Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/451 E. 2023/410 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/451
KARAR NO: 2023/410
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2021/162 Esas – 2021/1016 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan ve diğer davalı …’in sevk ve idaresinde olan … plaka sayılı aracın, vekil edenlerinden …’ın sürücüsü olduğu … plaka sayılı motosiklete çarpması neticesinde meydana gelen 09/02/2014 günlü trafik kazasında, motosiklet sürücüsü olan davacı … ile motosiklette yolcu olarak bulunan diğer davacı …’in yaralanarak malul kaldıklarını, ayrıca davacılardan …’in yüzünde sabit iz oluştuğunu, davacıların tedavi gideri yapmak zorunda kaldıklarını gibi davacıların eğitimlerinden de geri kaldıklarını, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün kusurlu bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla uğranılan tüm maddi zararlara karşılık olmak üzere her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00-TL olmak üzere toplam 2.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, yine her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00-TL olmak kaydıyla toplam 20.000,00-TL manevi tazminatın da araç sürücüsü ve işleteni olan davalıdan kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş; 07/11/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarını … için 16.434,98-TL’ye, … için olan istek miktarını da 16.736,88-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevabında özetle; dava tarihi itibariyle davacılar reşit olmadığından ve açılan davada davacılar anne ve babaları tarafından temsil edilmediğinden davacıların dava ehliyeti yokluğu sebebiyle davanın dava şartı eksikliğinden reddine karar verilmesini istediklerini, ayrıca kaza tutanağı incelendiğinde davacı …’ın ehliyetsiz olduğu ve davacı …’un hatır için taşındığının ve kazanın oluşumunda asıl kusurlu olanın davacı …’ın olduğunun görüleceğini, müvekkilinin, maddi tazminat talepleri açısından poliçe limitleri dahilinde ve sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında davacının zararlarını gidermekle yükümlü olduğunu, davacı … açısından hatır taşıması indiriminin yapılması gerektiğini ayrıca davacı …’un araç sürücüsünün hız yapmasına engel olmadığı için kusura katıldığını, davacının tedavi giderleri talebinin 2918 sayılı kanunun 6110 sayılı yasa ile yeniden düzenlenen 98.maddesine göre yasaya aykırı ve reddedilmesi gerektiğini, müvekkiline herhangi bir başvuruda bulunulmadığından davacılar lehine bir tazminata hükmedilecek ise tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davacıların reşit olmadıklarını işbu davayı velileri vasıtası ile açmaları gerekirken kendi adlarına açılmasının husumet eksikliği olduğunu davanın bu nedenle reddi gerektiğini, kazaya karışan tarafların tacir olmadıkları için davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, davacıların motosiklete yükledikleri su bidonları ile su servisi yaptıklarını ehliyetleri ve ruhsatlarının olmadığını, kendilerinin dikkatsiz ve süratli kullandıkları motosiklet ile davalının aracına sağdan vurduklarını ve aracın soluna devrildiklerini tüm kusurun davacı tarafta bulunduğunu, ayrıca davacıların kasklarının, motor kıyafetlerinin olmadığını, ilkel şekilde su servisi yaptıklarının anlaşıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; -Davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin kabulü ile davacı … için 16.434,98-TL, davacı … için 16.736,88-TL, maddi tazminatın davalı … açısından olay tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi açısından dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara ödenmesine, -Davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin kabulü ile davacı … için takdiren 2.500-TL, davacı … için takdiren 2.500-TL manevi tazminatın davalı … açısından olay tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi açısından dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara ödenmesine, karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince verilen 02/07/2018 gün 2014/1074 Esas – 2018/746 Karar sayılı bu karara karşı davacılar vekili, davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Dairemizce verilen 25/02/2021 gün 2019/110 Esas – 2021/339 Karar sayılı ilamla; Görülmekte olan davanın davacı …’a velayeten annesi … ile babası …; davacı …’a velayeten annesi … ile babası … tarafından Av. …’e verilen vekaletnamelere dayanılarak 06/03/2014 tarihinde açıldığı, davacı …’ın 09/09/1999 doğumlu olduğu ve yargılama sırasında 09/09/2017 tarihinde reşit hale gelerek dava ehliyeti kazandığı: diğer davacı …’un da 22/09/2000 doğumlu olduğu ve istinaf dilekçesi verilmeden önce 22/09/2018 tarihinde reşit hale geldiği anlaşılmaktadır. Hakkındaki dava velisi tarafından açılan ve takip edilen çocuk, dava sırasında ergin olursa velisinin yasal temsilci sıfatı sona erer. Bundan sonra davanın, ergin çocuk tarafından veya vekalet verdiği bir avukat tarafından takip edilmesi gerekir. Aksi halde velinin yaptığı veya veliye karşı yapılan tüm işlemler geçersiz olur. Ehliyet konusu dava şartlarından olup, hakim tarafından kendiliğinden gözetilmelidir. Davacı …, yargılama sırasında ergin olduğuna ve diğer davacı da yargılamadan sonra olsa bile adına verilen istinaf dilekçesi tarihinden önce reşit hale geldiğine göre anne ve babanın ergin olan çocuklarını görülmekte olan davada temsil etme olanağı kalmamıştır. Bu durumda mahkemece yargılama sırasında reşit hale gelen davacı …’e davetiye çıkararak duruşmalara katılmasının sağlanılması veya kendisi adına verdiği vekaletname kapsamında vekili aracılığıyla yargılamayı sürdürmesi gerektiği, ayrıca istinaf dilekçesi verilmeden reşit hale gelen davacı … için anne ve babası tarafından verilen vekaletnameye dayanılarak istinaf isteğinde bulunulamayacağı düşünülmeli ve buna göre işlem ve yargılama yapılarak oluşacak duruma göre bir karar verilmelidir. Kabule göre de; davalılar, kazanın oluşumunda asıl kusurlu olanın davacı taraf olduğunu ileri sürdükleri ayrıca müterafik kusur durumu ile hatır taşıması indiriminin belirlenecek tazminatta gözetilmesini istedikleri ve davalılardan … hükme esas alınan 30/10/2017 günlü bilirkişi raporundaki kusura ilişkin belirlemeye itiraz ettiği halde mahkemece tüm bu talepler üzerinde durulmadığı gibi neden durulmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamış ve gerekçe oluşturulmamıştır. Bundan ayrı hükme esas alınan 30/10/2017 günlü bilirkişi raporu davalı sigorta şirketine tebliğ edilmemiş dolayısı ile bu davalının rapora karşı itiraz ve savunma hakları kısıtlanmıştır. Ayrıca; 6100 sayılı HMK.’nun 26.maddesinde; “Hakim, tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” denilmektedir. Somut olaya dönüldüğünde, dava dilekçesinde, manevi tazminata ilişkin talepler sadece davalılardan …’e yöneltildiği, diğer bir anlatımla manevi tazminat bakımından davalı sigortaya yöneltilmiş bir istek olmadığı halde davalı sigorta şirketinin hüküm altına alınan manevi tazminatlardan diğer davalı … ile birlikte sorumluluğu yoluna gidilmiş olması ve buna bağlı olarak hatalı yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti belirlemesi yapılmış bulunması da isabetsizdir. Denilmek suretiyle; kamu düzeninden olan bu yanılgılar istinaf edenin sıfatı ve istinaf nedenleriyle bağlı olmaksızın resen gözetilmesi gerektiğinden, tarafların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/4 ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına, karar verilmiştir. Dairemizce verilen kaldırma kararından sonra, 2021/162 esasa kaydedilen davada yapılan yargılama sonucunda; “Mahkememizce kaldırma ilamı gereği ilk olarak davacılar yönünden eksik olan vekaletnameler için ihtar yapılmış ve eksiklik giderilmiş, daha sonra hükme esas alına kusur raporunun davalı sigorta şirketi vekiline tebliğine ve tebliğden sonra yapılan itirazlar değerlendirilmek üzere bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi ek raporu ile davalı sürücünün %60 davacı sürücünün ise %40 oranında kusurlu olduğu yeniden tespit edilmiştir. Davalıların müterafik kusur ile hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği yönündeki itirazlarına gelince; davacı sürücü …’ın sürücü belgesinin olmadığı ve davacıların motosiklet üzerinde koruyucu başlık ile ekipman kullanmadıkları dosya kapsamı ile sabit olup bu hususlar müterafik kusur olarak tazminattan indirim nedenidir ayrıca davacılardan …’in olay sonrasında verdiği ifadesine diğer davacıyı mahalleden tanıdığını, mahallede dolaştığı sırada davacının gelerek kendisini motosikletle gezmek için davet ettiğini o sırada kazanın meydana geldiğini beyan ettiği, bu ifade ile davacı …’in hatır için taşındığının sabit olduğu, bu hususların davacı … için hesaplanacak tazminat yönünden Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları gereği müterafik kusuru için %20 ve hatır taşıması için %20 oranında indirim sebebi ise de davacı …’in olayda yolcu olduğu ve kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı ancak bilirkişi tarafından davacı lehine %60 kusur üzerinden tazminat hesabı yapıldığı anlaşıldığından müterafik kusur indirimi ve hatır taşıması indirimi yapılmaksızın maddi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmiştir. Manevi tazminat talebi yönünden davalı sigorta şirketi sorumlu olmayacağından ve bu husus yukarıda anılan Bölge Adliye Mahkemesi ilamı ile kaldırma konusu yapıldığından mahkememizce ilk karar ile takdir edilen manevi tazminatlardan davalılardan … sorumlu tutularak uyuşmazlığın bütünü hakkında aşağıda şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle; -Maddi tazminat talebi yönünden davanın KABULÜ İLE; davacı … için 16.434,98 TL ve davacı … için 16.736,88 TL maddi tazminatın davalı … ‘ ten 09/02/2014 tarihinden, davalı sigorta şirketinden dava tarihi olan 06/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine,-Manevi tazminat talebi yönünden davanın KISMEN KABULÜ İLE; davacı … için 2.500,00 TL ve davacı … için 2.500,00 TL manevi tazminatın davalı … ‘ ten olay tarihi olan 09/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davalı … Sigorta A.Ş (… A.Ş) vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf nedenleri; talep konusu kazanın oluşumunda vekil edeni sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan araç sürücüsünün %60 oranında, davacı …’ın ise %40 oranında kusurlu olduğuna ilişkin kabulün hatalı olduğu, zira ehliyetname olmaksızın ve kask takmaksızın arkasında yolcu ve iki adet damacana taşıyan bir kişiye sadece %40 kusur izafe edilmesinin hukuka aykırı bulunduğu, ayrıca davacı …’un hatır için taşındığı ve müterafik kusurlu bulunduğu dosya kapsamıyla sabit olduğu halde, hüküm altına alınan maddi tazminat miktarlarında herhangi bir indirim yapılmaksızın karar verilmiş olmasında da isabet bulunmadığı hususlarına yöneliktir. Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen cismani zarara dayanarak açılmış, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle İTÜ Ulaştırma Birimi Karayolları ve Trafik Bölümünde Öğr. Üyesi olduğu anlaşılan Dr.Yüksek Mühendis … tarafından düzenlendiği anlaşılan 26/10/2021 günlü kusur raporundaki belirleme ve değerlendirmelerin, dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve kusura ilişkin bu belirlemelerin 09/02/2014 tarihinde kolluk kuvvetlerince düzenlenen kaza tespit tutanağındaki tespitlerle de örtüşmesi karşısında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına, ayrıca davacı sürücünün (…) kaza tarihinde geçerli bir sürücü belgesinin olmaması ve kaza sırasında koruma başlığı (kask) ve diğer koruyucu ekipmanları kullanmamasının kazanın oluşumundaki taraf kusur durum ve oranlarının belirlenmesinde herhangi bir etkiye sahip olamayacağı konusunda herhangi bir duraksama olmadığına göre, davalı vekilinin kusura ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. 2-Davalı vekilinin müterafik kusur ve hatır taşımasına ilişkin istinaf itirazlarına gelince; Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde diğer bir ifadeyle zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya zarar sorumlusunun durumunu ağırlaştırmış ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 52.maddesi (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. Maddesinde de mevcuttur) uyarınca hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Hatır taşımaları da bir menfaat karşılığı olmadığı hallerde bu gibi taşımalarda kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51.madde hükmü uyarınca (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesinde de mevcuttur) tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından söz edebilmek için de yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olmasının saptanması önemli olduğu gibi yarar ekonomik olabileceği gibi ortak toplumsal yararları da ilgilendirilebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişinin (sürücü) bir çıkarı veya yararı bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, davalı taraf her iki davacının da kaza anında kasklarının takılı olmadığını ve koruyucu ekipman kullanmadığını, ayrıca …’un ehliyetnamesi olmadığını bildiği kişinin sevk ettiği araca bindiğini ileri sürerek müterafik kusurlu sayılmalarını gerektiğini savunmuşlar ve ilk derece mahkemesince de davacıların kaza anında koruyucu başlık ve ekipman kullanmadıkları benimsenmiş ise de; dosyada mevcut ATK 3. İhtisas Kurulunca düzenlenen 03/04/2017 günlü raporda; davacı araç sürücüsü …’ın burnundan ve yüzünden de yaralandığı belirtilmiş ise de söz konusu bu raporda kişinin maluliyete esas yaralanmasının sol tibia kırığı arızasından kaynaklandığı açıklanmıştır. Bu durumda davacı … lehine hüküm altına alınan maddi tazminatın belirlenmesine esas yaralanmaya, kişinin kask takıp takmamasının bir etkisi olamayacağına ve diğer koruyucu ekipmanların kullanılması da yasal bir zorunluluk bulunmaması karşısında mahkemece davacı … bakımından hüküm altına alınan maddi tazminatta müterafik kusur indirimi yapılmamış olmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilmemiştir. Diğer davacı …’un durumu değerlendirildiğinde; Mahkemece davacı …’un müterafik kusurlu olduğu ve hatır için taşındığı kabul edilmiştir. Ne var ki …’un kaza anında diğer davacının sevk ve idaresindeki araçta yolcu konumunda olması nedeniyle kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun olması mümkün değildir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK’nun 88 ve TBK’nun 61 ve devamı madde hükümleri ile yine TBK’nun 162 ve devamı madde hükümlerine göre; sigortacı dahil, haksız eylem sorumlularından her biri teselsül hükümleri uyarınca tam tazminatla yükümlüdürler. Kusursuz olan davacı taraf, yasanın verdiği müteselsil talep hakkından açıkça vazgeçmedikçe kendi kusuru dışında kusur sorumlularının tamamına veya bir kaçına ya da her hangi birine karşı dava açarak uğradığı zararın tamamının giderilmesini isteyebilir. O halde; davacı …’un kazaya karıştığı belirlenen tüm araçların maliki/ işleteni, sürücüsü ve sigortacısına karşı veya bunlardan birine ya da birkaçına karşı dava açabileceği konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Somut olayda, davacı … yasadan kaynaklanan bu hakkı kullanarak kazaya karışan … plaka sayılı aracın ZMM sigortacısı bulunan davalı sigorta şirketine ve bu aracın sürücüsüne karşı husumet yöneltmek suretiyle eldeki davayı açmıştır. Bu durumda, adı geçen davacı bakımından kazanın oluşumunda kusurlu olmadığı gözetilerek, teselsül hükümleri uyarınca dilediği zarar sorumlusundan talep edebileceği maddi tazminat miktarının belirlenmesi ve bu miktar belirlendikten sonra yerleşmiş yargısal içtihatlar doğrultusunda önce %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması ve daha sonra da %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılarak sonuç tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak somut olayda ilk derece mahkemesince de işaret edildiği üzere, davacı … bakımından, sanki kazanın oluşumunda kusuru varmış gibi bilirkişi tarafından hesaplama yapıldığı yani teselsül hükümlerinin göz ardı edildiği görülmüştür. Bu durumda, … bakımından belirlenecek tazminat miktarından müterafik kusur ve hatır taşıması adı altında yapılacak tüm indirimler zaten yapılmış ve sonuç tazminat miktarı bu şekilde belirlenmiş bulunduğundan, ilk derece mahkemesinin konuya ilişkin değerlendirmesinde istinaf edenin sıfatı gözetildiğinde hatalı bir uygulama tespit edilemediğinden, davalı sigorta şirketinin açıklanan hususları amaçlayan istinaf itirazlarının da reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı sigorta şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 2.265,96-TL harçtan, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan toplam 566,49-TL’nin düşümü ile kalan 1.699,47-TL bakiye nispi istinaf karar ve ilam harcının davalı … A.Ş’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı sigorta şirketi tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.14/03/2023