Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/2089 E. 2022/1633 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/2089
KARAR NO: 2022/1633
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2022
NUMARASI: 2021/507 Esas – 2022/403 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Cismani Zarar Sebebiyle Maddi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; 29.12.2018 tarihinde … sevk ve idaresinde bulunan, davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS Poliçesi kapsamında sigortalı olan … plakalı aracın, yaya olan müvekkili …’a çarpması sonucu müvekkilinin yaralandığını ve malul kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, 20 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı taraf, sigortalı sürücünün kusurunun bulunmadığını, davacının maluliyetinin usulüne uygun tespitinin gerektiğini, talep edilen geçici iş görmezlik ve tedavi giderlerinin poliçe teminatı altında bulunmadığını belirterek, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; davaya konu kazaya ilişkin Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/47005 soruşturma sayılı dosyasında, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253.maddesi kapsamında uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulduğu, kazadaki yaralanma nedeniyle şüphelinin mağdurun tüm hastane masraflarını karşıladığı ve ilgisizlik göstermediği hususunda tarafların uzlaştıklarına dair 21.06.2021 tarihli uzlaştırma raporu düzenlendiği, tarafların uzlaşmalarının CMK’nın 253. maddesi anlamında davacının davasından feragati sağlayacak nitelikte bir uzlaşma olduğu görüşünden hareketle; davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Uzlaşma raporunun sadece son sayfasında müvekkilinin imzasının bulunduğu, uzlaşmanın sonuçlarının açıklandığı ilk iki sayfasında ise imzasının bulunmadığı, bu belgeyi imzaladığında müvekkilinin; kalıcı sakatlık sebebiyle tazminat davası açamayacağını bilmediği, uzlaşma raporunun ve uzlaştırma işleminin usulsüz olduğu, kaza tarihinde müvekkilinin 16 yaşında olduğu, ailesinin ekonomik olarak kötü durumda olduğu ve hastane masrafları için sürücüyle bu zor durum sebebiyle uzlaştığı, dolayısıyla ekonomik olarak bu zorluk sebebiyle irade sakatlığı etkisinde uzlaşıldığı, müvekkilinin maluliyet oranı dahi belli değilken hastane masraflarının karşılandığı gerekçesiyle uzlaşmanın sağlandığını kabul etmenin adil olmadığı, müvekkilinin sadece hastane masraflarını alarak karşı tarafla uzlaştığı, dosya kapsamındaki uzlaşma raporunda da bu hususun açıkça belirtildiği, müvekkilinin kalıcı sakatlık tazminatından feragat etmediği, kaldı ki KTK’nın 111.maddesi kapsamında 2 yıllık süre içerisinde dava açmaları nedeniyle davanın esasına girilerek karar verilmesi gerektiği, bir an için geçerli bir uzlaşmanın olduğu düşünülse bile müvekkilinin karşılanan zararının sadece zorunlu hastane masrafları olduğu, eldeki davada tedavi gideri talebinin olmadığı, davanın kalıcı sakatlık tazminatına ilişkin olduğu, bu sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının hatalı olduğu, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı istinaf nedenleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme neticesinde; Dava; trafik kazasına bağlı cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Dosyada yapılan incelemede; 29/12/2018 kaza tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikletin çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazasında, hazırlık soruşturması sırasında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 18/07/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacı …’un; vücuttaki kemik kırıklarının ve çıkıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak olarak sınıflandırıldığında, kişide saptandığı belirtilen kırığın, hayat fonksiyonlarını AĞIR (5) BEŞ derecede etkileyecek nitelikte yaralandığı, yüz sınırları dahilinde tesbit edilen yaralanmanın yüzde sabit iz niteliğinde olup olmadığının tespitinin istenmesi durumunda kişinin sonra muayene edilmek üzere şube müdürlüğüne gönderilmesi gerektiğinin bildirildiği, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim edilen 10/02/2020 tarihli raporda; kazanın meydana gelmesinde …’un asli kusurlu, …’nın tali kusurlu olduğunun bildirildiği, müteakip Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 15/03/2021 tarihi itibariyle uzlaştırma faaliyetlerine başlandığı, davacının ve kaza tarafı diğer araç sürücüsünün uzlaştırma faaliyetine katıldığı, uzlaştırma faaliyetlerine katılanların; şüphelinin mağdurun tüm hastane masraflarını karşıladığı ve ilgisizlik göstermediği yönünde beyanda bulunduğu, uzlaşmayı kabul ettikleri, uzlaşma raporunun Cumhuriyet Savcısı tarafından onaylandığı, kaza tarafları arasındaki bu uzlaşma gereğince Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28/06/2021 tarihli kararı ile soruşturmada uzlaşma sağlandığı gerekçesiyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, daha sonra 02/08/2021 dava tarihine göre reşit olduğu anlaşılan davacının; anne ve babası tarafından velayeten denilmek suretiyle ve davacının adı da yazılmak suretiyle düzenlenen dava dilekçesiyle eldeki davanın açıldığı, 30/12/2021 tarihli oturum 4-8 no lu ara kararı ile bu durumun mahkemece tespit edildiği ve davacı vekiline beyanda bulunması için 2 haftalık süre verildiği, davacı vekili tarafından 05/01/2022 tarihli dilekçe sunularak “dava dilekçesinde davacı olarak sehven müvekkilinin anne ve babasının yazıldığı, bunun sebebinin düzenlenen ilk vekaletname tarihinde müvekkilinin reşit olmaması ve vekaletnamenin de velileri tarafından verilmesi olduğu, daha sonra müvekkilinin reşit olduğu ve dosyaya usulüne uygun olarak düzenlenen yeni vekaletname de sunulduğu” belirtilmek suretiyle dava dilekçesindeki hatanın kabul edilebilir bir maddi hata olarak dikkate alınmasını, müvekkilinin anne ve babasının UYAP kaydının silinerek kendisinin bizzat davacı olarak eklenmesini talep ettiği ve ilk derece mahkemesince de bu doğrultuda işlem yapıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere ilişkin yapılan açıklamalardan sonra, somut olaya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmasının faydalı olacağı değerlendirilmiştir. Bilindiği üzere CMK’nın 253/19. maddesinde “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almaktadır. Anılan hüküm gereğince ceza soruşturmasında uzlaşılmış olması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davasının açılamayacağı açıktır. Uzlaşmanın ise suçun mağduru (şuçtan zarar gören) ile suçun şüphelisi arasında yapılmış olması gerekir. Burada tartışılması gereken husus, suçtan zarar gören kişinin CMK’nın 253/19. maddesi gereğince suçun faili-şüphelisi ile yaptığı uzlaşmanın, suç konusu eylem nedeniyle kanuni veya sözleşmesel mali sorumluluğu bulunanlara etki edip etmeyeceğidir. Hemen belirtilmelidir ki, CMK’nın 253/19. maddesinde “… soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.” hükmü gözetildiğinde, tazminat davası açma yasağının yalnız uzlaşılan şüpheli yönünden değil, soruşturma konusu suç nedeniyle mali sorumlulukları bulunan, diğer tüm sorumlular yönünden de geçerli bulunduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan kaza tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümleri uyarınca müteselsil sorumluluğun bazı hukuki sonuçları vardır. Buna göre, müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur. (TBK. m. 162/1). Borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder ( TBK. m. 163/2).Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. (TBK. m. 163/1) Borçlulardan birinin yaptığı ödeme kadar, müteselsil sorumluların alacaklıya karşı sorumlu oldukları toplam miktar eksilmiş olur. (TBK.m. 166/1) Borcun tamamı borçlulardan biri tarafından ödenirse, diğer borçlular da alacaklıya karşı borçtan kurtulur. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra anlaşması, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun borca katılma payı oranında borçtan kurtarır. (TBK.m.166/3) Müteselsil borçlulardan biri, kendi davranışıyla diğerinin durumunu ağırlaştıramaz. (TBK.m. 165.) Müteselsil borçlu, alacaklıyı tatmin ettiği oranda diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının halefi olur. (TBK.m. 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez. Eldeki davada davacının, yaralanmasından dolayı kazaya neden olan ve haksız fiil sorumlusu olan sürücü ile ceza soruşturması sırasında 15/03/2021 tarihli uzlaşma raporu ile edimsiz (tedavi masraflarının şüpheli tarafından karşılandığı ve şüphelinin mağdura ilgisiz davranmadığı belirtilerek) olarak uzlaştığı anlaşılmaktadır. Davacının, müteselsil sorumlulardan biri olan sürücü ile uzlaşmaya vararak, bu uzlaşma nedeniyle CMK’nın 253/19. maddesi gereğince tazminat davası açma hakkını kaybettiği gibi, TBK m. 166 gereğince bu işlemle diğer müteselsil borçluları da borçtan kurtardığının da kabulü gerekir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde bulunmamıştır. Hal böyle olunca, dosyadaki bilgi ve belgelere, mahkemece delillerin tartışılması ile çıkarılan sonuç ve oluşturulan hükümde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, 15/03/2021 uzlaşma tarihi itibariyle davacının 18/07/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuyla tespit edilen yaralanmasının mahiyetini biliyor olmasına, en azından bilmesinin gerekmesine, hal böyle olunca da yaralanmasının mahiyetini bilmediği iddiasının yerinde olmamasına, KTK’nın 111.maddesi kapsamında uzlaşmanın geçersizliğini gerektirecek koşulların somut olayda mevcut olmamasına, ayrıca gerek KTK’nın 111.maddesi kapsamında, gerek TBK’nın 28.maddesi kapsamında, gerekse TBK’nın 30-39.maddeleri kapsamında davacı tarafın usulüne uygun ispatının bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1/b/1 gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
K A R AR/ Gerekçe uyarınca,1/Bilgileri karar başlığında yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü uyarınca esastan reddine, 2/İstinaf eden davacıdan alınması gereken istinaf karar ve ilam harcı, başvuru sırasında alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/7/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK’nun 361/1. madde hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/11/2022