Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2023/1606 E. 2023/1486 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1606
KARAR NO: 2023/1486
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2022
NUMARASI: 2022/784 Esas – 2022/706 Karar
DAVANIN KONUSU: Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/04/2019 tarihinde, davalıların sürücüsü, işleteni ve ZMM sigortacısı olduğu … plakalı aracın, müvekkili davacı … sürücüsü ve maliki, diğer müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu … plakalı araca kusurlu olarak çarpması sonucunda meydana gelen kazada müvekkili davacıların yaralandıklarını, aracın hasara uğradığını, kaza nedeniyle müvekkillerinin hem fiziksel, hem de psikolojik olarak yıprandıklarını, aynı zamanda avukat olan müvekkili …’nin kaza sonrası 1 ay kadar çalışamaması nedeni ile kazanç kaybının oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı … için işten uzak kalması nedeniyle kazanç kaybı olarak 500-TL, araç hasarı için 2.000-TL, değer kaybı için 2.000-TL, otopark ücreti olarak 250-TL, araç mahrumiyati için 250-TL olmak üzere toplam 5.000-TL maddi tazminatın tüm davalılardan; müvekkili … için 20.000,00-TL, müvekkili … için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 25.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği günden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı araç maliki ve araç sürücüsünden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin rızası ve kabulü olmaksızın aracın kullanılması nedeniyle müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Davalı … davaya cevap vermemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”.. davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı ve dava konusu alacak talebi bakımından davanın ilk açılış tarihi olan 19/04/2021 tarihi itibarıyle zorunlu arabuluculuğun söz konusu olduğu, dava şartının gerçekleşmediği, bu hususun da hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken ve eksikliği giderilemeyecek bir konu olduğu, 6100 sayılı HMK 114/2 maddesi gereğince özel kanunlardaki dava şartlarının da incelenmesi gerekeceğinden HMK 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerektiği” gerekçesiyle, Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve HMK 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, karar verilmiş; davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri: Davacılar vekili; görevsizlik kararı öncesinde ticari davalarda zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiğini, bu husus gözetilmeden, taraflarına arabuluculuğa başvurulup başvurulmadığına ilişkin tebligat yapılmadan davanın usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.Dava, trafik kazasında bağlı cismani zarar ve araç hasarı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.7155 sayılı kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2.fıkrasının 4.cümlesine göre arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Davacı, haksız fiilden kaynaklanan maddi zararını müştereken ve müteselsilen sürücü, işleten ve sigorta şirketinden, manevi zararını ise müştereken ve müteselsilen sürücü ve işletenden talep etmektedir. Davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan ve aleyhlerine açılan davalar birbirinden bağımsız olduğundan, dava şartlarının (-arabuluculuk vb-) her bir davalı açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk hükümlerinin uygulanabilmesi için taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava olması gerekir. TTK’nın 4/1.maddesi uyarınca her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda (-Türk Ticaret Kanunu’nda-) öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Sigorta hukuku 6102 sayılı TTK’nın 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası aynı yasanın 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, zarar gören üçüncü kişi tarafından zarar verenin zorunlu mali sorumluluk sigortacısı aleyhine açıtığı davalar TTK’nın 4/1-a maddesi uyarınca mutlak ticari dava kapsamında kalmaktadır.Somut olayda, davacılar vekili tarafından iş bu davanın ilk olarak İstanbul Anadolu 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/114 Esas sırasında sürücü, işleten ve ZMM sigortacısı aleyhine 19/04/2021 tarihinde açıldığı, görevsizlik kararı sonrasında dosyanın gönderildiği İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2022/ 784 Esasına kayıt edildiği, duruşma açılmaksızın, tensip zaptı ve ön inceleme tutanağı düzenlenmeksizin ve taraflara herhangi bir tebligat yapılmaksızın davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, arabuluculuk dava koşulunun eldeki davada gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı kanunda 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır.Dosya içeriğine göre somut olayda, her ne kadar dava dilekçesi ve eklerinde arabuluculuk tutanağı sunulmamış ise de taraflara arabuluculuk tutanağının sunulması için yerel mahkemece davacı tarafa süre verilmediği, uyap siteminde davacılar vekilince Dairemize hitaben yazılan 07/09/2023 tarihli dilekçe ekinde 03/09/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu, tutanak içeriğinde davacı ile davalı sigorta şirketinin anlaşmaya varamadığının belirtildiği ve tutanağın arabulucu ve taraflarca imza altına alındığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, esasen ababuluculuk son tutanağının davanın ilk olarak açıldığı mahkemece görevsizlik kararı verilmeden önce imzalandığı, davalı sigorta şirketi yönünden davanın esasına girilmeden zorunlu arabuluculuk işleminin gerçekleştirildiği ve somut olayda, davalı sürücü ve gerçek kişi işleten hakkında KTK’nın 85.maddesi uyarınca araç işleteninin sorumluluğuna dayanılarak dava açılmış olup davalılar … hakkında davacıların TTK’nın 5/A maddesi gereğince arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığı anlaşılmakla, yerel mahkemece davanın esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. ( Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/3187 Esas, 2021/762 Karar sayılı ilamı)Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/4. maddesi hükmü uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1/Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/4 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2/Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3/İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendilerine İADESİNE,4/Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5/İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince, kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023