Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1191 E. 2018/1003 K. 28.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
ESAS NO : 2017/1191
KARAR NO : 2018/1003
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 05/06/2017
NUMARASI : 2017/2546 D.İş- 2017/2546 D.İş K.
DAVANIN KONUSU : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ : 28/06/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/06/2018
İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/2546 D.İş- 2017/2546 D.İş K. sayılı kararı ile dosya saklama kararı verilen Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetinin 25/02/2017 tarihli 2016/E.41293-2017/K.7287 sayılı karara itirazın değerlendirildiği İtiraz Hakem Heyetinin 15/05/2017 tarihli 2017/İ.1255 – 2017/İHK.1661 sayılı kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Başvuru sahibi başvuru dilekçesi ile; davalı tarafından ZMMS.poliçesi ile teminat altına alınmış olan … plakalı traktörün, olay tarihi olan 09/07/2008 tarihinde tarlada devrilmesi sonucu, traktör sürücüsü …’nın vefat ettiğini belirterek 41.000,00 TL (ıslahla 89.026,25 TL) destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte sigorta şirketinden tahsilini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesi ile; aracın sigorta şirketi nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, başvuru sahiplerinin taleplerinin haksız,mesnetsiz olduğu gibi zamanaşımına uğramış olduğundan reddi gerektiğini, mirasçıların taleplerinin Genel Şartlar ve KTK gereğince teminat dışı olduğunu, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeniyle davanın reddi gerektiğini, kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumu’na sevk edilmesi gerektiğini, Yargıtay kararları ve benzer kararlara göre davacılar tarafından resmi belge sunulmaması durumunda gelirin asgari ücret üzerinden esas alınması gerektiğini, tazminat hesaplamasında ZMSS Genel Şartlarında geçen TRH 2010 yaşam tablosu ile 1,8 teknik faizin esas alınarak aktüerler siciline kayıtlı aktüerler ile müsteşarlık nezdinde tutulan listeye kayıtlı yardımcı aktüerler tarafından yapılması gerektiğini, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini beyan ederek davacının haksız ve mesnetsiz taleplerinin yasa, usul ve Yargıtay kararlarına aykırı olması nedeniyle reddi ile birlikte yargılama masrafı ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nce başvuru sahibinin talebinin kabulüne, davacı … için 89.026,75 TL destekten yoksun kalma tazminatının 15/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte … A.Ş.’den alınarak başvurana verilmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Davalı tarafın itirazı üzerine İtiraz Hakem Heyeti’nce itirazların reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davalı tarafın istinaf başvurusu, kazanın karayolları dışında meydana geldiğinden sigorta kapsamında olmadığı, müteveffanın sigortalı araç sürücüsü olması nedeniyle mirasçılarının taleplerinin Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar gereğince teminat dışı olduğu, karara esas alınan raporda kullanılması gereken yaşam tablosunun TRH-2010 olması gerekirken PMF-931 tablosunun esas alınmasının mevzuata aykırı, hükmolunan tazminatın fahiş olduğu, vekalet ücretinin 1/5 oranda olması gerektiği yönlerine ilişkindir.
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Olay tarihinde, davacının desteği olan eşi …’nın, tarlada kendisinin kullandığı traktörün devrilmesi sonucu meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiği, kazaya karışan traktörün zorunlu mali sorumluluk sigortasını temin eden davalı … şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı istemi ile iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtilmiş, aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Buna göre, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip, karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir.
Ancak; dosyada mevcut olay yeri genel krokisine göre, kazanın tarlada meydana geldiği, etrafında başka tarla ve tepelerin bulunduğu, kaza yerinin her iki tarafında gösterilen taralı alanların ise ne olduğunun anlaşılamadığı, dolayısıyla olayın gerçekleştiği yerin karayoluyla bağlantısının bulunup bulunmadığınin kesin olarak belirlenmediği, dosyadaki delillerin karar vermek için yeterli olmadığı görülmektedir.
Bu durumda; davaya konu edilen olayın gerçekleştiği yerin, Karayolları Trafik Kanunu kapsamında karayolu ya da karayolu sayılan yerlerden sayılıp sayılamayacağı, karayoluna bağlantısı olan yer olup olmadığı ve olayın trafik kazası kapsamında kalıp kalmadığının kesin bir şekilde belirlendikten sonra delillerin değerlendirilerek davacının talebi hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmesine, diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçe uyarınca;
1-Davalı tarafın istinaf isteminin KABULÜ ile istinaf istemine konu İtiraz Hakem Heyeti kararın HMK’nın 353/1-a/6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere Sigorta Tahkim Komisyonu’na gönderilmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine YER OLMADIĞINA,
4-6728 …nın 36. maddesi uyarınca, harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatıran tarafa mahkemesince iadesine,
5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/06/2018