Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2023/379 E. 2023/317 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/379
KARAR NO: 2023/317
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2022
NUMARASI: 2020/749 Esas – 2022/1048 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Cismani Zarar Sebebiyle Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili …’in; 20/12/2019 günü saat 16:30-17:00 sıralarında … plaka sayılı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Otobüsü ile seyahat ederken, Bahçelievler … yakınlarında şoförün aniden frene basması neticesinde müvekkilinin otobüs zeminine düşmesi ve 10-15 yolcunun da aynı şekilde düşerek müvekkilinin üzerine yığılması neticesinde ağır yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak ve sonradan arttırılmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL geçici sakatlık dönemine ilişkin maddi tazminat ile 3.000 TL sürekli sakatlık dönemine ilişkin maddi tazminat olmak üzere toplam 4.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 80.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … Genel Müdürlüğü ile …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.Davalı taraf, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; -22/06/2022 tarihli celsesinin 4 no’lu ara kararı gereğince dosyanın karayolları fen heyetinden oluşan 3’lü bilirkişi heyetine tevdii ile kusur raporu alınmak üzere Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına karar verildiği, bilirkişi ücreti ile talimat gideri olarak 3.200,00 TL eksik delil avansını davacı tarafça depo edilmesi yönünde davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verilerek ihtarat yapıldığı, davacı tarafça bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, davalılar vekillerinin ayrı ayrı, bilirkişi ücretinin yatırılmasına ilişkin olarak davacı tarafa tekrar süre verilmesine muvafakatlarının olmadığını beyan ettikleri, bu suretle davacının davasını ispat edemediği- görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiş, müteakip 26/12/2022 tarihli ek kararla, … Ticaret Anonim Şirketi vekilinin talebini ilişkin yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; -davada HMK’nın 124.maddesi kapsamında davalı İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün davalı olarak uyaptan silinerek yerine davalı olarak … Araç Kiralama A.Ş’nin davaya kabulüne karar verildiği, kararın bu doğrultuda düzeltilmesi gerektiği belirtilerek; a-karar başlığında … Genel Müdürlüğü unvanının, … Araç Kiralama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi şeklinde düzeltilmesine, b-manevi tazminat talebi yönünden; AAÜT gereğince hesap edilen 9.400,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılar …, …, … Kiralama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine, c-ek kararın taraflara tebliğine karar verilmiş, karara ve ek karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Davayı; delil bildirme yönünde ıslah talebinde bulunmalarına rağmen, ıslah talepleri değerlendirilmeden ve bilirkişi ücretini yatırmaları hususunda yeniden süre verilmeden, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, hukuk hakimi ceza yargılamasında ki kusur tespiti ile bağlı değil ise de, kazaya ilişkin başlatılan savcılık soruşturma dosyası ve kovuşturma dosyasında ki kusur raporları da delil olarak bildirildiği halde, bu raporlar değerlendirilmeden, davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, kaldı ki kusur raporu alınmasının yasal zorunluluk olmadığı, mahkemece kusur tespitinin yapılabileceğinin gözetilmediği, olayda tarafların kusuru bulunduğu gibi aracın işleteni, sahibi ve sürücüsünün kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve bu yönüyle de kusur durumlarının tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, karar ve ek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, hususlarına ilişkindir.Eldeki dava; trafik kazasına bağlı cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dosyada yapılan incelemede; davacı vekilinin de katıldığı 22/06/2022 tarihli duruşmada, karayolları fen heyetinden oluşan 3’lü bilirkişi heyeti kurulundan kusur raporu alınmak üzere Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına, bilirkişilere 1.000,00’er TL ücret takdirine, takdir edilen bilirkişi ücreti ile 200,00 TL bilirkişi tebliğ gideri, talimat gideri ve bilirkişi raporunun taraflara tebliğ gideri olmak üzere toplam 3.200,00 TL’nin 2 haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince mahkeme veznesine depo edilmesine, aksi taktirde 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 324. maddesi gereğince bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun davacı vekiline ihtarına karar verildiği, davacı vekili tarafından sunulan 08/11/2022 tarihli dilekçede, müvekkilinin ekonomik durumunun uygun olmaması nedeniyle ara kararda belirtilen masrafları karşılayamadığını, dava dilekçesindeki talepler aynı kalmak şartıyla delil bildirme suretiyle davalarını ıslah ettiklerini belirterek, ıslah taleplerinin kabulü ile davacının daimi ve geçici iş göremezlik yaşadığı trafik kazasının meydana gelmesinde tarafların kusur durumları ve oranlarına ilişkin ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden, aksi durumda mahkemece seçilecek bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmesini talep ettiği, icra olunan 09/11/2022 tarihli duruşmada, duruşmaya katılan davalılar vekillerinin, davacı tarafa yeniden süre verilmesi istemine muvafakat etmediklerini bildirdikleri, ilk derece mahkemesince de, mevcut delil durumuna göre davacının davasının ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, olaya ilişkin ceza yargılamasında (Bakırköy 31.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2021/233 esas, 2022/371 karar sayılı ve 30/06/2022 tarihli kararı) trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurunun bulunmadığı yönündeki ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 28/03/2022 tarihli raporunun hükme esas alınarak davalı sürücünün beraatına karar verildiği, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmada Adli Trafik Bilirkişisinden alınan 26/08/2020 tarihli raporda; trafik kazasının gerçekleşmesinde davalı sürücü …’in asli kusurlu, davacının kusursuz olduğu yönünde görüş açıklandığı, anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 120. maddesi, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” hükmünü içermektedir. Bu maddede öngörülen gider avansı, HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartları arasında yer almaktadır. Aynı kanunun 324. maddesinin başlığı ise “Delil İkamesi İçin Avans” olup, “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler” hükmü düzenlendikten sonra, ikinci fıkrasında tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemeleri halinde talep ettikleri delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı yasanın 90/2.maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK.m.94/2) Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HMK.m. 94/2) ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hakimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.Öte yandan 6100 sayılı yasanın 94.maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (-Benzer ilkelere YHGK’nun 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir-) Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir. Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde: ilk derece mahkemesince az yukarıda açıklandığı üzere; Karayolları Fen Heyetinden oluşan 3’lü bilirkişi heyeti kurulundan kusur raporu alınmak üzere Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına, bilirkişilere 1.000,00’er TL ücret takdirine, takdir edilen bilirkişi ücreti ile 200,00 TL bilirkişi tebliğ gideri, talimat gideri ve bilirkişi raporunun taraflara tebliğ gideri olmak üzere toplam 3.200,00 TL’nin 2 haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince mahkeme veznesine depo edilmesine, aksi taktirde 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 324. maddesi gereğince bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun davacı vekiline ihtarına karar verilmiş, fakat ara kararda 2 haftalık kesin sürenin başlangıç tarihi net bir şekilde gösterilmemiştir. (-bkz..Yargıtay 17.HD’nın 2015/17950 esas, 2016/4323 karar sayılı ve 06/04/2016 tarihli ilamı-) Bundan ayrı, yargılamanın icra edildiği İstanbul İlinde, ara kararda geçen bilirkişi incelemesinin yaptırılması mümkün olmasına rağmen, HMK’nın 30.maddesine aykırı olarak başka bir ilde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi, usul ekonomisi, yargılamanın süratle ve mümkün olan en az masrafla yürütülmesi ilkesine aykırıdır. Bu durumda, mahkemenin kesin süre ihtaratını içeren ara kararının usul ve yasaya uygun olduğundan söz edilemeyeceği gibi mahkemece belirlenen kesin sürenin, yasanın bağladığı sonuçları doğurmasına yasal olanakta bulunmamaktadır. Kabule göre de; davacının, bilirkişi incelemesi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı kabul edildikten sonra, delil olarak dayandığı, az yukarıda açıklanan savcılık soruşturmasında alınan 26/08/2020 tarihli, davacının kusursuz, davalı sürücünün kusurlu olduğunu belirten ve Bakırköy 31.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2021/233 esas sayılı dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 28/03/2022 tarihli, davalı sürücünün ve davacının kusursuz ve aracın ani fren yapmasına sebep olan belirlenemeyen araç sürücüsünün kusurlu olduğunu belirten raporların ve toplanan diğer delillerin birlikte tartışılarak kazanın meydana gelmesinde tarafların kusurlarının belirlenmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, son derece soyut bir ifade ile, davanın ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi de hatalı olmuştur.Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /Açıklanan nedenlerle, 1/Bilgileri karar başlığında yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kararın HMK.m.353/1-a/6.maddesi hükmü uyarınca kaldırılmasına,2/Dosyanın belirtilen şekilde değerlendirme ve yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine,3/İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde iadesine,4/İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5/İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,6/İlk derece mahkemesinin ek kararına yönelik istemin, kararın kaldırılması gerekçesine göre incelenmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/02/2023