Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1223 E. 2018/1607 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1223
KARAR NO : 2018/1607
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/03/2017
NUMARASI : 2014/1465 Esas – 2017/202 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 29/11/2018
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete ait … plakalı aracın sigorta ettiren davacı ile sigortacı davalı arasında yapılan 23413211 nolu kasko paket poliçesi ile aracın yanma, çalınma ve çarpışma rizikolarına karşılık 03.07.2015 tarihine kadar rayiç değeri üzerinden sigortalı olduğunu, müvekkilinin 03.04.2014 tarihinde ilk primini ödediğini ve sözleşme ile kararlaştırılan teminatın bu süreden itibaren başladığı, rizikonun teminat süresi içinde gerçekleştiği ve müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan talep hakkının doğduğu, aracın sürücü … sevk ve idaresindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucunda Ilıca istikametinden Paşa Limanı istikametine 5438 sokağı takiben seyir halindeyken 37 nolu bina önünde bulunan park halindeki iki araca çarparak maddi hasarlı kazanın meydana geldiğini ve müvekkili şirkete ait aracın kullanılmaz hale geldiği, davalıya yapılan başvurunun 04.08.2014 tarihinde reddedildiğini, İstanbul Anadolu 2014/81 D.İş sayılı dosyasında aracın pert olduğu ve rayiç bedelinin 230.000,00 TL olarak tespit edildiği, bildirim yükümlülüğünün yerine getirildiğini, davalı şirketin 14.08.2014 tarihinde temerrüde düştüğünün sabit olduğu, .. …’ın adli muayene raporuna göre alkole rastlanmadığı, ayrıca …’ın kendiliğinden karakola giderek olayı aydınlattığı, taleplerinin davalı sigorta şirketi tarafından haksız olarak reddedildiğini belirterek; pert olan araç için 230.000,00 TL tazminat bedelinin 14.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; husumet itirazlarında bulunduklarını, dava konusu zararın kasko sigorta poliçesi teminat kapsamı dışında olduğundan müvekkili şirketin davacıya karşı herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, zararın poliçe kapsamı dışında olduğunu, aracı kullanan kişinin aracın içindeki yaralıları da kendi hallerine bırakarak olay yerinden firar ettiğini, olay yerinin zorunlu haller sebebi ile terk edilmediğini, alkol muayenesinin kazadan 6 saat 45 dakika sonra yapıldığını, bu sürenin kandaki alkolün atılması için yeterli bir süre olduğunu, adli raporunun iddianın kanıtı olamayacağını, talep teminat dışı olduğundan ispat yükünün davacıda olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla tazminat miktarına ve faize de itiraz ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, dava ve hüküm tarihi itibarı ile davacıya ait araçta rehin kaydı devam etmekte olduğundan, dava dışı bankanın şartlı muvafakati geçerli muvafakat olarak kabul edilemeyeceğinden, davanın aktif husumet yönünden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacı tarafın istinaf başvurusu, ilamda bankanın verdiği yazı dayanak olarak gösterilmişse de 23.12.2015 tarihli yazıdan da anlaşılacağı üzere dava dışı dain mürtehin alacaklısı bankanın davanın açılmasına muvafakat göstermediğine dair bir ifade yer almadığından mahkemece varılan sonucun hatalı olduğu, davanın açılmasına bankanın muvafakatinin olup olmadığı hususu net olmadığından mevcut durumun dava şartı eksikliği olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğu yönlerine ilişkindir.
Dava, genişletilmiş kasko poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
TTK’nun 1456/1. maddesinde “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder” düzenlemesine; 1456/2. maddesinde ise “Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesi uyarınca, sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatinin alınması gereklidir.
Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğundan sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir ve sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatini almak suretiyle sigortadan, şayet kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat istemek hakkına sahip olur. Öncelikle talep hakkının rehin hakkı sahibinde olması yani sigorta bedelinin rehin hakkı sahibine ödenmesi gerektiği durumda, rehin hakkı sahibinin muvafakatinin bulunması halinde sigortalıya sigorta bedeli ödenebilir. Bu durumda dava açma hakkı da öncelikle rehin hakkı sahibinde olduğundan bir dava şartı olarak aktif dava ehliyeti olan davacı sıfatının da rehin hakkı sahibinde olduğu, buna karşın daini mürtehinin muvafakati halinde bu şartın yerine getirilmiş sayılacağı yerleşik Yargıtay içtihatları ile de ortaya konulmuştur.
Somut olayda davacıya ait aracın trafik kaydında dain ve mürtehin sıfatı bulunan dava dışı “Vakıfbank Dudullu-İstanbul” şubesinin tazminatın davacıya ödenmesine muvafakati olup olmadığı konusu İlk Derece Mahkemesi tarafından araştırılmış, ilgili banka 23/12/2015 tarihli cevap yazısında şartlı bir şekilde muvafakat beyanında bulunmuştur. Hal böyleyken dain-i mürtehinin muvafakat vermiş olduğu kabul edilemeyeceğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığından davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu nedenle, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 35,90 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL istinaf karar harcının, davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf isteminden bulunan üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay’da temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/11/2018.