Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2023/1321 E. 2023/1407 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2023/1321
KARAR NO: 2023/1407
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2023
NUMARASI: 2022/577 Esas – 2023/181 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’in direksiyon hakimiyetini yitirmesi neticesinde sebep olduğu 29/12/2015 günlü tek taraflı trafik kazasında, araçta yolculuk etmekte bulunan vekil edeninin ağır bir biçimde yaralandığını ve bakıcı ihtiyacı oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 100,00-TL sürekli bakıcı gideri zararının kaza tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu kazanın 29/12/2015 tarihinde meydana geldiğini, dava tarihi itibariyle eldeki davanın zaman aşımına uğradığını, ayrıca davacının aynı kazaya dayalı olarak vekil edeni aleyhine İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan 2016/571 esas sayılı tazminat talepli davanın yargılaması sonucunda verilen karar gereğinin icraya konu olması neticesinde yapılan ödemeyle poliçe limitinin tüketildiğini, kaldı ki söz konusu bu kararın kesin hüküm niteliği taşıdığını, keza eldeki dava açılmadan önce vekil edeni sigorta şirketine başvuru zorunlu olduğu halde bu yöndeki dava şartının da gerçekleştirilmediği ve tedavi gideri kapsamında olan bakıcı gideri zararlarından esasen sigorta şirketlerinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;” Davalı süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’isinde bulunmuştur. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/571 esas 2018/657 karar sayılı dosyasında iş bu dava konusu 29/12/2015 tarihli trafik kazası nedeniyle sürekli işe göremezliğe ilişkin maddi tazminat talebinde bulunulmuş, iş bu davada ise bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat talep edilmiş olması nedeniyle iş bu davalardaki talepler aynı olmadığından İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/571 esas 2018/657 karar sayılı dosyasında verilen hüküm iş dava yönünden HMK’nın 114/1-i uyarınca kesin hüküm oluşturmaz. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/571 esas 2018/657 karar sayılı dosyasından aldırılan ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 26/07/2017 tarihli … karar nolu raporunda açıkça davacı …’ın dava konusu trafik kazası nedeniyle başka birisinin sürekli bakımına muhtaç olduğu bildirilmiş ve aynı dosyada aldırılan 15/11/2017 tarihli aktüerya bilirkişisinin raporunda davacının 894.278,88 TL bakıcı gideri zararı tespit edilmiştir. Davacının iş bu davadaki süreki bakıcı gideri talebi yönünden gelişen durumda söz konusu değildir. Davacının sürekli bakıcı giderine ilişkin zararı en geç aktüerya bilirkişi rapor tarihinde öğreneceği kanaati ile KTK’nın 109/1. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi 15/11/2017 tarihten itibaren başlayacağı dikkate alındığında zamanaşımı süresi 15/11/2019 tarihinde dolmuştur. Bu durumda KTK’nın 109/2. maddesindeki ceza davasındaki zamanaşımı süresi ise uygulanabilir durumda değildir. Davanın 19/08/2022 tarihinde açılmış olması dikkate alındığında dava şartı arabuluculuk ve 7226 Sayılı Kanun ile duran süreler dahi dikkate alınsa bile zamanaşımı süresinin dolduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde bahsettiği AYM iptal kararınında zamanaşımı süresinin işlemesine bir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; davacı vekili tarafından davanın zaman aşımına uğradığına ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğu, kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen yaralanma nedeniyle oluşan kalıcı bakıcı gideri zararının tahsili isteğine ilişkindir. Görülmekte olan davada, davanın; zamanaşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususunda yanlar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.Açıklamalardan sonra somut olaya gelince; eldeki davanın konusunu oluşturan trafik kazası 29/12/2015 tarihinde gerçekleşmiş olup, dava 19/08/2022 tarihinde açılmıştır. Az yukarıda açıklandığı üzere, meydana gelen trafik kazasında davacı yaralandığı için KTK’nın 109.maddesi hükmü gereğince olaya uygulanması gereken zamanaşımı süresi ceza zamanaşımı süresi olup; TCK’nın 89. ve 66. madde hükümleri uyarınca zamanaşımı süresinin kazanın gerçekleştiği tarihten itibaren 8 yıl olduğu konusunda duraksamamak gerekir. Bu durumda trafik kazası 29/12/2015 tarihinde meydana geldiğine, görülmekte olan davada 18/09/2022 tarihinde açıldığına göre dava tarihi itibariyle uygulanması gereken uzamış (-ceza) zaman aşımı süresinin dolmadığı sabittir. (Bkn; Yargıtay 17.Hukuk Daire’sinin 2019/3361E.-2020/K. 03/12/2020 tarihli kararı; İBAM 8. Hukuk Dairesi’nin 2020/1201E.-2023/108K. 02/02/2023 tarihli kararı) Hal böyle olunca da; davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı gözetilerek, davalı tarafın zamanaşımı def’inin reddi ile toplanan ve toplanacak delillere göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, dava açanın yaralanmasının niteliğini öğrendiği tarihin, zaman aşımı süresinin başlangıcı olduğu ve iki yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolduğu, somut olayda ceza zaman aşımı süresinin uygulanamayacağı şeklindeki yanılgılı değerlendirme sonucunda, davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m. 353/1-a/6 hükmü uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2023 tarih ve 2022/577 Esas 2023/181 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya İADESİNE,4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/09/2023