Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1171 E. 2018/1043 K. 05.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2017/1171
KARAR NO : 2018/1043
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 27/04/2017
NUMARASI : 2017/1940 D.İş E. 2017/1940 D.İş K.
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05/07/2018
İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2017 tarih 2017/1940 D.İş E. ve 2017/1940 D.İş K. sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti’nin 06/04/2017 tarih 2017/İHK-1126 Karar sayılı dosyası kapsamında verilen karara karşı, istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Başvuru sahipleri başvuru dilekçeleri ile; olay tarihi olan 16/08/2015 tarihinde davacı …’e ait araç ile meydana gelen tek taraflı trafik kazasında araç sürücüsü olan …’in tam kusurlu olarak vefatı ile desteğinden mahrum kaldıklarını belirterek anne, baba ve çocuk için şimdilik 10.000,00 TL (4.000,00 TL+ 4.000,00 TL+ 2.000,00 TL) destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmuş, bilahare istemlerini davacı anne için 47.148,00 TL., çocuk için 72.171,00 TL. olmak üzere toplamda 119.319,00 TL. olarak ıslah etmişlerdir.
Davalı cevabında, davacı …’in araç işleteni konumunda olup Z.M.S.S. Genel Şartları A.3.maddesi gereğince talebinin teminat dışı bırakılmış olması nedeniyle tazminat talep edemeyeceğini, ayrıca kazada vefat eden desteğin %100 kusurlu olup desteğin kusuruna denk gelen destek tazminat taleplerinin hak sahipleri tarafından ileri sürülemeyeceğini, alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borcun sona erdiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nce, başvuran vekilince yapılan talebin kısmen kabulü ile başvuru sahibi ….. için sırasıyla 47.148,00 TL ve 72.171,00 TL olmak üzere toplam 119.319,00 TL tutarında destekten yoksunluk zarar tazminatının, … A.Ş.’den alınarak başvuru sahiplerine verilmesine, baba … yönünden talep edilen 4.000,00 TL destekten yoksunluk tazminat talebinin ise aracın işleteni sıfatında olduğundan reddine karar verilmiş, karara, davalı … şirketinin itirazı üzerine İtiraz Hakem Heyeti’nce itirazın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu, bilirkişi raporunda kullanılan destek paylarının Yargıtay kabullerinin çok üstünde olduğu, davacıların talebinin yeni Genel Şartlar ve KTK kapsamında teminat dışı olduğu, davacının murisi müvekkili şirkete sigortalı aracın sürücüsü olduğundan, davacı sorumluluk sigortası kapsamında 3. kişi olarak kabul edilemeyeceği, davacı murisi sürücünün kazada asli kusurlu olması sebebiyle davacının tazminat hakkı bulunmadığı, davacı ve davalı sıfatı birleştiği, aleyhe 1/5 yerine tam vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğu yönlerine ilişkindir.
Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür.
Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları )
Somut olayda dava konusu poliçe 15/02/2015 tarihinde tanzim edilmiştir. Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinde değişiklik yapan yasa 26.04.2016 tarihinde, yeni genel şartlar ise 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla poliçe tarihi, sözü geçen genel şartlar ve yasa değişikliğinden öncedir.
Bu durumda poliçenin tanzim edildiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlarda yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, davacıların sigortalı araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak sürücünün ve işletenin kusuruyla sorumlu tutulmadan talepte bulunabilecekleri sonucuna varıldığından davalı … vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Destek oranları yönüyle yapılan istinaf başvurusu açısından, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, karar gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Davalı vekilinin, davacılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin 1/5 oranında olması gerektiğine yönelik istinaf başvurusuna gelince ise, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. maddesi “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir” hükmü ile, talebin kısmen ya da tamamen reddi halinde davacı aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti yönünden düzenleme getirilmiş olup, davacı lehine hükmolunacak vekalet ücretinin, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tahkimde Ücret” başlıklı 16. maddesinde düzenlenen “Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da, bu Tarife hükümleri uygulanır” hükmü göz önüne alınarak, AAÜT’nin 12. maddesi gereğince tam nispi vekalet ücreti olması gerekmektedir. Bu sebeple, İtiraz Hakem Heyeti’nce, AAÜT’nin 12. maddesi gereğince, davacı lehine tam nispi vekalet ücreti belirlenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Bu bağlamda;HMK’nın 353/1-b-1 madesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2017 tarih 2017/1940 D.İş E. ve 2017/1940 D.İş K. sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti’nin 06/04/2017 tarih 2017/İHK-1126 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-6728 S.Y.nın 36. maddesi uyarınca, harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça yatırılan istinaf harçlarının, istem halinde yatırana, mahkemesince iadesine,
3-İstinaf başvurusu için davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde verilecek bir dilekçe ile, Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere, (vekalet ücreti açısından) oy çokluğu ile diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi. 05/07/2018

19.01.2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazetede yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 13 üncü fıkrasına “(13) (Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmü eklenmiştir. Bu düzenlemeye uygun Yargıtay 17. H.D.nin 2016/13443 E. 2017/10385 K., 2016/11893 E. 2017/7995 K. ve 11. H.D.nin 2016/1573 E. 2016/7620 K. sayılı kararları oluşturulmuştur.

Ankara Barosu tarafından Danıştay Onuncu Dairenin 2016/735 esas sayılı dosyasıyla açılan yönetmeliğin iptali talepli davada, bu kısma ilişkin yürütmenin durdurulması talebinin de reddedildiği anlaşılmaktadır.
İlgili yönetmelik iptal edilmemiş olduğundan ve yönetmeliğin açıkca yasaya aykırı olduğunu kabul edebilme imkanı da bulunmadığından, Tahkim heyetince verilen kararlarda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16.13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak, AAÜT’nin 13. maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı, davalı tarafın istinaf başvurusunun bu yönüyle kabulü gerektiği düşüncesinde olduğumdan, çoğunluğun bu yöndeki görüşüne katılamıyorum.