Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/862 E. 2022/1470 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/862
KARAR NO: 2022/1470
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/04/2019
NUMARASI: 2016/80 Esas – 2019/444 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş adına kayıtlı, davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan ve davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, davacılar murisi …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araca arkadan çarpması neticesinde meydana gelen 09/11/2012 günlü trafik kazasında ağır biçimde yaralanan …’ın kaldırılmış olduğu hastanede 24/11/2012 tarihinde vefat ettiğini, kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsü …’ın %100 kusurlu olduğunu, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve 2013/48 esasa kayıtlanan ceza yargılamasına ilişkin dava sonucunda verilen 15/05/2014 günlü kararla davalının 2 yıl 6 ay süre ile cezalandırılması yoluna gidilmiş ve verilen ceza para cezasına çevrilmiş ise de kararı temyiz ettiklerini bu nedenle ceza yargılamasına ilişkin davanın henüz sonuçlanmadığını, …’ın ölümü ile davacı eş …’ın, davacı çocuk …’ın, davacı anne…’ın, davacı baba …’ın ve davacı kardeş …’ın ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 10.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı işleten (… A.Ş) ve sürücü ( …) yönünden olay tarihinden, sigortacı (… Sigorta A.Ş) yönünden ise temerrüt tarihinden işletilecek yasal faiziyle müştereken ve müteselsilen; ayrıca davacı eş ve çocuk için ayrı ayrı 150.000,00- TL davacı anne ve baba için ayrı ayrı 100.000,00- TL ve davacı kardeşlerin (…, …, … ve …) her biri için ayrı ayrı 50.000,00 -TL olmak üzere toplam 700.000,00-TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışında kalan diğer davalılardan olay tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 19/03/2019 havale günlü ıslah dilekçesi ile de 26/11/2018 günlü bilirkişi raporu ile toplam maddi zararın 328.310,75-TL olduğunun belirlendiğini, anılan bu zararın 225.000,00-TL’lik kısmının poliçe teminatı kapsamında davalı … Sigorta A.Ş ile yapılan sulh sözleşmesine istinaden ödendiğini, bakiye 103.310,75-TL maddi zararın sigorta dışındaki davalılarca ödenmesi gerektiğini belirterek, maddi tazminata ilişkin taleplerini … Sigorta haricindeki diğer davalılar bakımından 103.310,75-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı… cevap dilekçesinde özetle; kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru olmadığını, kazanın sol şeritte nizami bir şekilde araç sevki sırasında trafik emniyetini tehdit eden şekil ve miktarda gayri nizami hurda ili yüklü olan ve müteveffanın sevk ve idaresindeki kamyonun hiç bir sinyal vermeden birden sol şeride kayması neticesinde fren tedbirine başvurulmasına rağmen önlenemeyen çarpışma neticesinde meydana geldiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu kazaya karıştığı ileri sürülen … plaka sayılı aracın vekil edenin şirket nezdinde ZMM sigortalı bulunduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limitiyle (225.000,00-TL) sınırlı olması nedeniyle kusur, durumunun ve oluşan zararın davacı tarafça usulüne uygun şekilde kanıtlanması gerektiğini belirterek davaya karşı koymuştur. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu kazanın oluşumunda müteveffanın asli kusurlu bulunduğunu, ayrıca vekil edenine ait aracın ZMM sigortalı olması nedeniyle uğranılan zararın sigorta şirketinden talep edilmesi ve bu nedenle de müvekkili aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davacı anne, baba ve kardeşin destek tazminatı talep hakkının bulunmadığını ve manevi tazminat taleplerinin de çok fazla bulunduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; …’ın ölümüyle sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/132 Esas – 2016/194 Karar sayılı ilamıyla belirlendiğini, bu durumda yeniden kusur raporu alınmasının gerekmediği, davacı eş …’ın, davacı çocuk …’ın davacı anne…’ın ve davacı baba …’ın destekten yoksun kalma zararlarının ne olduğunun 26/11/2018 günlü ek aktüer bilirkişi raporuyla tespit edildiği, davalı sigorta şirketi tarafından yargılama sırasında poliçe teminatı kapsamında yapılan ödemenin dikkate alınması gerektiği, her ne kadar davacı kardeşler yönünden de destek tazminatı talebinde bulunulmuş ise de kardeşlerin birbirlerine kural olarak bakım görevi olmaması ve eylemli – düzenli olarak yardım etme olgusunun da kanıtlanamamış bulunması karşısında davacı kardeşlerin destek tazminatı talebinde bulunamayacakları, buna karşılık kaza tarihi, oluş şekli, davacıların müteveffa ile yakınlık düzeyleri, tarafların sosyo ekonomik durumları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında tüm davacıların manevi tazminata ilişkin taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmesi uygun olacağı benimsenmek suretiyle; Açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, I-Maddi Tazminat Talebi Yönünden 1-Maddi tazminat talebi yönünden davalı sigorta şirketine karşı açılan davanın feragat nedeniyle REDDİNE, 2-Davacı … yönünden 52.776,57-TL, davacı … yönünden 17.192,21-TL, davacı … yönünden 17.192,21-TL, davacı … yönünden 16.149,76-TL olmak üzere toplam 103.310,75-TL maddi tazminatın 09/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Lojistik A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 3-Davacılar …, …. ve …’in maddi tazminat talebinin subüt bulmadığından REDDİNE, II-Manevi Tazminat Talebi Yönünden Manevi tazminat talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, 1-Davacı … için 20.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacılar … ve … için 10.000,00’er TL, davacılar …, … ve … için 3.000,00’er TL olmak üzere toplam 64.000,00-TL manevi tazminatın 09/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Lojistik A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Karara karşı davalı … A.Ş. vekili ve davacılar vekili tarafından ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf nedenleri; müteveffanın gelirinin hatalı belirlenmesi nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının hatalı hesaplandığını, ayrıca davacı kız çocuğunun destek görme yaşının belirlenmesinde de isabet bulunmadığı, müteveffa eşinin evlenme şansı indirim oranının ve destek süresinin de belirlenmesinde hata yapıldığı, pay hesap yönteminin doğru olmadığı, müteveffanın erkek kardeşi olan …’a destek olamayacağına ilişkin yorumun yasal olmadığı, ıslah ile ticari faiz talep edildiği halde yasal faizle hükmedilmesinin de doğru bulunmadığı ve hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının yetersiz bulunduğu hususlarına yöneliktir. Davalı vekilinin istinaf nedenleri ise; kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğuna ilişkin herhangi bir bilirkişi raporu alınmadan ve konuya ilişkin itirazlarınnı üzerinde durulmadan, ayrıca … aracılığıyla … idaresindeki aracın kaza tarihi itibariyle trafik muayenesi olup olmadığı araştırılmaksızın, ceza yargılaması sırasında belirlenen kusur durumuyla yetinilerek karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, ayrıca ihtiyaç içerisinde olmadıkları halde müteveffanın anne ve babası lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz bulunduğu, kabule göre de hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının da fahiş şekilde belirlendiğine ilişkindir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla, bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsur olup, sorumluluk belirlenecek duruma göre tespit edilmelidir. Somut olayda; davacı taraf, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu ileri sürmüş; davalı taraf ise kazaya hurda yüklü kamyonu sevk ve idare eden müteveffanın sinyal vermeden birden sol şerite kaymasının sebep olduğunu, ayrıca müteveffanın kullandığı aracın arka stop park lambalarının da yanmadığını, bu durumun tespiti için aracın muayene durumunun Tüvtürk’ten sorulması gerektiğini savunmuştur. Mahkemece kazanın oluşumunda, kazaya karışan araç sürücülerinin kusur durum ve oranlarının ne olduğuna ilişkin bilirkişi raporu alınmadan ceza yargılamasına ilişkin dosyadaki belirleme ve değerlendirmelerin benimsenmesi suretiyle kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunun kabul edildiği görülmüştür. Hal böyle olunca, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, diğer bir anlatımla ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemesini bağlayacağı veya bağlamayacağı konusu üzerinde durulması gerekmektedir. TBK’nın 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir” hükmünü taşımaktadır. Aynı doğrultudaki hüküm 818 sayılı Borçlar Kanununun Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet başlıklı 53.maddesinde “ Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez” şeklindeydi. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Yargısal uygulamada; ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağı istikrarla kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 gün ve 2004/11-115 E.2004/108 K; 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 K sayılı ilamları). Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Y.HGK.10.1.975 gün ve 1971/T-406 E. 1975/1 K. sayılı ilamı; Y.HGK.23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E.ve 1985/21 K.sayılı ilamları ve yukarıda yer alan ilamları). Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Türk Borçlar Yasasının 74.maddesi bir engel oluşturmaz (Y.HGK.16.9.1981 gün 1979/1-131 E. ve 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm. 1965 s.22 vd.). Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir(Y.HGK.11.10.1989 gün ve 1989/11-373-472 sayılı ilamı). Ceza mahkemesinde bir tarafın kusurlu olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusursuz olduğuna hükmedilemez. Ne var ki, hukuk hakiminin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak kusur oranını incelemesi olanaklıdır. Bu iki durumun birbirinden iyi ayırt edilmesi gerekir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; olayla ilgili olarak Bakırköy 6. Ceza Mahkemesinde görülerek sounçlanan ve Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği anlaşılan 2016/132 Esas – 2016/194 karar sayılı ceza yargılamasına ilişkin dosya kapsamında mevcut Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 04/02/2016 gün 2015/3712 Esas – 2016/1398 karar sayılı olan ve sanığa verilen önceki cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılmasına gerektiğine ilişkin bozma ilamındaki; kazanın meydana geliş şekli ile sanık (eldeki davada, davalı araç sürücüsü …) bu kazaya tam kusuruyla sebebiyet verdiğine ilişkin değerlendirme ve açık kabul biçimi hukuk hakimini bağlayacak maddi olgu niteliği olduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesince, kusur, durum ve oranı bakımından yeniden bir rapor alınması yoluna gidilmeksizin yazılı biçim ve şekilde karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilemediğinden ve müteveffa …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın fenni muayenesinin olup olmadığı konusundaki bir araştırmanın ( bu yönde başkaca somut bir bilgi ve belge sunulamamış olması nedeniyle) söz konusu bu aracın kaza anında arka stop ışıklarının yanıp yanmadığını kanıtlamaya bakımından dosyaya bir katkı sağlamayacağının da açık bulunması karşısında davalı … A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan istinaf itirazının reddi gerekmiştir. 2-Davacılar vekilinin gelire ilişkin istinaf itirazları değerlendirildiğinde; Haksız bir eylem nedeniyle meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış destek tazminatı istemli bir davada, müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Dosyada mevcut SGK kayıtlarına göre; müteveffa …’ın, … isimli .. – Satım işi ile iştigal eden kişi yanında sigortalı olarak çalıştığı, kayıtlı gelirinin asgari ücret olduğu, ayrıca kolluk marifetiyle yapılan araştırma nedeniyle düzenlenen 03/03/2016 günlü cevabi yazıda, müteveffanın ölmeden önce hurda toplama işi ve nakliyesini yaptığı aylık gelirinin ortalama 2.000,00-TL bulunduğunun, ailesiyle yapılan görüşmeden ve çevreden öğrenildiğinin bildirildiği görülmüştür. Hükme esas alınan tazminat hesep bilirkişisi raporunda da SGK kayıtlarında belirtilen gelire göre hesaplama (asgari ücret) yapıldığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı taraf destek …’ın gelirinin asgari ücret düzeyinin üstünde olduğunu, aylık 5.000,00-TL gelir elde ettiğini ileri sürmüş ise de, destekten yoksun kalma tazminatında bilinen bir durum varken varsayımsal hesaplama yapılamaz. Somut olayda; desteğin ek geliri SGK kayıtlarına göre resmi belgeyle belirlenmiştir. Davacı taraf desteği daha fazla gelire sahip olduğunu geçerli, kabul edilebilir bir belgeyle ispat edememiştir. Kolluk vasıtasıyla yapılan araştırma neticesinde var olduğu belirtilen gelir de 2.000,00-TL olup, 5.000,00-TL değildir. Kaldı ki müteveffanın iş vereni olduğu anlaşılan ve eldeki davada davacı sıfatıyla destekten yoksun kalma talebinde bulunan …’ın mali ve sosyal durumunun tespiti için yapılan araştırmaya verilen 14/08/2014 günlü cevabi yazıda kişinin hurdacılık yaptığı, aylık gelirinin de 700,00-TL olduğunun bildirildiği tespit edilmiştir. Böyle bir gelire sahip iş veren yanında çalışan kişinin iş verenden daha fazla gelire sahip olması da hayatın doğal akışına uygun bir husus değildir. Bu nedenle mahkemece SGK kayıtlarını esas alınarak yapıldığı anlaşılan aktüer raporu hükme esas alınarak yapıldığı anlaşılan hesap raporunun hükme esas alınmasında her hangi bir isabetsizlik tespit edilemediğinden davacılar vekilinin gelire ilişkin istinaf itirazlarının isabetsiz olduğu, reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. (Bkn; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26/03/2019 gün, 2016/9345 Esas – 2019/3605 Karar sayılı ilamı) 3-Davacılar vekilinin ve davalı vekilinin, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki belirleme ve değerlendirmeler ile hesap yöntem ve şekline ilişkin diğer itirazları birlikte değerlendirildiğinde; Aktüer hesap uzmanı … tarafından 07/08/2017 günlü kök ve taraf itirazlarının değerlendirilmesi- sonucunda düzenlendiği anlaşılan 26/11/2018 günlü ek hesap bilirkişi raporundaki belirleme ve değerlendirmelerin dosyaya, oluşa ve Yargıtay’ın Yerleşmiş İçtihatlarına uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi karşısında hükme esas alınmalarında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına, özellikle destekten yoksun kalma tazminatı isteğinde bulunan davacı eş …’ın destek tazminatı talep edemeyeceğine ilişkin tespitte ve kabulde de bir yanılgı tespit edilemediğine, davacı eşin evlenme olasılığının da doğru bir biçimde kaza tarihindeki yaşı ve bir çocuk sahibi olması durumu gözetilerek AYİM tablosuna göre belirlenmiş olmasına, ayrıca destek ölmeseydi hayatın doğal akışı içerisinde eş ve çocukların yanında anne ve babasına da destek olacağı varsayıldığında davacı anne ve baba lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiş olmasında da bir yanılgı bulunmadığına göre tarafların bu yönleri amaçlayan istinaf itirazlarının da yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. 4-İstinaf eden taraf vekillerinin hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarına ilişkin istinaf itirazlarına gelince: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, olayın meydana geliş şekli, kusur durumu, ölümün karşılaşılabilecek en ağır sonuç oluşu, ölenin yaşı, müveveffa ile davacıların yakınlıkları, paranın alım gücü, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında, ölümle sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının, yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala uygun bulunmasına, az veya çok olmamasına göre; davacılar vekilinin ve davalı vekilinin manevi tazminatların miktarına yönelik istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir. 5-Davacılar vekilinin faiz cinsine yönelik istinaf itirazı değerlendirildiğinde; Görülmekte olan davada , talep edilen maddi ve manevi tazminatlar bakımından, dava dilekçesinde yasal faiz talep edilmiş ise de yargılama sırasında sunulan ıslah dilekçesi ile faiz türünü değiştirerek, hüküm altına alınacak maddi ve manevi tazminatlar bakımından ticari faiz uygulanmasını istemişlerdir. Islah yolu ile faiz türünün değiştirilmesi mümkün olup, kazaya neden olan ve davalı tarafa ait bulunan araç ticari nitelikli bir araç bulunduğundan, mahkemece hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatlar bakımından faiz cinsini ticari faiz olarak belirlemesi gerekirken, yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacılar vekilinin faiz cinsine ilişkin istinaf itirazının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca kaldırılmasına, istinaf yasa yoluna başvuru konusu yapılmayan hususlar ile reddedilen istinaf itirazları nedeniyle taraflar yarırına oluşan usuli kazanılmış hakla ile harcın da kamu düzeninden olduğu gözetilerek; faiz cinsine ilişkin hatalı uygulamanın ve destek tazminatı talebinde bulunan kardeş sadece davacı … olduğu, diğer davacı kardeşler destek tazminatı talep etmedikleri halde yerel mahkemece verilen kararın hüküm fıkrasının 3.bendindeki ” -Davacılar…, …ve …’in maddi tazminat talebinin subüt bulmadığından REDDİNE,” şeklindeki maddi hataya dayalı yanlış yazım şeklinin resen düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Gerekçe uyarınca; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/04/2019 tarih ve 2016/80 Esas – 2019/444 Karar sayılı kararına karşı davalı … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda bentler halinde gösterilen nedenlerle tümden REDDİNE, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun ise yukarıda (5) sayılı bette açıklanan nedenle KABULÜNE, öteki istinaf itirazlarının ise yukarıdaki diğer bentlerde ayrı ayrı işaret edilen sebeplerle REDDİNE, a-)İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilgili davacıya iadesine b-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan alınması gereken 11.429,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 495,73-TL harcın düşümü ile kalan 10.933,27-TL bakiye harcın davalı … A.Ş.’den tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, c-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, d-)İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise takdiren yapan taraf üzerinde bırakılmasına, 2-) Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/04/2019 tarih ve 2016/80 Esas – 2019/444 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, Açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, I-Maddi Tazminat Talebi Yönünden a-)-Maddi tazminat talebi yönünden davalı sigorta şirketine karşı açılan davanın feragat nedeniyle REDDİNE,b-)Davacı … yönünden 52.776,57-TL, davacı … yönünden 17.192,21-TL, davacı … yönünden 17.192,21-TL, davacı … yönünden 16.149,76-TL olmak üzere toplam 103.310,75-TL maddi tazminatın 09/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve … Lojistik A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, c-)Davacı …’ın maddi tazminat talebinin subüt bulmadığından REDDİNE,d-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca hüküm altına alınan maddi tazminat miktarı üzerinden alınması gereken 7.057,16-TL nispi karar ve ilam harcının, davalılar … Lojistik A.Ş. ve …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, e-)Davacı tarafça peşin harç ve ıslah harcı olarak yatırıldığı anlaşılan toplam 2.743,76-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, f-)Davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan toplam 1.018,90-TL’nin davalılar … Lojistik A.Ş. ve …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, g-)Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 11.014,86-TL vekalet ücretinin davalılar … Lojistik A.Ş., …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, h-)Davalı sigorta şirketinin vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinin bulunmadığını beyan ettiği nazara alınarak bu davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, II-Manevi Tazminat Talebi Yönünden Manevi tazminat talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, a-)Davacı … için 20.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacılar … ve … için 10.000,00’er TL, davacılar …, … ve… için 3.000,00’er TL olmak üzere toplam 64.000,00-TL manevi tazminatın 09/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve … Lojistik A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, b-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı üzerinden alınması gereken 4.371,84-TL nispi karar ve ilam harcının, davalılar … Lojistik A.Ş. ve …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, c-)Davacı taraf vekil ile temsil edildiğinde AAÜT uyarınca 7.390,00-TL vekalet ücretinin davalılar … Lojistik A.Ş. ve …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, d-)Davalı … Lojistik A.Ş.kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 7.390,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Lojistik A.Ş’ye verilmesine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 361. madde hükmü uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.02/11/2022