Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1542
KARAR NO: 2023/1425
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2023
NUMARASI: 2023/22 Esas – 2023/273 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/10/2020 tarihinde sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen bir aracın, yaya konumundaki vekil edenine çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanarak malul kaldığını, kazanın meydana gelmesine, sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen aracın neden olduğunu ve arabuluculuk başvurusundan da sonuç alınamadığını belirterek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 6.000,00-TL’si sürekli iş göremezlik, 1.000,00-TL’si geçici iş göremezlik, 500,00-TL’si bakıcı gideri ve 500,00-TL’si de tedavi gideri zararına karşılık olmak üzere toplam 8.000,00-TL maddi tazminatın, kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte, davalı Güvence Hesabı’ndan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aynı kazaya ilişkin olarak daha evvel sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri zararının tazmini amacıyla Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonu’nca yapılan yargılama neticesinde verilen 2022.İ.12874 sayılı itiraz hakem heyeti kararıyla, talebin ret ile sonuçlandığını belirterek, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesini istemiş; ayrıca, eldeki dava açılmadan önce vekil edeni kuruma karşı usulüne uygun bir başvuru bulunmadığından, davanın dava şartı noksanlığından reddi gerektiğini ve esasa ilişkin olarak da davacının davayı ispatlama bakımından yeterli bilgi ve belgeye sahip bulunmadığını beyanla, davanın esas yönüyle de reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, toplanan deliller ve taraflar arasında daha önce görülen Sigorta Tahkim Komisyonu dosyası değerlendirilerek; “Davacı tarafça davadan önce Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulduğu, başvurunun 2021.E.174490 sayılı dosya üzerinden değerlendirildiği anlaşılmakla, dosyanın bir örneği celp edilerek incelenmiş, başvuru konusunun davacının davamıza konu kazada yaralanması nedeniyle uğradığı geçici ve daimi iş göremezlik zararı ile bakıcı giderlerinin Güvence Hesabından tazmini istemine ilişkin olduğu, 28/02/2022 tarihinde ” başvuran tarafından soruşturma dosyasının tamamının ibraz edilemediği, bu durumda sadece verilen evraklar üzerinden karar verileceği, kazaya ilişkin tanık ifadesi, kaza tespit tutanağı, CD kaydı vb olmadığı, hastane evraklarına göre davacının yumuşak doku bozukluğu tanısı konulduğu ve ameliyat edildiği, hastane başvurusunda trafik kazasından bahsedilmediği, adli muayene raporunun düzenlenmemiş olduğu, dosyada mevcut deliller ile başvuranın 31/10/2020 tarihindeki yaralanması ile trafik kazası arasında illiyet bağının kurulamadığının anlaşıldığı; somut olayda başvuranın yaralanmasının başvuruya konu sigorta poliçesi bulunmayan aracın karıştığı kaza sonucu gerçekleştiğini ispat edemediği” gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği, başvuru sahibi davacının karara itiraz ettiği ve Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından 25/05/2022 tarih 2022/İHK-21496 K. Sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir. HMK’nın 303. maddesinde “bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması” gerekeceğinin düzenlendiği, bu yönü ile bakıldığından Sigorta Tahkim Komisyonu dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, başvuru ve davanın aynı trafik kazasında oluşan maluliyet zararından kaynaklandığı, komisyon tarafından verilen kararın, davamıza konu geçici ve daimi iş göremezlik zararları ile bakıcı gideri taleplerine ilişkin olduğu, önceden hükme bağlanmış olan komisyon kararının HMK 114/ 1/i maddesine göre biçimsel anlamda kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından; davacının davasının kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf nedenleri; Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruların hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir çözüm yolu olduğu ve komisyonun genel mahkemelere göre daha sınırlı bir inceleme ile karar verdiğinin gözetilmediği, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun talebin reddine ilişkin karar gerekçesi dikkate alındığında, sınırlı inceleme alanı içerisinde delillerin yetersiz olması nedeniyle böyle bir karar verildiğinin anlaşılacağı, tüm bunlar gözetildiğinde, Sigorta Tahkim Komisyonu’nca verilen ret kararının eldeki davayı açmaya engel teşkil etmeyeceği halde, yazılı biçim ve şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre, taraflar arasındaki temel uyuşmazlık tahkim kararlarının genel mahkemelerde görülen davalar bakımından kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımadığı ve taşımakta ise kesin hüküm neden ve şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir. Dava; trafik kazası sonucunda meydana geldiği ileri sürülen, bedensel zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkin olup, davacı eldeki davada, geçici ve kalıcı iş göremezlik zararı, bakıcı gideri zararı ve tedavi gideri zararının davalı Güvence Hesabı’ndan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Bilindiği üzere, kesin hüküm ilişkin olduğu konuda uyuşmazlığı ortadan kaldırır. Bu yüzdendir ki açılan bir davada kesin hüküm bulunmaması bir yargılama koşulu olup, mahkemece resen gözetilmesini gerektirir. Bir hükmün diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. (HMK.m.303) Tarafların dava konusu ve dava sebebi aynı olan kesinleşmiş bir karar, sonradan açılan dava için kesin hüküm teşkil eder. Gerek maddi gerek ise şekli anlamda kesin hüküm dava şartlarının olmakla hakim tarafından kendiliğinden gözetilir ve varlığı saptandığı takdirde kesin hüküm varlığı nedeniyle sonradan açılan davanın reddi gerekir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davacının eldeki davayı açmadan önce Sigortacılık Kanunu’nun kendisine tanığını seçimlik hakkını kullanarak, kendisi yönünden ihtiyari çözüm yolu olan Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; 4.000,00-TL’si sürekli iş göremezlik, 500,00-TL’si geçici iş göremezlik ve 500,00-TL’si de bakıcı gideri zararına ilişkin olmak üzere toplam 5.000,00-TLmaddi tazminatın Güvence Hesabından tahsili için 06/09/2021 tarihinde başvuruda bulunduğu Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince verilen 28/02/2022 gün 2021.E.174490-K.2022/14948 sayılı kararla “…başvuranın yaralanmasının, başvuruya konu sigorta poliçesi bulunmayan aracın karıştığı kaza sonucunda gerçekleştiğinin ispat edilememiş bulunması nedeniyle” denilmek suretiyle başvurunun reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı başvuranın yapmış olduğu itirazın Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince değerlendirildiği ve 25/05/2022 günlü kararla kesin olarak reddedildiği ve bu ret kararından sonra eldeki davanın açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde görülerek sonuçlandırılan bir davanın, şartları varsa genel mahkemelerde görülen dava bakımından kesin hüküm oluşturacağı konusunda herhangi bir duraksama bulunmamakta ise de; davacının Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde yaptığı başvurusunun geçici ve kalıcı iş göremezlik zararı ile bakıcı gideri zararına ilişkin bulunduğu, eldeki davada ise bu talepler yanında tedavi gideri zararı da istenildiği, tedavi gideri zararına ilişkin olarak Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde bir başvuruda bulunulmadığı belirgin olduğundan; komisyonca verilen kararın tedavi gideri tazminine yönelik talep bakımından hiçbir şekilde kesin hüküm oluşturmayacağı açıktır. Bunun yanında, bir kararın kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi için de, evvelce verilen kararın usulüne uygun şekilde kesinleştirilmiş olması zorunludur. Anayasa Mahkemesi’nin 2005/465 nolu başvuru üzerine yaptığı inceleme sonucunda verilen 12/09/2018 günlü kararda; hakem heyeti kararları ile ilgili olarak, kararın mahkemece tebliğ edilmesi gerektiğine hükmedilmiş ve bu kararla aynı mahiyette bulunan Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/12/2018 gün ve 2018/5787 E.- 2018/11726 K. Sayılı kararında; “5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 23. fıkrasında, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun hükümlerinin sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanacağı belirtilmiş, karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın tahkim usulüne ilişkin tebligatı düzenleyen 438. maddesinde de, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça tebligatın 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla hakem kararı kendisine verilen mahkeme, hakem kararının kendisine verildiğini ve kararın neden ibaret olduğunu iki tarafa da yazılı olarak tebliğ etmelidir. Her iki taraf hakkında da temyiz süresi ancak bu tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.” denilerek, sigorta tahkim komisyonu hakem kararlarına karşı istinaf/temyiz süresinin, mahkemesince tebliğinden itibaren başlayacağı kabul edilmiştir. Yargıtay 11. HD. 31/05/2018 gün ve 2018/1476 E. – 2018/4167 K. Sayılı kararı da aynı yöndedir. Eldeki davada; Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından kesin olarak verilen 25/05/2022 günlü itirazın reddine ilişkin karar, başvuran vekiline KEP bildirim belgesiyle 25/05/2022 tarihinde tebliğ edilmiş ise de; söz konusu bu kararın, kararı saklamakla görevli İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilip gönderilmediği, gönderilmiş ise de mahkemece saklama kararı yazılıp yazılmadığı ve yazılmış ise kararın taraflara mahkemece tebliğ edilip edilmediği araştırılıp belirlenmiş değildir. Kaldı ki fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 5.000,00-TL bedel üzerinden yapılan bir başvurunun miktar itibariyle kesin nitelikte olduğundan da söz edilemez. Bundan ayrı, bilindiği üzere aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak daha önce açılmış ve bu dava görülmekte (derdest) ise aynı konunun (uyuşmazlığın) yeni bir dava konusu yapılması da mümkün değildir.(HMK.m.114/ı) Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince az yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince verilen 25/05/2022 günlü kararın, usulüne uygun şekilde kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılıp belirlenmesi, henüz kesinleşmemiş ise geçici ve kalıcı iş göremezlik ile bakıcı gideri zararına ilişkin talepler bakımından derdest dava niteliği taşıyıp taşımadığını değerlendirilerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tüm bunlar yapılmadan ve herhangi bir ayrıma gidilmeden tüm talepler bakımından yazılı biçim ve şekilde davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsiz olup, ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK. m. 353/1-a/4-6 hükümleri uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/04/2023 tarih ve 2023/22 Esas 2023/273 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/4-6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya İADESİNE,4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,