Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/403 E. 2023/1142 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/403
KARAR NO: 2023/1142
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2021
NUMARASI: 2019/574 Esas – 2021/935 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/07/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalıya trafik sigortalı … plaka sayılı aracın …’in sevk ve idaresinde iken 05.05.2016 günü tamamen kusurlu davranışı ile müvekkiline çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin tedavisinin halen devam ettiğini, kaza tarihinden sonra her geçen gün kazanın etkisiyle vücudunda başkaca bedeni zararların artarak devam ettiğini, müvekkilinin maluliyet oranı ile bakıcı ihtiyaç süresinin belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin geçici ve sürekli iş göremezliği ile bakıcı ihtiyacından kaynaklı maddi zararının oluştuğunu ileri sürerek sürekli iş göremezlik zararı için 50,00-TL, geçici iş göremezlik zararı için 25,00-TL, bakıcı gideri zararı için 25,00-TL olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında sunduğu 25/10/2021 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı talebini 76.765,95-TL’ye, geçici iş göremezlik tazminatı talebini 8.709,07 TL’ye arttırdığını bildirmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; dava dışı araç sürücüsü hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verme suçundan başlatılan soruşturmada uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de Büyükçekmece CBS 2016/20798 esas sayılı soruşturma dosyasının incelenmesinde; uzlaştırma teklif formlarının düzenlenmediği, müşteki tarafa uzlaştırmanın sonuçları hakkında açık ve ayrıntılı açıklama ve ihtarların yapılmadığı, uzlaştırma tarihinde mağdurun yaşı küçük olması nedeniyle TMK 336/1 maddesi gereği evliliğin devam ettiği sürece velayet anne ve baba tarafından birlikte kullanacağından, uzlaştırmacının hem anne hem babaya teklifi iletmesi ve uzlaştırmanın sağlanması için her ikisinin de teklifi kabul etmeleri gerekmesine rağmen somut olayda sadece mağdurun annesi ile uzlaştırma raporunun imzalandığı, bu hali ile usul ve yasaya uygun bir uzlaştırma işlemi bulunmadığı, birbirleri ile uyumlu ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 19/10/2020 tarihli ve İTÜ üçlü bilirkişi heyetinden alınan 09/06/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre; davalıya sigortalı araç sürücüsünün %60, davacı yayanın %40 oranında kusurlu olduğu, ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 10/02/2021 tarihli maluliyet raporuna göre; davacının tüm vücut engellilik oranının %7,2, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 12 aya kadar uzayabileceği, iyileşme süresi içerisinde geçici veya sürekli bir başkasının yardımına gereksinim duymayacağının bildirildiği, aktüerya bilirkişi tarafından düzenlenen 12/07/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre %40 kusur indirimi yapılması sonucunda davacının geçici iş göremezlik zararının 8.709,07 TL, sürekli iş göremezlik zararının 79.765,95-TL olduğu, aktüer bilirkişi raporunda davacı için geçici iş göremezlik zararı hesaplaması yapılmış ise de davacının kaza tarihinde 16 yaşında olduğu ve kazanç getiren herhangi bir işte çalışması söz konusu olamayacağı gibi mahrum kalınan bir kazançtan bahsedilemeyeceğine göre; davacı için geçici işgöremezlik tazminatına hükmedilmemesi gerektiği, davacı taraf bakıcı gideri talebinde bulunmuşsa da ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 10/02/2021 tarihli raporuna göre davacının iyileşme süresi içerisinde geçici veya sürekli bir başkasının yardımına gereksinim duymayacağı tespit edildiğinden bakıcı giderine ilişkin talebinin reddine karar vermek gerektiği, davacı vekilinin bedel artırım dilekçesi doğrultusunda sürekli iş göremezliğe ilişkin talebinin kabulü gerektiği, davalı sigorta şirketine dava tarihinden evvel başvuru yapılmış ise de sürekli maluliyet raporunun sunulmamış olması nedeniyle davalının dava tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü gerektiği kanaati ile; “Davanın KISMEN KABULÜ ile,1-)Davacının 79.765,95 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 2-)Davacının geçici iş göremezlik ve bakıcı giderine yönelik taleplerinin koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf nedenleri; geçici iş göremezlik süresi içerisinde müvekkilinin %100 malul olması nedeni ile bakıcı ihtiyacı bulunduğu ve bu dönem için bakıcı giderine hükmedilmesi gerektiği, müvekkilinin gerek ev işlerinde gerekse dışarıda ailesine maddi olarak yardımda bulunduğu, kaza tarihindeki yaşı itibariyle çalışmasına hukuken engel bulunmadığı, aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen raporda PMF yaşam tablosunun uygulanmasının hatalı olduğu, progresif rant yönteminin yanlış uygulandığı, davalı sigortaya yapılan başvuru nedeniyle temerrüt tarihinin dava tarihi olarak alınmasının avans yerine yasal faiz işletilmesinin hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Davalı sigorta şirketinin istinaf nedenleri; davacının maluliyetine ilişkin hesaplamanın yanlış yönetmelik hükümlerine göre yapıldığı, maluliyet raporunun 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenmesi gerektiği, yeni genel şartlar gereğince tazminat hesabında progresif rant yönteminin kullanılmasının hatalı olduğu, sigorta genel şartları uyarınca teknik faiz uygulanması gerektiği hususlarına ilişkindir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. (1) Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik, yaralananın çocuk olması halinde ise 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerekmektedir. (Bkz. Yargıtay 4. HD’nin 17/02/2022 tarihli 2021/8548 E- 2022/2770 K sayılı ilamı) Eldeki davada; hükme esas alınan ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 10/02/2021 tarihli raporunda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının kazadan kaynaklı sürekli maluliyet oranının %7,2, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 12 aya kadar uzayabileceği, iyileşme süresi içerisinde geçici veya sürekli bir başkasının yardımına gereksinim duymayacağı tespit edilmiştir. İşbu rapor, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olmayan yönetmeliğe göre hazırlanmış olmakla birlikte, davacı da kaza sonrasında sol frontalde subdural hematom, subaraknoid kanama, verteks düzeyde sol frotoparietalde kırık olduğu tespit edilmesine rağmen raporu düzenleyen doktor heyetinde davacının söz konusu şikayetleri hususunda uzman doktorun (beyin cerrahı, nöroloji uzmanı…vs) bulunmadığı anlaşılmakla hüküm kurmaya elverişli değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez. O halde mahkemece; davacıya ait dosyada mevcut raporlar da irdelenmek suretiyle, davacıda kaza sonrasında meydana gelen şikayetler de göz önünde bulundurularak uzman doktor heyetinden kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davacının sürekli maluliyeti bulunup bulunmadığı, var ise oranı ile geçici iş göremezlik süresinin ve bakıcı ihtiyacı olup olmadığı ile var ise bakıcı ihtiyacı süresinin belirlenmesi yönünden rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru değildir. (2) Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Somut olayda; hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda kaza tarihinden itibaren davacı için AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmış, mahkemece davacının, kaza tarihindeki yaşı itibariyle kazanç getiren herhangi bir işte çalışması söz konusu olamayacağı ve bu yönde mahrum kalınan bir kazançtan bahsedilemeyeceği gerekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ise de iyileşme süresi yönünden efor tazminatı istenip istenemeyeceğinin değerlendirilmemiş olması da isabetsizdir. (3) 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddeleri ile kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları’nın B.2.2.1 maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Somut olayda; davacı tarafça 26/08/2019 tarihinde davalı sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulmuş, davalı sigorta şirketi tarafından kaza tespit tutanağı ve maluliyetine ilişkin düzenlenmiş raporun sunulmasının talep edildiği anlaşılmış ise de; olaya ilişkin düzenlenmiş kaza tespit tutanağının bulunmaması ve başvuru sırasında davacının tedavilerine ilişkin bilgi ve belgelerin ibraz edilmesi karşısında kısa sürede tamamlanabilecek nitelikte olmayan maluliyet raporunun istenilmesinin davacının haklarının sürüncemede kalmasına neden olacağı kuşkusuz olduğundan davalı sigorta şirketinin yazılı başvurunun ulaştığı 26/08/2019 tarihinden itibaren 8 iş günü sonra temerrüde düştüğünün kabulü ile hükmedilen tazminata 07/09/2019 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru değildir.Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m. 353/1-a/6 gereğince kaldırılmasına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2021 tarih ve 2019/574 Esas – 2021/935 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harçlarının talepleri halinde kendilerine İADESİNE, 4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflar tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023