Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/2344 E. 2023/14 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/2344
KARAR NO: 2023/14
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2020
NUMARASI: 2019/230 Esas – 2020/581 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/01/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; 02/09/2006 kaza tarihinde … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin işleteni olduğu … plaka sayılı aracın, asli kusurlu davalı sürücü … sevk ve idaresinde iken yaya olan davacı …’a çarpması neticesinde ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu, kaza neticesinde müvekkili …’ın vücut çalışma gücünden %90 oranında kaybettiğini, zararlarının tazmini için sigorta şirketine yaptıkları başvurunun sonuçsuz kaldığını, davacının bu yaralanması nedeni ile annesi ve babasının onun desteğinden yoksun kaldığını belirterek, müvekkili … için yaralanmasına bağlı olarak 100,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte (davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilleri … için 100.000,00 TL, davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için ise yine 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın araç sürücüsü ve işleteni … Tic. Ve San. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili davaya cevaplarında özetle; açılmış olan davada zaman aşımı süresinin geçmesi nedeni ile davanın zaman aşımından reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı … ve … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi hakkındaki davanın eldeki davadan tefrikine, davalı … Sigorta A.Ş hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacılar vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri; Müvekkilinin tedavisinin devam ettiği, Yargıtay’ın emsal kararlarıyla sabit olduğu üzere, zamanaşımının söz konusu olabilmesi için bütün tedavilerin bitmiş ve müvekkilinin gerçek anlamda zararının tespit edilmiş olamasının gerektiği, somut olayda müvekkilinin zararını tam olarak öğrenmemesi ve gelişen değişen durum nedeniyle zamanaşımı süresinin geçmediği, davanın zamanaşımından reddi kararının hatalı olduğu, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı, istinaf nedenleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Eldeki dava; ZMM sigortacısı aleyhine açılmış, trafik kazası nedeniyle cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda trafik kazası 02/09/2006 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 18/06/2017 tarihinde açılmıştır. Davacı vekili açtıkları davada; kaza tarihi ile davanın açılış tarihi arasında geçen sürede kural olarak zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, ancak gerçekleşen kazada müvekkilinin yaralandığını, tedavisinin uzun süre devam ettiğini ve halende tedavisinin sürdüğünü, yaralanmasında gelişen ve değişen durumun mevcut olması nedeniyle müvekkilinin zararlarının kapsamının tam olarak öğrenilemediğini, davanın zamanaşımı süresinde açıldığını açıklayıp tazminat talebinde bulunmuş, davalı sigorta şirketi vekilince zamanaşımı def’i ileri sürülmüştür. Davacı taraf zararın tam olarak öğrenilmemesi nedeniyle davanın zamanaşımı süresinde açıldığı iddiasındadır Davacı tarafın kabulü ve iddiası da göz önüne alındığında uyuşmazlık; zamanaşımının hangi tarihten itibaren başlayacağı, zamanaşımı süresinin geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır. Bilindiği üzere, bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir. Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 esas, 1987/485 karar sayılı kararı). Gelişen durumun olmadığı bir durumda olay tarihi ve dava tarihi arasında zamanaşımı süresi dolmuş olmasına rağmen, eğer gelişen durum mevcut ise gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. Bundan ayrı, tazminat istemlerinin dayanağını oluşturan trafik kazasının meydana gelmesini müteakip, zamanaşımını kesen sebeplerin mevcut olup olmadığının belirlenmesi, zamanışımı süresinin tayin ve tespitinde önemli unsurlardandır. (-Mesela müteselsil borçlulardan birisi aleyhine açılan dava diğerleri yönündende zamanaşımını keser BK’nın 155.maddesi-) Bu genel açıklamalardan sonra trafik kazası nedeniyle cismani zararlara dayalı tazminat davalarında zamanaşımına ilişkin yasal hükümlerin açıklanmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. 2918 sayılı KTK’nın az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin bir çok içtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Diğer bir ifade ile meydana gelen olayda ölüm veya yaralanma meydana gelmesi halinde, sonuç kimin eyleminden kaynaklanmış olursa olsun ceza kanununa göre suç sayılma hali gerçekleşmiş olur. Böyle olunca da uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması veya mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmayacaktır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayrım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Bkn.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19153 Esas ve 2019/8633 Karar sayılı ilamı) Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir. Burada hatırlatılması gereken diğer bir hususta, 10 yıllık genel zamanaşımı süresi ile uzamış ceza zamanaşımı süresinin işlemeye başlama tarihinin kazanının gerçekleştiği tarih, KTK’nın 109. maddesinde düzenlenen 2 yıllık zamanaşımı süresinin ise zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başladığı hususudur. Yukarıdaki açıklamalardan sonra somut olaya gelince; 02/09/2006 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacı 2001 doğumlu … hakkında ATK 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 21/12/2011 tarihli raporda; dava konusu trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle % 100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı yönünde görüş açıklandığı, 22/01/2020 tarihli ATK 2.İhtisas Kurulu raporunda ise; …’ın 02.09.2006 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 21.12.2011 tarih ve 11163 karar nolu mütalaasında değiştirilecek bir husus olmadığı, kişinin geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, ancak iyileşme süresi içerisinde 6 (altı) ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği yönünde görüş açıklandığı anlaşılmıştır. Görülmekte olan davada 02/09/2006 kaza tarihi ile 18/06/2017 dava tarihi arasında az yukarıda açıklanan yasal hükümlerle öngörülen zamanaşımı sürelerinin geçtiği hususunda duraksama bulunmamaktadır. Bundan ayrı davacının yaralanmasında gelişen/değişen durum olduğu kabul edilse dahi, davacının % 100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği yönündeki ATK 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 21/12/2011 tarihli raporla, davacı tarafça trafik kazasına bağlı yaralanmayla oluşan zararların kapsamı tam olarak 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde öğrenilmiştir. Davacının zararlarının kapsamı bu tarih itibariyle tam olarak öğrenildiğine göre, davanında bu öğrenme tarihinden itibaren KTK’nın 109.maddesi kapsamında öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılması zorunludur. Hal böyle olunca da, davacı tarafından zararlarının kapsamının tam olarak öğrenildiği tarih ile dava tarihi arasında 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmiş olduğu gibi davanın 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin geçirilmesinden sonra açıldığı da sabit olduğundan, bu suretle davacının yaralanmasına bağlı varsa gelişen ve değişen durumun zamanaşımına bir etkisi olmayacağından, ilk derece mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak; usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü gereğince reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıda yazılı olduğu gibi karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1/Usûl ve yasaya uygun, karar başlığında yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince reddine, 2/Alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından başvuru sırasında peşin alınan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 99,20 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3/İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 4/İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 18/01/2023