Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1372
KARAR NO: 2023/1215
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2022
NUMARASI: 2022/1004 Esas – 2022/1116 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Araç Hasar Bedelinin Rücuen Tahsili
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/07/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava açan dilekçesinde; müvekkili nezdinde Motorlu Kara Taşıtları Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalı olan … plaka sayılı aracın; dava dışı … Sigorta AŞ nezdinde ZMMS Poliçesi kapsamında sigortalı olan … plakalı aracın sürücüsünün % 100 kusurlu olarak çarpması neticesinde hasara uğradığını, tespit edilen 539.178,00-TL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, yapılan ödemeden; davalıya ait aracın ZMM sigortacısı tarafından yapılan ödemenin ve aracın sovtaj bedelinin düşülmesi neticesinde ödenmeyen hasar bedelinin 198.178,00-TL olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere, 198.178,00-TL nin 21/04/2021 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan değerlendirme neticesinde; “kasko sigortacısının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, her ne kadar halef olunan tacir ve zarar gören araçta ticari araç ise de, davalının gerçek kişi ve aracınında hususi araç olması nedeniyle davaya bakma hususunda görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu” gerekçesiyle; (1)Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan usulden reddine, (2)Görevli Mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, (3)Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, HMK. 20. Maddesi gereğince karara karşı kanun yoluna başvurulmaması halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde ve başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmemesi halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine, (4)HMK ‘nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine, (5)HMK ‘nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine karar verilmiş, davalı vekili tarafından; dava dilekçesi kendilerine tebliğ edilmeden, taraf teşkili sağlanmadan, savunma haklarının kısıtlanması suretiyle görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, görevsizlik kararı ile birlik vekalet ücretine hükmedilmemesinin de hatalı olduğu, kararın kaldırılması gerektiği belirtilerek, yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Dava; trafik kazasına bağlı kasko sigortalı araç bakiye hasar bedelinin, rücuen zarar sorumlusundan tahsili istemine ilişkindir.(1)Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının halefiyete dayalı açtığı davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekmektedir. 6335 sayılı yasanın 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Aynı kanunun TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda (Türk Ticaret Kanunu’nda) öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Somut uyuşmazlıkta; TTK’nın 4.maddesi kapsamında mutlak ticari davanın söz konusu olmadığı, davacı sigorta şirketinin halef olduğu dava dışı sigortalı her ne kadar tacir ve zarar gören araçta ticari ise de, -istinaf eden davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde davalının tacir olduğu ve aracınında ticari olduğu yönünde bir iddiası da bulunmadığı değerlendirildiğinde- kazaya karışan … plakalı aracın hususi ve davalının da gerçek kişi olması karşısında, TTK’nın 4.maddesi kapsamında nispi ticari dava da söz konusu olmadığından, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davaya bakma hususunda görevli olduğu yönündeki ilk derece mahkemesinin kararı isabetli bulunmuştur. (2)Ayrıca her ne kadar istinaf eden vekili tarafından, savunma hakkını kısıtlayacak şekilde davada taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiş ise de, ilk derece mahkemesince HMK’nın 138 ve 115.maddeleri kapsamında dava dilekçesi üzerinde inceleme ve değerlendirme yapılarak görevsizlik kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmaması, ilk derece mahkemesinin kararının; davanın esasına ilişkin olmayıp usule ilişkin olması nedeniyle davalının savunma hakkının kısıtlandığından söz edilemeyecek olması karşısında, bu hususa temas eden istinaf başvurusunun yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. (3)İlk derece mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmiş ve “yargılama giderlerinin” yetkili mahkemece değerledirilmesine hükmedilmiştir. Genel olarak yargılama giderleri, bir davanın açılması, uyuşmazlığın esasını çözmeye yönelik belli bazı işlemlerin yapılması ve sonuçlandırılması için ödenmesi gereken paradır. Yargılama giderlerinin kapsamı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 323. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 423.) maddesinde açıklanmıştır. Anılan maddede yargılama giderleri: “celse, karar ve ilam harçları; dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri; dosya ve sair evrak giderleri; geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlemesine ilişkin giderler; keşif giderleri; tanık ve bilirkişiye ödenen ücret ve giderler; resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler; vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hakimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu halde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap edilmek veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti (ğ bendi); yargılama sırasında yapılan diğer giderler” şeklinde sıralanmıştır. Yargılama harç ve giderlerinden sorumluluk ancak davanın bitiminde söz konusu olur. Dolayısıyla kural olarak ancak esasa ilişkin nihai kararlarla birlikte yargılama harç ve giderlerine hükmolunur. Ancak istisnai olarak usule ilişkin nihai kararlarda da dava sona eriyor ise, dosya başka bir mahkemeye gönderilmiyorsa, derdestlik nedeniyle davanın usulden reddi durumunda olduğu gibi, yargılama giderlerine hükmedilmelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 606; (Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 24. Bası, Ankara 2013, s:702, 703).Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın temeli olan 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının değerlendirilmesi gerekmektedir. Sözü edilen fıkrada; “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararlarından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder” denilmekte olup; söz konusu bu hüküm, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HMUK) yer almayan, 6100 sayılı HMK’nın getirdiği bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, 1086 sayılı HMUK’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 25.04.1945 tarih ve 1943/21 E., 1945/9 K. sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereğince “yargılama masraflarıyla avukatlık ücretine dair olan istemlerin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı veren mahkemece hüküm altına alınmasının gerekli olduğu” belirtildiğinden uygulamada görevsiz veya yetkisiz mahkemece harca, yargılama giderlerine ve vekille temsil edildiği taktirde davalı/davalılar lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin yasal zorunluluk olduğu kabul edilmekteydi. 6100 sayılı HMK’nın yürürlük tarihinden sonra ise “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlığı altında düzenlenen HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrası ile yargılamanın tekliği esası benimsenmiş ve görevsiz/yetkisiz mahkemece yargılama giderlerine hükmedilmeyeceği kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla görevsizlik ve yetkisizlik kararları ile mahkeme davadan elini çekmiş olsa da söz konusu kararlar davanın esasını çözmeyip, davacı bu kararların kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde görevli veya yetkili mahkemeye başvurarak davaya kaldığı yerden devam olunmasını sağlayabilmektedir (HMK m. 20). Ancak HMK’nın 331/2. maddesi ile görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmesi hâlinde ilk kararı veren mahkemedeki yargılama için ayrıca bir yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü usule ilişkin nihai kararla davanın esası hakkında herhangi bir karar verilmediğinden davanın sonunda hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğu tespit edilemez. Ancak “yargılama giderlerinin, kural olarak aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesi” gerektiğine ilişkin HMK’nın 326. maddesi ve “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği; yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin, mahkemece ilamın altına yazılması” gerektiğine ilişkin HMK’nın 332. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde henüz yargılamayı sona erdirmeyen görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararları üzerine yetkili mahkemede davaya devam edildiği hâllerde uyuşmazlığın esası hakkında verilecek nihai kararda haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması yerinde olacaktır. Öte yandan, görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ederek davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edeceği de maddede belirtilen diğer bir husustur. Ayrıca dairemizin de görüşüne katıldığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/02/2019 gün 2017/2-3004 E,-2019/217 K sayılı emsal içtihadından da anlaşılacağı üzere, HMK’nın yargılama giderlerine ilişkin bulunan 323., 326.,ve 327. maddeleri de değerlendirildiğinde, sadece HMK’nun 331/2. maddesi hükmüne dayanılarak davaya görevli veya yetkili mahkemede devam edilmesi halinde, yetkisizlik veya görevsizlik kararı veren dolayısı ile de nihai bir karar vermeyen mahkemedeki yargılama için ayrıca bir yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmemekte olup, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verildiğine göre; HMK’nın 331/2. maddesine uygun olarak “vekalet ücreti dahil yargılama giderlerinin görevli mahkemece ele alınmasına” karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin bu husustaki istinaf başvurusu da yerinde bulunmamıştır.Sonuç olarak usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Açıklanan nedenlerle, 1/Bilgileri karar başlığında yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü gereğince esastan reddine, 2/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin yatırılan 179,90-TL harcın düşümü ile bakiye 89,95-TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3/Duruşma yapılmadığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4/İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.12/07/2023