Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/796 E. 2023/1226 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2021
NUMARASI: 2018/489 Esas – 2021/1029 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Cismani Zarar Sebebiyle Maddi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/07/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava açan dilekçesinde; 03/07/2011 kaza tarihinde, müvekkili davacının yolcu konumunda olduğu, sürücü …’nün sevk ve idaresinde bulunan tescilsiz ve plakasız motosiklete, dava dışı …’ın; sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında, davacı müvekkilinin yaralanarak malul kaldığını, zararlarının giderilmesi hususunda davalıya yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 13/01/2020 tarihli bedel artırım dilekçesiyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak, 106.526,00 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, müteakip 01/03/2021 tarihli açıklama dilekçesiyle; 950,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı taleplerini 104.727,23-TL, 50,00-TL geçici iş göremezlik tazminat taleplerini 1.798,77 TL olarak ıslah ettiklerini belirterek, bu doğrultuda karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava açılmadan önce başvuru şartının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının; ceza yargılamasında şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle görülmekte olan davayı açamayacağını, somut olayda davacının yaralanmasına Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tescil belgesi almamış olan bir araç sebep olduğundan müvekkil kurumun tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığını, SGK’dan geçici iş göremezlik ödemesi yapılıp yapılmadığının araştırılması gerekiğini, davacı yararına yaşı itibariyle geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilemeyeceğini, müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi koşullarının mevcut olduğunu, müvekkilinin poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusur ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu ve ancak davaya dahil edildiği tarihten itibaren faize hükmedilebileceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde; “trafik kazasının oluşumunda, tescilsiz motosikletin dava dışı sürücüsü …’nü ve … plakalı diğer araç sürücüsü davadışı …’ın %50 oranında ayrı ayrı kusurlu oldukları, trafik kazası neticesinde davacının; %10,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacak ve geçici iş göremezlik süresi 6 aya kadar uzayabilecek şekilde yaralandığı, kaza ile ilgili soruşturma dosyasındaki ifade tutanaklarından motosiklet sürücüsü ve davacının arkadaş oldukları ve birlikte Zeytinoba Köyüne giderken, Kıranyurdu Köyü virajında kazanın meydana geldiği, ancak taşımanın davacı yararına olup olmadığının dosya kapsamı ile anlaşılamadığı, davalı tarafça da bu hususun ispat edilemediği, bu nedenle hatır taşıması indirimi yapılamayacağı, davacının ehliyetsiz araç sürücüsünün aracına binmekle müterafik kusurlu olduğu, bu nedenle bilirkişi raporu ile belirlenen tazminat miktarı üzerinden %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, kazaya karışan aracın motosiklet olduğu ve ZMMS yaptırması gereken araçlardan olduğu, bu nedenle davalının sorumlu olduğu, tüm evraklarla birlikte sigorta şirketine başvurulduğu ispat edilemediğinden, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği” gerekçesiyle, (1)Davanın kısmen kabulüne, (2)99.225,20 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, (3)1.798,77 TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, davalı Güvence Hesabı vekili tarafından; müvekkilinin, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesine ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’ne göre, Karayolları Trafik Kanunu çerçevesinde işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında sorumluluğu bulunan ve Mali Mesuliyet Sigortası bulunmayan araçların verdiği zararları tazmin etmekle sorumlu olduğu, somut olayda davacının yaralanmasına, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tescil belgesi almamış olan bir araç sebebiyet verdiğinden müvekkilinin sorumluluğuna hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, tescilsiz araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %50 kusurlu olduğu, müterafik kusur indiriminin, kazanın meydana gelmesinde tespit edilen kusur indirimi sonrasında uygulanması gerektiği, tam kusurdan hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu, ıslah tarihi itibariyle ıslah edilen dava değeri yönünden zamanaşımı süresinin geçtiği, davacının maluliyeti yönünden muayenesi yapılmaksızın düzenlenen raporun hükme esas alınmasının ve ZMMS teminatı kapsamında olmayan geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı, davacının kaza tarihinde 17 yaşında olması nedeniyle de geçici iş göremezlik dönem zararının tahsiline karar verilemeyeceği, hatır taşıması indirimi yapılması gerekirken, bu yöndeki istemin reddi neticesinde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek, yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Görülmekte olan dava; trafik kazasına bağlı cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir. (1)Güvence Hesabı; yönetmeliğin 9.maddesine göre trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu zararları teminat altına alınmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 91.maddesinde motorlu araçların trafik sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9.maddesinde trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için Güvence Hesabı’na başvurulabileceği, motorlu bisikletin tanımının yapıldığı 2918 sayılı KTK’nın 3.maddesinde silindir hacmi 50 cm küpü geçmeyen içten patlamalı motorla donatılmış ve imal hızı saatte 50km az olan bisiklet olduğu, azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtların motosiklet olduğu belirtilmiştir. 2918 sayılı yasanın 103.maddesinde de motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu öngörülmüştür. Somut olayda; kaza tespit tutanağında ve 03/07/2011 tarihli zabıta tarafından tutulan tutanakta, kazaya karışan aracın cinsinin Kuba Marka mavi renkli motosiklet olduğu ve ceza yargılama dosyası içeriği ile iddianamede aracın motosiklet olduğu belirtilmiş olup, bu husus ceza yargılamasındaki diğer beyanlarla da teyit edilmiştir. Davalı Güvence Hesabı, kazaya karışan aracın; sigorta yaptırması zorunlu olmayan bir araç olduğunu ispat edecek delil dosyaya sunabilmiş değildir. Bu durumda kazaya karışan aracın motosiklet olması nedeniyle sigorta yaptırma zorunluluğu bulunmakta olup, sigortası bulunmaması nedeniyle meydana gelen zarardan davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olması nedeniyle, davalı vekilinin bu hususa temas eden istinaf başvurusu yerinde bulunmamıştır. (2)2918 sayılı KTK’nın 88 ve TBK’nın 162 ve devamı madde hükümlerine göre; sigortacı dahil haksız eyleme karışan zarar sorumlularından her biri teselsül hükümleri uyarınca tam tazminatla yükümlüdürler. Kusursuz veya bir miktar kusurlu olan davacı taraf, kendi kusuru dışında kalan kusur sorumlularının tamamına veya birkaçına ya da sadece birine karşı dava açarak kendi kusuru dışında kalan zararın tamamının giderilmesini isteyebilir. Kusur durumu ve oranı, zarar sorumlulularının iç ilişkilerini ilgilendiren bir husus olup, rücuda dikkate alınabilecek bir durumdur. Zarar gören, yasanın verdiği müteselsil talep hakkından açıkça vazgeçmedikçe, zarar sorumluları zararın tamamından sorumludur. Somut olayda davacının uğradığı zarar tek bir olaydan kaynaklanmakta olup, tescilsiz motosiklette yolcu olduğu ve kazanın oluşumunda kusursuz olduğu anlaşılan davacının, yaralanmasına bağlı zararların tamamının davalıdan tahsilini talep etme hakkının bulunması nedeniyle mahkemece bu görüş ve gerekçeyle verilen kararda bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin bu hususa temas eden tam kusura göre hüküm oluşturulduğu yönündeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. (3)6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir.Somut olayda davacı vekili, trafik kazasında davacının yaralanmış olması nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 89. ve 66. madde hükümleri uyarınca, 8 yıl uzamış (ceza) zaman aşımı süresine tabi davasını zamanaşımı süresi içerisinde açtığı, davasının açıkça belirsiz alacak davası olduğunu belirterek dava konusu trafik kazası neticesinde yaralanan davacının bedensel zararlarına karşılık olmak üzere fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00-TL tazminat talebinde bulunduğu, davacının vuku bulan iş gücü kaybının ve maddi zararının bilirkişi marifetiyle tespiti sonucunda, bedel artırım talebinde bulunduğu, müteakip talep sonucunu ıslah ettiği anlaşılmıştır. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, davanın tamamı için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK’nın 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımı da söz konusu değildir. Hal böyle olunca da davalı vekilinin; ıslahla artırılan dava değeri yönünden zamanaşımı itirazının ve bu hususa temas eden istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (4)Davalı vekilinin diğer istinaf başvuru sebeplerine ilişkin yapılan incelemede; Toplanan delillerin ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesiyle birlikte, istinaf başvuru nedenlerininde göz önüne alınarak incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde; dosyadaki bilgi ve belgelere göre ilk derece mahkemesince delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile çıkarılan sonuç ve oluşturulan hükümde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, oluşa ve dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetlenebilir nitelikteki, davacının yaralanmasına bağlı tedavisine ilişkin tüm kayıt ve belgelerin incelenip değerlendirilmesi neticesinde tanzim edildiği anlaşılan ATK 2.İhtisas Kurulu’nun maluliyete ilişkin raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, her ne kadar davacının kaza tarihinde 17 yaşında olması nedeniyle yaşı itibariyle geçici iş göremezlik dönem zararına hükmedilemeyeceği beyan ve iddia edilmiş ise de, çalışma yaşına gelmiş küçükler yönünden de, bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeniyle evde yada dışarıda aileye yardımcı olma, yeme, içme vb. tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarf etmesi gereken fazla çabanın veya gücün (efor) bir ekonomik değer olarak görülmesi ve bu sebeple bir zarar oluştuğunu kabulü ile tahsiline karar verilmesi gerekliliği karşısında (-bkz..Yargıtay 17.HD’nin 2015/4618 esas, 2017/10383 karar sayılı ilamı-) bedensel zararın bir türü olan geçici iş göremezlik dönem zararından davalının sorumlu olması nedeniyle, geçici iş göremezlik (efor kaybı) dönem zararının tahsiline karar verilmesinde bir hata bulunmamasına, taşımanın davacı yararına olduğunun ispat edilememiş olması nedeniyle hatır taşıması indirimi yapılmamasında da bir isabetsizlik olmamasına göre, davalı vekilinin tüm istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Karar başlığında bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince esastan reddine,2-Alınması gereken 6.900,94-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan toplam 1.725,24 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.175,70-TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı kurum tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.12/07/2023