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA,Buna göre;1-Davacılar … ve …’ın davalılar aleyhine açmış oldukları maddi tazminat davasının vaki ödeme nedeniyle konusu kalmadığından ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 2-Tüm davacıların, davalı … aleyhine açmış oldukları manevi tazminat davasının takip edilmemekle AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, 3-Davacıların davalılar … ve … aleyhine açmış oldukları manevi tazminat davalarının KISMEN KABULÜ İLE; -… için 27.000,00-TL, -… için 23.000,00-TL,-… için 8.000,00-TL,-… için 8.000,00-TL manevi tazminatın 12/07/2012 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, 4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 4.371,84 TL harçtan, peşin alınan 416,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.955,14 TL harcın davalılar … ve …’dan alınarak Hazineye gelir kaydına, 5-Davacılar tarafından yapılan 1.959,85-TL yargılama giderinden, davanın ret-kabul oranına göre 1.264,39-TL’sinin davalılar … ve …’dan alınarak davacılara verilmesine,6-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden kabul edilen manevi tazminat miktarları yönünden, -… için 3.240,00 TL,-… için 2.760,00 TL,-… için 1.800,00-TL,- …. için 1.800,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak davacılara verilmesine,7-Davalılar … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden,reddolunan manevi tazminat miktarı yönünden;-1.800,00-TL vekalet ücretinin …’dan,-2.040,00-TL vekalet ücretinin …’dan,-1.800,00-TL vekalet ücretinin …’dan,-1.800,00-TL vekalet ücretinin …’dan alınarak bu davalılara verilmesine,8- Esas hakkında karar verilmeyen maddi tazminat talepleri bakımından, HMK’nın 331/1. maddesi uyarınca davalılar … ve … lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 9- Davalı … vekilinin 23/08/2013 havale tarihli dilekçesi nazara alınarak, esas hakkında karar verilmeyen maddi tazminat ile reddolunan manevi tazminat miktarı yönünden bu davalı için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, B-İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN :1-Davacılar ve davalılar … ve … tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine, 2- İstinaf başvurusunda bulunan taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, manevi tazminat yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin; maddi tazminat yönünden kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, yetiştirme giderleri ve destek yaşı ve süresi yönlerinden oy çokluğu ile, diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi.28/02/2019
KARŞI OY Davacılar … ve …’ın maddi tazminat talepleri, Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinden kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Türk Borçlar Kanunu’nun 53. Maddesinde, ölüm halinde, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar, uğranılan zararlar kapsamında değerlendirilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin kararına dayanak yaptığı aktüer bilirkişi raporunda, davacılar anne ve babanın, vefat eden çocukları için yapacakları “yetiştirme giderleri”, hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından düşülmüştür. Yine, vefat eden çocuğun, anne ve babaya “destekliği” 18 yaşını doldurduktan sonra hesaplamaya dahil edilmiştir. Kıymetli çoğunluğun, “yetiştirme giderlerinin” destekten yoksun kalma tazminatından düşülerek hesaplama yapılması ve 18 yaşının doldurulması ile “destekliğin” başlayacağı şeklindeki görüşüne katılamıyorum. Çünkü, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarih, 2013/13521 Esas-2014/18490 Karar sayılı kararında Kıymetli Yargıç …. “karşı oy”unda aynen belirttiği üzere; “Desteklik, sadece belli bir yaşa gelindikten sonra başlamaz. Daha önce de çocuk yaşı elverdiği ölçüde ailenin ufak defek işlerini görür. Bu durum dahi destek zararının aslında ölüm anından itibaren oluşmaya başladığını gösterir.Daire çoğunluğu ölen çocuğun destek yaşına gelinceye kadar yetiştirilmesi için yapılan-yapılması gereken masrafların destek tazminatından düşülmesi görüşündedir. Oysa, çocuğun yetiştirilmesi aile için ahlaki ve sosyal bir görev olup, büyüdüğü takdirde aile veya destek alacaklar …’nun istisnai bir kaç hükmü dışında çocuktan herhangi bir hak talep etmeleri mümkün değildir. Yani çocuk büyüdüğünde, ona yapılan harcamaların iadesini ne anne/babası ne de başkaca yakınları isteme hakkına sahip değildir. O halde, ölüme kusuru nedeniyle sebep olanlarında yetiştirme gideri adı altında tazminattan indirim talebinde bulunmaları söz konusu olmaz.Ölüm olayının sakatlıktan daha ağır bir sonuç olduğu açıktır. Ölüm halinde destek zararından yetiştirme gideri indirimi yapılması, zarar veren lehine bir sonuç doğurmaktadır. Zira kişi ölmeyip, yaralansa ve malül kalsa idi zarar sorumlusu, olay tarihinden itibaren maluliyet zararı, efor tazminatı ve gerektiğinde bakıcı giderleride dahil olmak üzere daha yüksek bir tazminattan sorumlu tutulacaktır. Bu durum ise zarar veren açısından daha ağır sonuçları olan sakatlama yerine ölümü tercih etme gibi hukuken kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Hukuk, hiçbir zaman daha ağır bir suçu hafif suçtan daha tercih edilir bir noktaya getirmez aksine; ağır suçun sonuçları da ona göre daha ağır yaptırım içermelidir.” “Yetiştirme giderleri”nin destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi düşüncesi, çocukları vefat eden davacılar anne ve babanın bir “masraf”tan kurtulacakları sonucuna bizleri götürecektir. Ayrıca, anne ve babanın çocukları için yaptıkları “masraf”ların, destekten yoksun kalma tazminatından düşürülmesi uygulaması, kusurlu olan davalı taraf için, kusurlu olmasına karşılık kendi kusurundan bir hak (fayda) elde etmiş almasına yol açacaktır. Bu yöndeki bir uygulamanın kabul edilmesinin, destekten yoksun kalma tazminatının amacı ve hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmadığı kanısındayım. Yine destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken, küçük yaşta vefat eden çocuğun, ancak 18 yaşının doldurulması ile anne ve babaya “destekliği”nin söz konusu olabileceği şeklindeki uygulama da ülke gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.Türkiye İstatistik Kurumunun 2012 yılı itibariyle “çocuk iş gücü” anketi sonuçlarına göre, 6-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısının 15.247 kişi olduğu, çalışan çocukların %52’sinin ev işlerinde faaliyet gösterdiği belirlenmiştir. Yaşam gerçeği bu olmasına karşılık, küçük yaşta vefat eden çocukların anne ve babalarına “destekliği”nin, 18 yaşını doldurduktan sonra hesaba katılınmasını kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, vefat eden çocuğun anne ve babaya “destekliği”nin, ülke yaşam gerçekleriyle uyumlu ve makul bir yaş olarak gördüğüm, 12 yaşından itibaren hesaplanması gerektiği düşüncesindeyim. Başka bir deyişle, Kıymetli Hukukçu …’in “Ölüm Nedeniyle Destekten Yoksunluk” isimli eserinde vurguladığı üzere; “özetle, çocukların çok küçük yaşlardan başlayarak “yardım ve hizmet” yoluyla ana ve babalarına maddi destek oldukları, pek çok çocuğun çeşitli işlerde çalışarak aile bütçesine katkı sağladıkları göz ardı edilerek, tazminat hesaplamalarının, çalışma yaşamaına atılacakları (varsayılan) (18) yaşından başlatılıp, bulundukları yaşa iskonto edilmesi ve bir de sanki çocuklar hiçbir iş yapmadan rant yiyen (aileyi masrafa sokan) tüketiciler gibi algılanarak “yetiştime giderleri” adı altında tazminattan indirim yapılması; giderek bu konuda aşırıya kaçılıp ana babanın tazminat almaları şöyle dursun, borçlu bile çıkarılabilmesi haksız, acımasız ve yaşam gerçeklerine aykırı uygulamalardır.”Bu bağlamda, sadece bu iki husus açısından saygın çoğunluğun görüşlerine katılamıyorum.28/02/2019