Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/751 E. 2022/697 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/751
KARAR NO: 2022/697
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2019/255 Esas – 2021/1182 Karar
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenlerinden …’ın eşi diğer davacıların da babası bulunan …’ın, 22/03/2015 tarihinde motosikleti ile seyir halinde iken kimliği tespit edilemeyen bir aracın çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini, bu nedenle destek zararının giderilmesinden …nın sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla toplam 225.000,00-TL tazminatın davalı …ndan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunarak, ayrıca dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuş ve vekil edeninin sorumluluğu yoluna gidilecek olması halinde de davacı tarafın talep konusu kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın katıldığını kanıtlaması ve ondan sonra kazanın oluşumunda taraf kusur durum ve oranlarının ne olduğunun tespit edilmesi ve davacıların destek zararlarının oluşup oluşmadığının da usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek davaya karşı koymuştur. Mahkemece; 2704 sayılı yasa ile değişik 2918 sayılı yasanın 97.maddesi uyarınca 26/04/2016 tarihinden sonra açılan davalar bakımından, zarar görenlerin sigorta şirketine karşı tazminat davası açmadan önce yazılı olarak başvuruda bulunmasının dava şartı haline getirildiği görüşünden hareketle; davanın ön dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde verilen 01/11/2018 gün ve 2017/1103 E., 2018/1208 K.sayılı ilamda özetle; 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanunun 5.maddesi ile değişik 2918 sayılı KTK’nun 97.maddesinde zarar görenin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş ve bu şekildeki yasal değişiklikle sigorta şirketine başvuru şartı dava şartı haline getirilmiş ise de, söz konusu bu dava şartının tamamlanabilir dava şartı niteliğinde olduğu gözetildiğinde, mahkemece davacı vekiline yasada öngörülen başvuruya ilişkin eksikliği gidermesi için süre verilmesi ve ondan sonra oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığına işaret edilerek, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen 06/04/2017 günlü kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına karar verilmiştir. Kaldırma gönderme kararından sonra dosya yeniden İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/255 Esasına kaydedilmiş ve kaldırma gönderme kararından sonra davacılar vekilince …na yazılı başvuruda bulunulduğu, … tarafından hasar dosyası açıldığı ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığının tespitini müteakip mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “… davaya konu trafik kazasında tarafların kusur durumunun net olarak anlaşılamaması sebebiyle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2007/11-104 E-2007/180 K. Sayılı kararında da belirtildiği şekliyle tehlike sorumluluğuna katlanma ilkesi gereğince zararın işletme tehlikeleri doğrultusunda tehlikeler eşit varsayıldığından zararın yarı yarıya paylaştırılması yoluna gidilmesi gerektiği, yine Mahkememizce müterafik kusur yönünden de inceleme yapılmış olup, bilindiği üzere zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlendiği, mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirdiği, somut olayda davacıların murislerinin ölüm sebebinin dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporu incelendiğinde pelvis kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması şeklinde belirtildiği, bu hususlar dikkate alındığında davacının murislerinin kazalı motosiklete koruyucu ekipman kullanmaksızın (kas, dizliksiz v.s) bindiği dosya kapsamından anlaşıldığı tüm bu hususlar da kusur dağılımında gözönüne bulundurulmuştur. Aktüer bilirkişi tarafından yapılan Yargıtay’ın son tarihli emsal kararlarında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi göz önüne alınarak bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının ve pregresif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanmasının belirtildiği anlaşıldığından mahkememiz denetimine uygun görülen ve emsal içtihatlar gereğince hesaplanan bedel üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerektiği” benimsenmek suretiyle; TRH-2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yönteminin baz alınması ile düzenlendiği anlaşılan 04/10/2021 günlü hesap bilirkişi raporu doğrultusunda; -Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; -Davacı …’ın destekten yoksun kalma davasının KABULÜ İLE; 149.515,14-TL’nin davalı …ndan dava tarihi olan 02/06/2016 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faiz ile birlikte alınarak davacı …’a verilmesine, -Davacı …’ın destekten yoksun kalma davasının KISMEN KABULÜ İLE; 30.951,99-TL’nin davalı …ndan dava tarihi olan 02/06/2016 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faiz ile birlikte alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, -Davacı …’ın destekten yoksun kalma davasının KISMEN KABULÜ İLE; 24.250,77-TL’nin davalı …ndan dava tarihi olan 02/06/2016 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faiz ile birlikte alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; dava açmadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunulması gerektiğine ilişkin dava şartının gözetilmediği, varsayıma dayalı kusur raporlarına itibar edilemeyeceği, kusur durum ve oranları tam olarak açıklığa kavuşturulmaksızın aleyhe hüküm kurulamayacağı, ayrıca müteveffanın araç sevki sırasında kask ve koruyucu ekipman kullanmaması nedeniyle davacı taraf yararına hükmedilen tazminatlardan müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, yapılmamış olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu, keza müteveffanın ehliyeti bulunup bulunmadığının da araştırılması gerektiği, ayrıca destek zararının belirlenmesine ilişkin hesaplamada TRH-2010 yaşam tablosunun baz alınması yerinde ise de, 1,8 teknik faiz uygulaması yapılmamış olmasının isabetsiz bulunduğu ve SGK tarafından davacı tarafa ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmadan karar verilmiş olmasının mükerrer ödemeye neden olabileceğinden doğru bulunmadığı, açıklanan tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir. Görülmekte olan davada, davacılar sürücüsü ve plakası belli olmayan bir aracın destek …’ın sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında dektek …’ın hayatını kaybettiğini, kazaya neden olan aracın tespit edilememesi nedeniyle oluşan zararın … tarafından giderilmesi gerektiğini ileri sürerek talepte bulunulmuş, davalı … vekili ise kazaya, sürücüsü ve plakası belli olmayan bir aracın neden olduğu belirlenmeden sorumlulukları yoluna gidilemeyeceğini savunmuştur. Talep konusu kaza ile ilgili olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda; …’ın ölümü ile sonuçlanan trafik kazasına neden olduğu ileri sürülen … marka gri aracın somut olarak hangi araç olduğuna ilişkin bir tespite ulaşılamadığından 07/12/2015 günlü “Daimi arama kararı” verildiği ve soruşturma sırasında ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesince düzenlendiği anlaşılan 02/06/2015 günlü kusura ilişkin raporda; Kazanın meydana geliş şekli ” 22.03.2015 günü saat 20.00 sıralarında sürücüsü ve plakası belirlenemeyen araç D-100 Tersane köprüsü istikametinden Sabiha Gökçen Havalanı istikametine doğru sol şeritte seyir halinde iken aynı şeritte seyreden maktul sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin sol yan kısımlarına, aracının sağ arka kısımlarıyla sürttürmesi yada motosikletin sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu motosikletin önünde sağ şeritte aynı yöne seyir halinde olan sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı özel amaçlı(vinç monteli kamyonun) sol arka lastik ve kasa demir kısımlarına çarpması neticesinde ölümlü trafik kazası meydana gelmiştir. ” şeklinde açıklandıktan sonra, Kazanın gece vakti meydana geldiği, yolun 3 şeritli, 9.5metre genişliğinde tek yönlü-bölünmüş yol olduğu, zeminin asfalt-kuru bulunduğu, aydınlatmanın mevcut olduğu ve havanın açık, mahalin meskûn dışında kaldığı, kaza tespit tutanağında, kaza yerindeki azami hız limitinin 110km/h olduğu, olay mahallinin virajlı/eğimli bulunduğu, …’ın kaskının takılı olduğunun belirtildiği, Tanık …’ın 22/03/2015 tarihli ifadesinde özetle; orta şeritte seyir halinde iken sol tarafında … bir araçla bir motosikletin çok yüksek bir hızla seyir halinde olduğunu, … aracın sağ arka kısmıyla motosikletin sol tarafına sürttüğünü ifade ettiğini, Tanık …’un 22/03/2015 tarihli ifadesinde özetle; seyir halinde olduğunu, sol tarafında … bir araçla bir motosikletin hızlı bir şekilde seyir halinde olduğunu, yaklaşık 50 metre ileride motosikletin üzerindeki şahsın birden havalanarak yere düştüğünü, gördüğü kadarıyla … marka aracın motosiklete çarpmadığını ifade etmiştir. Tüm hazırlık dosya kapsamı, fezleke,müşteki ve tanık beyanları, kaza tespit tutanağı incelendiğinde kazanın sürücüsü ve plakası belirlenemeyen … marka aracın aynı şeritte seyreden maktul sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin sol yan kısımlarına,aracının sağ arka kısımlarıyla sürttürmesi şeklinde mi yoksa … plakalı motosikletin sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucumu meydana geldiği hususunda kesin bir kanaate varılamadığından takdir mahkemeye ait olmak üzere alternatifli kusur dağılımı yapılarak aşağıdaki kanaate varılmıştır, denildikten sonra; -Sürücüsü ve plakası belirlenemeyen … marka aracın aynı şeritte seyreden maktul sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin sol yan kısımlarına,aracının sağ arka kısımlarıyla sürttürmesi şeklinde kazanın meydana gelmesi halinde … marka araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olacağı, …’ın ise plakası belirlenemeyen … marka aracın motosikletine sürttürmesi sonucu dengesini kaybederek önünde aynı istikamete doğru sağ şeritte seyir halinde olan … plakalı araca çarptığı olayda atfı kabil bir kusuru bulunmadığı, -Maktul sürücü …’ın sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu kazanın meydana gelmesi durumunda ise; sürücüsü ve plakası belirlenemeyen … marka araç sürücünün meydana gelen olayda atfı kabil bir kusuru bulunmadığı, buna karşılık maktul sürücü … sevk ve idaresindeki motosiklet ile olay mahallinde sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde önünde aynı istikamete doğru sağ şeritte seyir halinde olan … plakalı araca çarptığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli ve tam derecede kusurlu olduğu, buna karşılık her iki halde de … plaka sayılı araç sürücüsü …’a atfedilebilecek kusur bulunmadığı açıklanmıştır. Eldeki davanın yargılaması sırasında Makine Mühendisi …’nun katılımı ile düzenlenen 04/10/2021 günlü bilirkişi raporunda ise; kazaya karışan araçların … plaka sayılı araç ile …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç olduğu ve … plaka sayılı aracın sol şeritte seyrettiği şeklinde bir değerlendirme sonucunda kazanın oluş şekli ile kusur dağılımının buna göre yapıldığı, ATK raporunda açıklanan … marka araçtan ve soruşturma sırasında dinlenen tanık ifadelerine hiç değinilmediği ve mahkemece de bu raporun hükme esas alınması sonucunda karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda Cumhuriyet Savcılığınca yapılan soruşturma sırasında temin edilen ATK kusur raporu ile eldeki davanın yargılaması sırasında temin edilen bilirkişi raporu arasında açık çelişki mevcut olup, oluşan çelişkiler üzerinde durulmaksızın ve daha da önemlisi neden durulmadığı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmiş olması isabetsizdir. Bundan ayrı kabule göre de davalı …nın sorumluluğu yoluna gidilmesine neden olan araç … plaka sayılı araç ise, bu aracın ZMM sigortalı olup olmadığı araştırılmaksızın …nın sorumluluğu yoluna gidilmiş olması da doğru değildir. O halde mahkemece olayın özellikleri ve konunun önemi de gözetilerek ve gerekirse yerinde yeniden keşif yapılmak üzere İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kurumlardan seçilecek kusur konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan kaza tespit tutanağı, kaza ile ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapıldığı anlaşılan 2015/41810 nolu soruşturmaya ilişkin belgeler ile bu soruşturma kapsamında ATK İstanbul Trafik ihtisas Dairesinden alınan 02/06/2015 günlü kusur raporu ile diğer tüm kusur raporlarını da irdeleyen ve var olan çelişkileri de giderebilecek nitelikte davacıların desteğinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, davacı tarafça kazaya karıştığı ileri sürülen sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen aracın veya başka bir aracın kazanın oluşumunda etkili olup olmadığı, etkili ise kusur durum ve oranının ne olduğu konusunda açık, ayrıntılı ve denetimine imkan verecek nitelikte rapor alınması ve ondan sonra ulaşılacak sonuca göre davalı …nın sorumluluğunun kapsamının tartışılıp belirlenmesi gerekirken, tüm bunlar yapılmadan karar verilmiş olması HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından davalı … vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiği, kaldırma gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesinin gerekmediği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2021 tarih ve 2019/255 2021/1182 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan maktu ve nispi istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde kendisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/05/2022