Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/1160 E. 2018/1490 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1160
KARAR NO : 2018/1490
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 08/05/2017
NUMARASI : 2017/2041 D.İş E. 2017/1987 D.İş K.
(Itiraz Hakem Heyeti 12/04/2017 tarih 2017/İHK-1233)
DAVA : Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2018
İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2017 tarih 2017/2041 D.İş E. ve 2017/1987 D.İş K. sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti’nin 12/04/2017 tarih 2017/İHK-1233 Karar sayılı dosyası kapsamında verilen karara karşı, istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 14/10/2016 tarihli başvuru dilekçesinde özetle; 09/07/2007 tarihinde, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün kaza yapması sonucu, otobüste yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını, Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nden alınan 04/04/2016 tarihli engelli sağlık kurulu raporuna göre, %12.1 oranında maluliyetinin tespit edildiğini, maluliyetin sürekli olduğunun sağlık kurulu raporuyla tam ve kesin bir şekilde öğrenildiğini, tazminatın verilmesi için davalı sigorta şirketine başvurduklarını, ancak taleplerinin haksız bir şekilde reddedildiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla, 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. ve Sigorta Genel Şartları C.8 maddeleri gereğince, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, TCK’nın 66.maddesinde belitilen 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi dolduktan sonra 14/04/2016 tarihinde müvekkili sigorta şirketine başvurulduğunu, bu nedenle, zamanaşımına uğradığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, zararın öncelikle zorunlu taşıma poliçesinden karşılanması gerektiğini, dosyada öncelikle kusur tespiti yapılması gerektiğini, davacının, trafik kazası sebebiyle meydana gelmiş bir maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, karşı taraf için verilecek vekalet ücreti miktarının 1/5 oranında olması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvurunun kabulü ile toplam 43.364,27 TL maluliyet tazminatının 20/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile başvurana verilmesine karar vermiş, davalı tarafça karara itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti, davalı tarafın itirazının reddine karar vermiştir.
Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının talebinin Karayoları Trafik Kanunu’nun 109. ve Sigorta Genel Şartları’nın C.8 maddeleri uyarınca zamanaşımına upradığını, kazanın gerçekleştiği 09/07/2007 tarihinden itibaren 8 yıl geçtikten sonra 14/04/2016 tarihinde müvekkili şirkete başvurulduğunu, 14/10/2016 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğunu, davacının %12,1 oranındaki maluliyetinin kazanın üzerinden yaklaşık 9 yıl geçtikten sonra öğrenilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 09/07/2007 tarihinde gerçekleşen kaza ile rapor tarihi olan 04/04/2016 aralığında raporda tespit edilen hususlara ilişkin tedavi görüp görmediğinin araştırılmadığını, aradan geçen 9 sene içerisinde davacının başka bir kaza geçirmiş olabileceği ihtimalinin değerlendirilmediğini, kazanın, ” iş yerine gitmek üzere taşıma esnasında” meydana gelmesi durumunda, bunun bir iş kazası olması sebebiyle, açılmış başka bir davanın olup olmadığı, SGK tarafından davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı ve aylık bağlanıp bağlanılmadığının araştırılması gerektiğini, eksik incelemeye dayalı maluliyet raporu esas alınarak tazminat hesabı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, raporun, davacının tek taraflı başvurusu ile alındığını, engelli sağlık kurulu raporunda davacının maluliyetinin kaza ile illiyetli olup olmadığının değerlendirilmediğini, davacı vekili lehine tam vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.
Dava ve uyuşmazlık, ZMSS Poliçesi kapsamında trafik kazasından kaynaklanan güç kaybı tazminatı istemine ilişkin olup, istinafa konu uyuşmazlık, kaza tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı, maluliyet raporunun olay tarihindeki yönetmeliğe uygun olup olmadığı, davacı tarafça davcıya SGK tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı ve aylık bağlanıp bağlanmadığı hususlarına dayanmaktadır.
Dosya kapsamından, davalı tarafça ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan ve sürücüsü … olan … plakalı otobüsün tek taraflı olarak gerçekleştirdiği kaza neticesinde, araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle güç kaybı tazminatı talep edildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, yaralamalı trafik kazası 09/07/2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Başvuru ise 14/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir.
Olayda, 8 yıllık ceza zamanaşımı geçtikten sonra başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.
Ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için 8 yıllık zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK’nın 15.11.2000 gün ve 2000/21-1609, 2000/1699 EK sayılı kararı, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 EK sayılı kararı).
Trafik kazası sonucu bedensel bütünlüğü ihlal olan kişide oluşan zararın, zaman içerisinde niteliği ve kapsamı yönünden bir farklılık oluşuyorsa “gelişen durumun” varlığından söz edilir. Dolayısıyla gelişen durum söz konusu olduğunda, gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içerisinde dava açılabilecektir.
Gelişen bir durum olmadığının kabul edilmesi halinde olay tarihi ile dava tarihi dikkate alındığında, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmelidir. Ancak karara dayanak yapılan 04/04/2016 tarihli meslekte kazanma gücü sağlık kurulu raporunda davacının çeşitli hastanelerde tedavi gördüğü belirtilmiş ise de gelişen bir durum olup olmadığı açıklanmamıştır.
Bu durumda, davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği, diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için, tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin, zamanaşımı ve zamanaşımı başlangıç tarihinin tespiti açısından önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, söz konusu kaza nedeniyle davacının gördüğü tüm tedavilere ilişkin belgelerin ilgili kurum ve kuruluşlardan temin edilerek, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan veya bir üniversite hastanesinin adli tıp anabilim dalı bölümünden, davacıda bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği konusunda rapor alındıktan sonra, gelişen durumun olup olmadığı da dikkate alınarak, buna göre zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle; HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için Sigorta Tahkim Komisyonu’na iade edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2017 tarih 2017/2041 D.İş E. ve 2017/1987 D.İş K. sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti’nin 12/04/2017 tarih 2017/İHK-1233 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak için Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmek üzere mahkemesine İADESİNE,
3-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,
5- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 08/11/2018.