Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/2367 E. 2023/986 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/2367
KARAR NO: 2023/986
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2022
NUMARASI: 2021/461 Esas – 2022/734 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket aleyhine 2007/2008 bilanço dönemlerinde müvekkiline vadesinde ödemeyen TRT payı borcunun tahsili talebi ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının anılan takibe herhangi bir borcu olmadığı gerekçesi ile itiraz ettiğini belirterek, davanın kabulü ile borçlunun itirazının iptaline, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından iddia edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, dava konusu edilen TRT payının bir amme alacağı olduğunu, davacı kurum tarafından ikame edilen İstanbul 35. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/119-2013/1179 E.K. sayılı ilamında davacı kurum alacağının amme alacağı niteliğinde olduğuna karar verildiğini ve zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğuna hükmedildiğini, davacı kurum tarafından TRT payının hesaplanmasına esas olan matraha dahil edilmeye çalışılan iletim ve dağıtım bedelleri gibi bedellerin enerji bedeli olmadığını, müvekkilinin sadece tahsiline aracı olduğu bedeller olduğunu belirterek, öncelikle davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, bu talebin kabul edilmemesi halinde haksız ve kötü niyetle girişilen takip nedeni ile davanın esastan reddine ve davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Dava, davalı şirketin 3093 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu matraha ilişkin 4/c ve 5/c maddesi gereğince Ocak 2007’den 26/07/2008 tarihine kadar olan dönemde kuruma ödenmediğinden bahisle TRT Payı borcunun tahsili talebi ile açılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkin olup, uyuşmazlık TRT payının matrahına dahil edilebilecek veya edilemeyecek olan bedellerin tespiti noktasındadır.Takibe dayanak alacağın niteliği gereği somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı BK’nun 125 md. uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihi itibari ile dolmamış olması nedeni ile davalı tarafın zamanaşımı itirazı kabul edilmemiştir. Somut olayda davacı dava konusu Ocak 2007-26/07/2008 tarihleri arasındaki dönemde davalı adına sistem kullanım bedelleri üzerinden TRT payı ödenmediğini öne sürerek icra takibi başlatmış ise de yasal mevzuata göre davaya konu dönemde sistem kullanım bedeli, dağıtım ve iletim bedelleri davalının gelir kalemi olmadığından TRT payı matrahına dahil edilemeyeceğinden davacının icra takibinde haksız olduğu, diğer yandan somut olayın açıklanan özellikleri karşısında davalının kötü niyet tazminat talebinin İİK 67 maddesi uyarınca yasal koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmakla” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dairemizin 10/06/2021 tarih ve 2019/1250 esas – 2021/998 karar nolu ilamı ile; “Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunu gereğince Ocak 2007’den 26/07/2008 tarihine kadar davalıdan herhangi bir alacağının bulunup bulunmadığı, var ise ne miktarda alacaklı bulunduğu noktasındadır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın doğduğu tarihler gözetilerek yasal mevzuatın incelenmesi gereklidir. Davanın yasal dayanağını oluşturan ve alacağın doğum tarihinde yürürlükte bulunan 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 4/c maddesinde … A.Ş. ve … A.Ş. ile bu kuruluşların dışında kanunla elektrik üretimi ve iletimi tesisleri kurmaya ve işletmeye, dağıtım ve ticaretini yapmaya yetkili kılınan diğer kurum, kuruluş ve işletmeler nihai tüketiciye satılan enerjiden elde edilen gayri safi satış hasılatının (katma değer vergisi hariç, tüm fon, vergi ve payları dahil) %3,5 oranı (Maddedeki %3,5 oranı 23/02/2003 tarih ve 25029 sayılı Resmî gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile de %2 olarak değiştirilmiştir.) tutarındaki payı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu fıkra 09.07.2008 tarihinde 5784 sayılı Kanunun 11. maddesi ile yapılan değişiklik ile “Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin yüzde ikisi tutarındaki payı (Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fon ve paylar ile benzeri kesintiler hariç) faturalarında ayrıca gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler. Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz.” şeklinde değiştirilmiştir. Anılan yasal düzenleme daha sonraki tarihlerde birçok kez değiştirilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın özü, sistem kullanım bedelinin (nihai tüketiciye satılan enerjiden elde edilen gayri safi satış hasılatının (katma değer vergisi hariç, tüm fon, vergi ve payları dahil) şeklinde açıklanan TRT payı matrahı içinde yer alıp almayacağına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümü için “sistem kullanım bedeli” üzerinde de durulması gerekir. Sistem kullanım bedeli, Elektrik Piyasası Tarifler Yönetmeliği gereğince serbest tüketiciden tahsil edilen bir bedelidir. Uyuşmazlıklı alacağın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 4/c maddesi hükmü gözetildiğinde sistem kullanım bedelinin de TRT payı matrahı içinde yer aldığının kabulü gerekir. Nitekim maddede 5784 sayılı Kanunun 11. maddesi ile yapılan değişiklile “sistem kullanım bedeli” açıkça TRT payı matrahından çıkarılmıştır.Bu nedenle Mahkemece “yasal mevzuata göre davaya konu dönemde sistem kullanım bedeli, dağıtım ve iletim bedelleri davalının gelir kalemi olmadığından TRT payı matrahına dahil edilemeyeceği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalı bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.” görüşünden hareketle; ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırma gerekçesine uygun olarak işlem ve değerlendirme yapılmak üzere dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yeniden esasa kaydedilen dava dosyasında dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılamam sonunda; “İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 10/06/2021 tarih ve 2019/1250-2021/998 E.K. sayılı ilamında belirtildiği üzere uyuşmazlığa konu alacağın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 3093 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu 4/c maddesi hükmü gözetildiğinde sistem kullanım bedelinin de TRT payı matrahı içerisinde yer aldığının kabulü gerekmekte olup, mahkememizce benimsenen ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 197.154,28-₺ asıl alacak ve 348.038,07-₺ işlemiş faiz talebinde haklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile takibin devamına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında kabul edilen dava değeri üzerinden alacaklı-davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız ve alacağın da likit olması zorunlu olup, davacı şirketin alacağının varlığı ve miktarı ancak yargılama sonucunda belirlendiğinden alacağın likit olmadığı gözetilerek davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile; 1-Davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, Yasal koşulları oluşmadığından davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri; koşulları oluştuğu halde icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğuna ilişkindir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporundaki matrah hesaplaması hatalı olup ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu nedenle kaldırılması gerektiği, bilirkişi raporu denetime elverişli nitelikte olmayıp rapora yönelik itirazları giderilmeden hüküm tesisi hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunu gereğince ödenmeyen TRT payının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından, 2007 Ocak- 2008 Temmuz tarihleri arasında 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunu gereğince tahakkuk eden ve davalı tarafından ödenmeyen alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 197.154,28TL asıl alacak, 348.038,07 TL işlemiş faiz olmak üzere 545.192,38 TL alacağın tahsili istemi ile 23/08/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itirazı üzerine elde ki davanın açıldığı, anlaşılmıştır. Dosya içindeki bilgi ve belgelere, kararın dayandığı yasal gerekçelere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bilirkişi raporunun, ayrıntılı, gerekçeli ve dosyadaki bilgi ve belgelerle uyumlu olduğu görülmekle hüküm kurmaya elverişli olduğunun anlaşılmış olmasına, alacak yargılama sonucu belli olup likit olmadığından, icra inkar tazminatı talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1/Karar başlığında bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, 2/İstinaf eden davacıdan alınması gereken 179,90-TL harçtan peşin yatırılan 80,70-TL harcın düşümü ile 99,20-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 37.242,09-TL harçtan peşin yatırılan 9.311,00-TL harcın düşümü ile 27.931,09-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 361. madde hükmü uyarınca tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2023