Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/2421 E. 2022/1956 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/2421
KARAR NO: 2022/1956
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2022
NUMARASI: 2021/703 Esas – 2022/500 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminatın Rücu Kapsamında
Ödenmesini Müteakip Kusursuzluk İddiası Gereğince Ödenen Bedelin İadesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava açan dilekçesinde; 01/08/2022 kaza tarihinde müvekkilinin sürücüsü olduğu … plakalı araç ile dava dışı sürücü …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde trafik kazası gerçekleştiğini, bu kaza nedeniyle davalı …’nın kazaya karışan dava dışı …’na 25.708,00 TL sigorta tazminatı ödemesi yaptığını, davalı …’nın ödediği bu tazminatı müvekkiline rücu ederek müvekkilinden toplam 26.350,00 TL tahsilat yaptığını, müteakip Sakarya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017 / 48 değişik iş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuyla, kazanın gerçekleşmesinde müvekkilinin kusursuz olduğunun tespit edildiğini, davalıya; kazanın gerçekleşmesinde müvekkilinin kusursuz olduğu ve bu suretle rücuen tahsil edilen tazminatın iadesi gerektiği yönündeki 30.12.2019 tarihli ihtarnameye rağmen davalının tahsil ettiği bedeli ödemediğini belirterek, davalıya ödenen 26.350,00 TL’nin 30.12.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, zamanaşımı süresinin geçtiğini ve davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini, talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; “davanın TBK’nın 82.maddesi kapsamında sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan dava olduğu, bu tür davalarda zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğu, davacının; Sakarya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017 / 48 değişik iş sayılı dosyasında hazırlanan raporun 01.11.2017 tarihinde kendisine tebliği ile trafik kazasının gerçekleşmesinde kusurunun bulunmadığını öğrendiği, bu tarih ile davacının Sigorta Tahkim Merkezine başvurduğu tarih olan 21.01.2020 tarihi arasında 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği” görüşünden hareketle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, dairemizin 2021/1465 esas, 2021/1511 karar sayılı ve 07/10/2021 tarihli kararı ile ilk derece mahkemesinin 2021/37 esas, 2021/685 karar sayılı ve 12/07/2021 tarihli kararının; “taraflar arasında adi yazılı sözleşme (protokol) imzalanmış olup, o halde uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, ( Bknz. Yargıtay 3. HD, 2021/3994 Esas, 2021/7145 Karar sayılı ilamı) hal böyle olunca da eldeki davada TBK’nın 146.maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanarak davalı tarafından süresinde ileri sürülen zamanaşımı def’inin reddi ile davanın esasının incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı” belirtilerek kararın HMK’nın 353/1-a/6.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş, dairemizin bu kaldırma/gönderme kararı gereğince ilk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılama neticesinde; “trafik kazasının gerçekleşmesinde davacının tam kusurlu olduğu, bu nedenle rücu kapsamında ödediği bedeli geri isteyemeyeceği” görüşünden hareketle; davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri; meydana gelen trafik kazasına ilişkin daha önce iki defa bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve her iki incelemede de trafik kazasının gerçekleşmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığının tespit edildiği, müvekkilini kazanın gerçekleşmesinde tam kusurlu olduğu yönündeki hükme esas alının ATK raporunun yetersiz ve olayın özelliklerine uygun olmayan, dayanılan hükmün yanlış yorumlanması neticesinde çelişkili olduğu, rapora itirazların gözetilmediği, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği, hususlarına ilişkindir. Eldeki dava; trafik kazasından kaynaklanan tazminatın rücu kapsamında ödenmesini müteakip kazasının gerçekleşmesinde kusursuzluk iddiasına binaen ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.Görülmekte olan davada davacı vekili; 01/08/2022 kaza tarihinde müvekkilinin sürücüsü olduğu … plakalı araç ile dava dışı sürücü …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde trafik kazası gerçekleştiğini, bu kaza nedeniyle davalı …’nın kazaya karışan dava dışı …’na 25.708,00 TL sigorta tazminatı ödemesi yaptığını, davalı …’nın ödediği bu tazminatı müvekkiline rücu ederek müvekkilinden toplam 26.350,00 TL tahsilat yaptığını, müteakip Sakarya 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017 / 48 değişik iş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuyla, kazanın gerçekleşmesinde müvekkilinin kusursuz olduğunun tespit edildiğini, hal böyle olunca da müvekkilinin tam kusurlu olduğu düşüncesiyle rücu kapsamında yaptığı ödemenin, müvekkilinin kusursuz olduğunun belirlenmesi ile müvekkiline iadesinin gerektiğini belirterek, 26.350 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep etmiştir. Somut olayda kaza tespit tutanağında, davacı …’ın kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunun, diğer araç sürücüsü …’nun ise kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığının belirtildiği, Sakarya 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/48 değişik iş sayılı dosyası kapsamında alınan 22/10/2017 tarihli raporda; trafik kazasının meydana gelmesinde …’nun %100 oranında kusurlu olduğunun, davacı …’ın ise kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığının belirtildiği, 2020.E.7360, K-2020/48738 sayılı tahkim dosyasında davacının kusursuz olduğunun belirtildiği, eldeki dosya kapsamında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 16/05/2022 tarihli raporunda ise; davacı sürücü …’ın kazanın gerçekleşmesinde %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğunun, sürücü …’nun kusursuz olduğunun belirtildiği, ATK raporuna davacı tarafça yasal süresi içerisinde itiraz edildiği, raporlar arasında ve kaza tespit tutanağı ile bir kısım raporlar arasında çelişki bulunduğu, kusura ilişkin bu çelişkiler giderilmeden; diğer raporlara ve kaza tespit tutanağına değinmekle birlikte çelişkileri giderici mahiyette bulunmayan dolayısıyla da hüküm vermeye elverişli bulunmayan ATK raporuna dayanılarak istinaf incelemesine konu kararın verildiği, anlaşılmıştır. Oysaki haksız fiil mahiyetindeki trafik kazası sonucu oluştuğu iddia edilen zararların giderilmesi hususunda (-somut olayda olduğu gibi rücu kapsamında ödenen bedelin iadesi isteminde-) kazanın oluşumunda kaza taraflarının kusurlarının ne olduğunun tam olarak belirlenmesi esaslı unsurdur. Zira rücu kapsamında yapılan ödemenin iadesinin gerekip gerekmediği ve iadesi gerekiyor ise miktarı, tespit edilecek kusur durumuna göre belirlenecektir. Trafik kazasının gerçekleşmesinde taraf kusurlarının tam olarak belirlenmesi için raporlar arasında ve kaza tespit tutanağı arasında kusur belirlemesi hususunda ki çelişkilerin giderilmesi zorunludur.Bu durumda ilk derece mahkemesince İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum ve kuruluşlardan seçilecek, konusunda uzman bilirkişi heyetinden, kusura ilişkin yukarıda belirtilen tüm raporlar ile kaza tespit tutanağını irdeleyen, kusura ilişkin alınan raporlar arasındaki çelişkiyi gideren, ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve raporlar arasındaki açık çelişki giderilmeden yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.(-bknz. Yargıtay 17. HD’nin 2016/14680 Esas, 2019/2383 Karar sayılı ilamı-) Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a/6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1/Bilgileri karar başlığında yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a/6 madde hükmü uyarınca kaldırılmasına,2/Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine,3/İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınan karar ve ilam harcının talebi halinde iadesine,4/Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,HMK’nın 353/1-a/6.maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.29/12/2022