Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/2358 E. 2023/419 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/2358
KARAR NO: 2023/419
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/10/2022
NUMARASI: 2018/920 Esas – 2022/855 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/176 ESAS, 2016/6 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde ve birleşen dava dilekçesinde özetle; vekil edenlerinin 04/01/2006 tarihinde, Acara Dinlenme Tesislerinden yolun karşısındaki park halinde bulunan araçlarına gitmek için karayolundan yaya olarak geçiş yaptıkları sırasında, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen … tipi bir aracın kendilerine kusurlu şekilde çarpması neticesinde yaralandıklarını, kişisel başvuruları sonucunda temin ettikleri bilirkişi inceleme raporunda da anlaşılacağı üzere ,kazanın oluşumunda plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %25 oranında vekil edenlerinin ise, %75 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, ayrıca kazadan sonra vekil edenlerinin %12 oranında beden gücü kaybına uğradığının Iğdır Devlet Hastenesinden alınan 09/01/2015 günlü Engelli Sağlık Kurulu raporuyla tespit edildiğini, vekil edenlerine çarpan kusurlu aracın plakasının ve sürücüsünün belirlenmemesi nedeniyle Güvence Hesabına yapılan başvurularının ise sonuçsuz kaldığını ileri sürerek; fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00-TL maddi tazminatın davalı Güvence Hesabından temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 04/03/2022 günlü bedel arttırım dilekçesi ile de vekil edenlerinin kaza neticesinde uğradıkları sürekli iş göremezlik zarar miktarının ne olduğunu bilirkişi raporuyla belirlendiğini belirterek davacı … için olan istek miktarını 47.778,97-TL’ye, davacı … için olan istek miktarını da 64.161,13-TL’ye çıkartıklarını açıklamıştır. Davalı Güvence Hesabı vekili asıl davaya ve birleşen davaya ilişkin olarak verdiği cevap dilekçelerinde özetle; dava konusu kazanın 04/01/2006 tarihinde vuku bulduğunu, zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: kazanın 04/01/2006 tarihinde gerçekleştiği, görülmekte olan dava ve birleşen davanın ise 13/02/2015 tarihinde açıldığı, 2918 sayılı KTK’nın 101/1 maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 2 yıl ve her halde 10 yıl ve ayrıca, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca uzamış zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra davaların açıldığının anlaşıldığı görüşünden hareketle asıl ve birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. 16/03/2017 günlü bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde özetle; “Dava konusu olayda trafik kazası 04/01/2006 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan davalar ise 13/02/2015 tarihinde açılmıştır. Bu durumda 2918 sayılı KTK’nın 109.maddesinde düzenlenen 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin somut olayda dolmamış olduğu, belirgin bulunduğundan ilk gözetilmesi gereken husus; 2918 sayılı KTK’nın 109.maddesinde düzenlenen 2 yıllık kısa zaman aşımı süresinin geçirilip geçirilmediği hususudur. Az yukarıda açıklamalardan da anlaşılacağı üzere kısa zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihtir.” Somut olayda, davacılar; Güvence Hesabı yönetmeliğinin 9.maddesi gereğince zarar sorumlusunun Güvence Hesabı olduğunu, tüm araştırmalara rağmen kazaya karışan aracın ve sürücüsünün tespit edilemediği ve TCK’nın 66/1-e maddesinde belirtilen dava zamanaşımı süresinin dolmuş olduğundan bahisle, Ünye Cumhuriyet Başsavcılığında verilen 09/01/2014 gün ve 2006/503-2014/87 sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair kararla öğrendiklerinin kabulü gerekmektedir. Zarar sorumlusunun öğrenildiği 09/01/2014 gününden davanın açıldığı, 13/02/2015 tarihine kadar 2 yıllık kısa zamanaşımı süresi dolmadığına ve 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde kaldığına göre; mahkemece tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda davanın esasıyla ilgili karar verilmesi gerekirken, yanılgıya dayalı bir biçimde zamanaşımı süresinin geçirildiği düşüncesinden hareketle, davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu” şeklindeki değerlendirme neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemizce verilen kaldırma kararından sonra, karar gereğince yapılan inceleme ve yargılama sonucunda mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek, talep konusu kazanın oluşumunda plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %70 oranında, davacıların ise %30 oranında kusurlu olduğu, davacı…’ün ve davacı …’ün kaza neticesinde %3,3 oranında maluliyete uğradıkları benimsenerek 21/02/2022 günlü aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; -Asıl davanın KABULÜ ile 47.778,97-TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine, -Birleşen İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/176 Esas davasının KABULÜ ile 57.500,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine, karar verilmiştir.Karara karşı davalı Güvence Hesabı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf nedenleri; talep konusu kazanın 04/01/2006 tarihinde meydana geldiği ve görülmekte olan davanın ise 13/02/2015 tarihinde açıldığı gözetildiğinde, dava tarihi itibariyle uzamış ceza zaman aşımı süresinin geçirildiği kabul edilerek, davanın zaman aşımı süresinin geçirilmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçim ve şekilde kabulüne karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu, kaldı ki dava değerinin arttırıldığı 04/03/2022 tarihi itibariyle her türlü zaman aşımı süresinin de geçirilmiş olduğunun göz ardı edildiği, kabule göre de kusur durum ve oranının hatalı belirlendiği, zarar hesaplamanın da PMF yaşam tablosu yerine TRH 2010 yaşam tablosuna göre yapılmış olmasının doğru bulunmadığı gibi hükme esas alınan hesap raporunda birleşen davanın davacısı …’ün kaza tarihinde 12-13 yaşında olduğu göz ardı edilerek değerlendirilme yapılmış olmasının da isabetsiz olduğu hususlarına yöneliktir. Asıl ve birleşen dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir. Talep konusu kazanın 04/01/2006 tarihinde gerçekleştiği, asıl ve birleşen davanın 13/05/2015 tarihinde, kazaya sebebiyet veren aracın plakasının ve sürücüsünün kim olduğunun, ceza soruşturması sonucunda belirlenemediğinden bahisle Güvence Hesabı’na yöneltilmek surutuyle açıldığı, dosya kapsamından anlaşılmakta olup, bu konuda taraflar arasında da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda istinaf sebeplerine göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık, görülmekte olan dava bakımından zaman aşımı süresinin geçirilmiş olup olmadığı, diğer bir ifade ile zaman aşımının geçirilmiş olup olmadığının nasıl belirlenmesi gerektiği ve eğer zaman aşımı süresinin geçirilmediği sonucuna varılır ise davacıların davalı Güvence Hesabı’ndan talep edebilecekleri maddi tazminat miktarlarının doğru bir biçimde belirlenip belirlenmediğine ilişkindir. 1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile çıkarılan sonuç ve oluşturulan hükümde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, Dairemizce verilen 20/09/2018 gün, 2017/1025 Esas – 2018/901 Karar sayılı ilamda zaman aşımına ilişkin olarak yapılan belirleme ve değerlendirmeler doğrultusunda karar verilmiş olmasına ve görülmekte olan davanın HMK’nın 107. maddesinde tanımını bulan belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu ve dava açılmakla talep konusu tüm alacak bakımından zaman aşımının kesileceği konusunda her hangi bir duraksama bulunmadığı gibi trafik bilirkişisi …’ın katılımı ile düzenlendiği anlaşılan 18/10/2021günlü rapordaki; kazanın oluş şekli ile kazanın oluşumundaki taraf kusur durum ve oranlarının ne olduğuna ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve bu belirlemelerin olayla ilgili olarak Ünye Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma kapsamında temin edilen belge, bilgi ve beyanlarla örtüşmesi karşısında söz konusu bu raporun hükme esas alınmasında da bir yanılgı tespit edilememesine göre, davalı vekilinin zaman aşımı ve kusura ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. 2-Davalı vekilinin maddi tazminatların hesaplama yöntem ve şeklinin hatalı olduğuna ilişkin istinaf itirazlarına gelince; Trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm olayına dayanılarak, destekten yoksun kalma tazminatı isteğinde bulunan hak sahibinin ve müttevefanın bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Yargıtay Özel Dairesi’nce Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilerek, içtihat değişikliğine gidilmiş ve Dairemizce bu yöndeki görüş benimsenmiştir.Öte yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli ranf formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.( Bknz. Yargıtay 4.HD’nin 2021/2466 Esas, 2021/2462 Karar sayılı ilamı) Bu durumda Yargıtay’ın güncel uygulamaları doğrultusunda TRH 2010 yaşam tablosu ile prograsif rant uygulaması sonucunda karar tarihine en yakın tarihteki verilere göre düzenlendiği anlaşılan 21/02/2022 günlü aktüer bilirkişi raporunun hükme dayanak kılınmasında ve söz konusu raporda kaza tarihinde 12-13 yaşında olduğu belirlenen davacı … yönünden de 18 yaşına kadar kişinin uğradığı maluliyete bağlı olarak AGİ hariç asgari ücretin neti üzerinden efor tazminatı, 18 yaşından sonra da maluliyet tazminatı hesaplanmış olmasında da bir yanılgı bulunmadığına göre davalı vekilinin açıklanan bu hususlara yönelik istinaf başvurusunun isabetsiz olduğu, reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf eden davalıdan asıl dava için alınması gereken 3.263,78-TL harçtan peşin yatırılan 815,95-TL harcın düşümü ile kalan 2.447,83-TL istinaf karar ve ilam harcının davalı Güvence Hesabından tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-İstinaf eden davalıdan birleşen dava için alınması gereken 3.927,82-TL harçtan peşin yatırılan 981,96-TL harcın düşümü ile kalan 2.945,86-TL istinaf karar ve ilam harcının davalı Güvence Hesabından tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.14/03/2023