Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1186 E. 2019/488 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1186
KARAR NO : 2019/488
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 21/04/2017
NUMARASI : 2017/1789 D.İş Esas – 2017/1789 D.İş Karar
DAVA : Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/03/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili başvuru dilekçesinde özetle; 26/08/2015 tarihinde, müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın kaza yapması sonucu müvekkilinin yaralandığını, Dokuz Eylül Uygulama ve Araştırma Hastanesinden alınan 03/03/2016 tarihli rapora göre müvekkilinin %19,2 oranında maluliyetinin tespit edildiğini, iş göremezlik tazminatı için davalı tarafa başvurulduğunu ancak davalı tarafça tazminat ödenmediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla, HMK’nın 107.maddesine göre 5.000,00 TL daimi iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 08/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça eksik belgelerle başvurulduğu için ödeme yapılmadığını, Sigortacılık Kanunu’nun 30.maddesine göre Tahkime başvuru şartları gerçekleşmediğinden başvurunun ön incelemeden reddine karar verilmesi gerektiğini, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, tazminat hesaplamasının TRH 2010 Yaşam Tablosu ve 1,8 teknik faiz dikkate alınarak yapılması, başvuru sahibi sigortalı araçta yolcu olduğundan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, 18/07/2016 tarihinden itibaren yasal faiz isteminin haksız olduğunu, emniyet kemerinin takılı olmadığı kaza tespit tutanağında açıkça belirtildiğinden, en az %30 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini iddia ederek, başvurunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvurunun kabulü ile 124.036,00 TL’nin 08/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile başvurana ödenmesine karar vermiş, davalı tarafça bu karara itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti, davalı tarafın itirazının kısmen kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, %20 oranında müterafik kusur indirimi yaparak başvurunun kısmen kabulü ile 99.228,80 TL tazminatın 08/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile başvuruna verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın iş kazası olduğunu, iş kazası olarak kabul edilmesi halinde SGK tarafından davacıya ödeme yapılmış ise bu miktarın tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, Mahkemece bu hususun araştırılmadığını, meydana gelen kazanın iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde olayda hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355.maddesi gereğince, kamu düzeni ve istinaf sebepleriyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan güç kaybı tazminatı istemine ilişkindir. Davalı vekilinin birinci istinaf iddia ve itirazı kaza nedeniyle davacıya rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmadığına ilişkindir. Dairemizce bu husus araştırılmış ve SGK’nın 15/03/2019 tarihli yazısına göre olay nedeniyle davacıya rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla, davalı tarafın bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekilinin ikinci istinaf iddia ve itirazı ise, olayda hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğine ilişkindir. TBK’nın 51. maddesinde hakimin, tazminatın kapsamını, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiştir. Dosya içerisinde mevcut olan kolluk ifadelerine göre araçta yolcu olarak bulunan davacının, sigortalı araç sürücüsünün yanında işçi olarak çalıştığı, birlikte işe giderken ya da işten dönerken kazanın meydana geldiği anlaşılmıştır. Hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması gerekmektedir. Taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Somut olayda, taşımanın davacının yararına olduğu davalı tarafça ispat edilememiştir. Bu durumda, belirlenen tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmamasında yargısal uygulamalara, usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,6- İstinaf talebi için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 28/03/2019