Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2023/541 E. 2023/1098 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/541
KARAR NO: 2023/1098
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/01/2023
NUMARASI: 2020/636 Esas – 2023/69 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/06/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, kusurlu bir şekilde dava dışı … plaka sayılı araca çarpması ve çarpılan aracın savrularak o sırada kavşakta bulunan ve yaya konumundaki vekil edenine çarpması neticesine 16/06/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanarak sakat kaldığını, sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda kendisine bir miktar ödeme yapılmış ise de, bu ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 2.000,00-TL sürekli sakatlık tazminatının olay tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, 08/08/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de sürekli sakatlık tazminatına ilişkin istek miktarını 234.510,00-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; dava konusu kazaya karıştığı ileri sürülen … plaka sayılı aracın, vekil edeninin sigorta şirketi nezdinde 10/11/2012 – 10/11/2013 tarihleri arasını kapsar biçimde trafik sigortalı olduğunu, kaza nedeniyle yapılan başvuru üzerine, davacıya ibraname karşılığında 11/06/2014 tarihinde maluliyet tazminatı ödemesi yapılarak, tüm sorumluluğun karşılandığını, eğer yeniden sorumluluk yoluna gidilecek olur ise de, yapılan ödemenin gözetilmesiyle birlikte kusurun ve maluliyetin usulüne uygun şekilde belirlenmesini isteyerek, davaya karşı koymuş ve ayrıca olay tarihinden itibaren avans faizi talebinin de yerinde olmadığını bildirmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları, Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılan 2014/143 E,- 2015/525 K sayılı ceza yargılamasına ilişkin dosya ve tüm dosya kapsamı gözetilerek, dava konusu kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsü …’un %75 oranında, kazaya karışan diğer araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu, davacının ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kaza sonucunda yaralanan davacının %100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği benimsenmek suretiyle, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; “Davanın KISMEN KABULÜ ile 230.234,85-TL iş göremezlik tazminatının 16/01/2014 tarihinden işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından ve katılma yolu ile de davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairece yapılan inceleme neticesinde; “Dosya kapsamından, kaza sonucunda davacının yaptığı başvuru üzerine, davalı sigorta şirketi tarafından İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 25/12/2013 günlü Özürlü Sağlık Kurulu raporunda belirtilen %10 sakatlık oranına göre ödeme yapıldığını, söz konusu raporda sakatlığa neden olan arızanın “opere sağ ön kol fraktür sekeli el bileği, dirsek, omuz eylemi hareket kısıtlılığı” olarak gösterildiği ve trafik kazasından kaynaklandığının açıklandığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde, davacıda var olduğu ileri sürülen sakatlığın neye ilişkin olduğu açıklanmamış sadece maluliyet durumunun tespiti istenilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan ve Ege Üni. Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen 30/01/2017 günlü Adli Sağlık Kurulu raporunda; davacının, trafik kazasından sonra Torbalı Devlet Hastanesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde gördüğü tedavileri anlatıldıktan sonra şahsın 03/08/2016 tarihinde yapılan muayenesinde tespit edilen şikayetleri nedeniyle Ege Üni. Tıp Fakültesi Nöroloji, Ortopedi ve Travmatoloji ile Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dallarından konsültasyon istenildiği ve yapılan konsültasyonlar sonucunda davacıda var olduğu tespit edilen nörolojik ve psikiyatrik arızalara bağlı olarak meslekte kazanma gücündeki azalma oranının %100 olduğu bildirilmiştir. Ancak, kazadan hemen sonra Torbalı devlet hastanesinde yapılan değerlendirme sonucunda düzenlenen Genel Adli muayene raporunda ve devamında İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine ait epikriz raporunda ve aynı hastanenin 13/11/2013 günlü adli raporunda ve yine aynı hastanenin 03/02/2014 tarihli EMG raporunda davacıda nörolojik bir arızanın olduğuna dair bir belirleme bulunmamaktadır. Davacının nörolojik şikayetlerine ilişkin ilk açıklamanın şahsın EÜTF 03/08/2016 tarihinde yapılan muayenesinde dile getirildiği, bu muayenede tek başına işlerini yapamadığı, dışarı çıkamadığı, sağ ve sol kolunda güçsüzlük, uykularında düzensizlik, ağlama atakları, desteksiz yürüdüğü zaman düşme şikayetleri olduğunu açıkladığı, bunun üzerine nöroloji anabilim dalı ruh sağlığı ve hastalıkları başkanlıklarından konsültasyon istediği anlaşılmakta olup, adı geçen anabilim dalı başkanlıklarına ait raporlarda, davacıda 2016 tarihli muayenede var olduğu belirlenin nörolojik arazların kişiyle ve kardeşiyle yapılan görüşmelerdeki açıklamalara dayandırılarak sadece ilgililerin iddiaları doğrultusunda mevcut arazların trafik kazasından kaynaklı olduğu gibi bir sonuca varılabilmesi mümkün değildir. Dosyada, davacının EÜTF deki 2016 yılında yapılan muayenesinden önce nörolojik şikayetlerine bağlı olarak tedavi gördüğüne ilişkin bilgi ve belge bulunmamakta olup kaza ile davacıda var olduğu kabul edilen nörolojik arızalar arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı ve varsa nedeni konusunda söz konusu raporda denetlenebilir bir gerekçe olmadığından, raporun yeterli ve geçerli bir rapor olarak kabul edilmesi de olanaklı değildir. Bu durumda mahkemece, konunun önemi de dikkate alınarak ve gerekirse davacının Adli Tıp Kurumuna sevkinin de sağlanması suretiyle; ATK 3. Adli Tıp İhtisas Dairesinden kaza tarihinde yürürlükte bulunan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümleri uyarınca 10/06/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacının bu yaralanmasına bağlı olarak kalıcı iş gücü kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise oranı, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan muayenede belirlenen nörolojik arızaların kazayla illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususlarında, varsa diğer eksik tedavi evrakları da getirtilerek ve dosyadaki tüm tedavi evrakları ile ilgili konuyla ilişkin olarak dosyaya ibraz edilen tüm raporlarında gözetilmesi sonucunda açık, denetime elverişli rapor alınması ve ondan sonra oluşacak duruma göre davacının gerçek zarar miktarının belirlenmesi yoluna gidilmesi…” gerektiğine işaret edilmek suretiyle ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK m. 353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına karar verilmiş ve kaldırma gerekçesi gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına hükmedildiği görülmüştür. Dairenin 22/10/2020 gün 2018/2141 Esas-2020/3552 Karar sayılı kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda mahkemece iddia, savunma toplanan deliller, istinaf kararı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı yeniden değerlendirilerek; “…dava konusu 10/06/2013 tarihinde gerçekleşen kaza nedeniyle davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’un %75, … plakalı araç sürücüsü …’un %25 kusurlu olduğu tespit olunmakla buna göre sigorta şirketinin sigortalının kusuru oranında ve sigorta kapsamında sorumlu olduğu anlaşılarak karar ilamı doğrultusunda kazadan kaynaklı olarak davacının maluliyeti bakımından alınan ATK raporu sonucu %20 olduğu ve iyileşme süresinin de 4 aya kadar uzayabileceği belirlenmekle buna göre hükme esas alınan 07/10/2022 tarihli aktüer raporunda davacının talep edebileceği toplam tazminat miktarı hesap tarihi ile güncellenerek sigorta şirketi tarafından ödenen bedelin düşülmesi sonucu toplam tazminattan indirilerek talep edilen iş göremezlik (sürekli ve geçici) tazminatının toplam 256.616,53 TL olduğu sonucuna varılarak (her ne kadar davalı tarafından yapılan ödeme var ise de buna göre yapılan hesaplama uyarınca ödeme yapılan yıl itibariyle bakiye tazminatın 42.154,38 TL olduğu ve buna göre o dönem için Bakiye tazminatın fahiş olduğu kanaati ile) buna göre davalı sigorta şirketinin teminat limiti 250.000,00 TL olmakla davacının açtığı tazminat davası haklı görülerek davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinin ödeme tarihi olan 11/06/2014 olduğu tespiti ile davalı tarafın sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğu anlaşıldığından buna göre poliçe limit dahilinde sorumlu olduğu (dava değeri dikkate alınarak taleple bağlı kalınacak şekilde) ve uygulanacak faizin aracın kamyonet olduğu ve ticari amaçlı kullanıldığı yazılı olmadığından yasal faiz olduğu kanaati ile davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle; Davanın KABULÜ ile, 234.530,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 11/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; ıslah tarihi itibariyle zaman aşımı süresi dolduğu halde ıslahla arttırılan talebin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğu; kabule göre de görülmekte olan dava belirsiz alacak davası olmayıp kısmi bir dava olmasına rağmen ıslahla arttırılan miktara ıslah harcının yatırıldığı tarihten faiz yürütülmesi yerine tüm alacak için temerrüd tarihinden faiz uygulanmasının isabetsiz bulunduğu ve esasen ek başvuru yönünden usulüne uygun bir başvuru yapılmadığı için huzurdaki davanın öncelikle dava şartı eksikten reddi gerektiğinin gözetilmediği, keza kaldırma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporu ile usulü kazanılmış haklara zarar verildiği, bakiye ömür süresi ile hesaplama tarihi ve kullanılan gelirin kaldırma kararı öncesinde alınan bilirkişi raporu tarihi itibariyle belirlenmesi gerektiği ve eğer kaldırma kararından sonra alınan hesap raporuna itibar edilecek ise hesaplamalarda iskonto oranının (teknik faiz) 1,8 olarak uygulanması gerektiği hususlarına yöneliktir. Dava trafik kazası neticesinde meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.Dairece verilen kaldırma kararına konu önceki mahkeme kararında hükme esas alındığı anlaşılan 11/07/2017 günlü aktüer bilirkişi raporunda tazminat hesaplamasının; davacı gelirinin asgari ücret olduğu kabul edilerek,%100 maluliyet oranı ile %100 kusur oranına ve bakiye yaşam süresinin belirlenmesinde de PMF yaşam tablosunun baz alınması gerektiği varsayımdan hareketle, prograsif rant yöntemiyle yapıldığı ve bu şekilde davacının uğradığı maluliyet zararının 342.362,57-TL olduğu sonucuna varıldığı, ancak poliçe limitinin 250.000,00-TL olması nedeniyle davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş halinin (19.765,15-TL) düşülmesi ile davacının talep edebileceği sürekli iş göremezlik zararının 230.234,85-TL olacağının açıklandığı ve söz konusu bu rapor doğrultusunda hüküm tesis edildiği görülmüştür. Önceki karara karşı davacı tarafça; sadece belirlenen tazminat miktarı poliçe limitinin üzerinde ise, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin faiz güncellenmesi yapılmaksızın poliçe limitinden düşülmesi ve buna göre ıslahla arttırılan tazminat miktarının tamamının kabulüne karar verilmesi gerekirken yerleşmiş yargısal içtihatlara aykırı biçimde, yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin poliçe limitinden düşülmesi neticesinde eksik tazminat belirlenmiş olmasının hatalı olduğu ileri sürülerek istinaf başvurusunda bulunduğu, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporundaki diğer hesaplama yöntem ve şekline karşı herhangi bir istinaf istinaf itirazı ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca önceki karara dayanak kılınan aktüer bilirkişi raporundaki hesap yöntem ve şekline ilişkin olarak davacının herhangi bir itirazda bulunmadığı, kaldırma kararının davalının maluliyet oranına ilişkin belirlemenin hatalı olduğuna ilişkin istinaf başvurusu üzerine, davalı yararına verildiği gözetildiğinde; 11/07/2017 günlü aktüer bilirkişi raporundaki maluliyet oranına ilişkin husus hariç, tazminat hesaplamasına esas alınan diğer verilerin davalı taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturacağı konusunda duraksamamak gerekir. (Bkn; Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 2021/19527Esas-2022/15666Karar sayılı ilamı) Bu durumda mahkemece önceki karara dayanak kılınan 11/07/2017 günlü aktuer bilirkişi raporundaki diğer veriler aynı kalmak ve işlemiş/işleyecek devre hesabında 2017 yılının esas alınmak suretiyle, sadece ATK İstanbul 2. Adli Tıp İhtisas Kurulundan temin edilen 20/06/2022 günlü raporla doğru biçimde belirlenen %20 maluliyet oranına göre hesap yapılması için aynı bilirkişiden ek rapor alınarak ( aynı bilirkişiden ek rapor alınması mümkün değil ise başka bir aktuer bilirkişiden de rapor temin edilebilir) oluşacak duruma göre davacının talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme sonucunda, usulü kazanılmış hakkı ihlal edecek biçimde karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur.Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca kaldırılmasına ve kaldırma gerekçesi gözetildiğinde davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2023 tarih ve 2020/636 Esas 2023/69 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, -Kaldırma kararının gerekçesi gözetildiğinde davalı sigorta şirketinin öteki istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine YER OLMADIĞINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davalı sigorta şirketine İADESİNE, 4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/06/202