Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/1973 E. 2023/436 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1973
KARAR NO: 2023/436
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2022
NUMARASI: 2015/547Esas – 2022/506Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/06/2007 tarihinde, müvekkilinin yaya konumunda iken davalı sigorta şirketine sigortalı … plaka sayılı aracın çarpıp kaçması sonucunda meydana gelen kazada sakat kaldığını, olayla ilgili olarak Bursa 20.Asliye Ceza Mahkemesinde (Eski Bursa 5.Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/267 esas) görülen davada araç sürücüsünü asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sigorta şirketine 17/02/2015 tarihinde ve 27/04/2015 tarihinde başvurular yapılmasına rağmen sonuçsuz kaldığını, davacının geçirdiği kaza nedeniyle oluşan kafa travması sebebiyle zihinsel, ruhsal ve davranışsal problemler meydana geldiğini ve ortaokulu bırakmak zorunda kaldığını, eğitimine devam edemeyen davacının genellikle işyerlerinin özürlü çalıştırma zorunluluğundan faydalanarak iş bulabildiğini, davacının 03/04/2012 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda zihinsel, ruhsal, davranışsal özürlülük oranının %70, kazaya bağlı olarak kas iskelet sisteminde %2 oranında özürlülüğün olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek HMK. M.107 gereğince arttırılmak üzere şimdilik 100-TL maddi tazminatın davalıya ilk başvuru tarihinden 8 gün sonrasından işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; poliçeden doğan sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere bedeni zararlar için poliçede belirtilen azami teminat limiti ile sınırlı olduğunu, dava konusu kaza ile ilgili davacı tarafından Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını, 2008/85 karar sayılı dosyada davanın reddine karar verildiğini, iş bu kararın HMK md.303 kapsamında kesin hüküm teşkil ettiğini, dava konusu alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dosyanın kusur tespiti için Trafik İhtissas Dairesine gönderilmesi, maluliyet tespiti için ise tam teşekküllü bir devlet hastanesi veya ATK ‘dan rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”… sigortalı araç sürücüsü …’nın arkadaşları ile birlikte alkol aldıktan sonra araç kullanırken sevk ve idaresinde bulunan aracı ile kaza mahalline geldiğinde yolun karşı tarafına geçmeye çalışan davacıya çarpması sonucunda davaya konu kazanın meydana geldiği, sürücünün şehir içinde seyir halinde iken alkollü olarak maksimum 50 km/saat hızla araç kullanması gerekirken ortalama 70-75 km/saat hızla araç kullandığı, kazanın oluşumunda %40 oranında, davacının ise yayalar için ayrılmış olan ve yayalara öncelik tanıyan yaya geçici veya okul geçidi bulunmaması nedeniyle araca öncelik tanıyarak kendi güvenliğini sağladıktan sonra geçiş yapması gerekirken kurala riayet etmediğinden kazanın oluşumunda %60 oranında kusurlu olduğu; davalı tarafça davacılar tarafından aynı kazaya ilişkin olarak açılmış bulunan Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/85 esas sayılı dosyasında davanın reddi nedeniyle işbu kararın HMK md.303 kapsamında kesin hüküm teşkil ettiği beyan edilmiş olup davacı tarafından ilgili dosyada araç sürücüsü ve sahibi ile imzalanan protokol çerçevesine davadan feragat edildiği, ancak protokol gereğince yapılan ödemelerin sigorta şirketi tarafından yapılacak ödemeleri kapsamadığı, feragat tarihinden sonra davacının maluliyet oranının arttığı iddia edilmiştir. Davacının feragat tarihinden sonra tedavilerinin devam edip etmediği, maluliyet oranında gelişen bir durum bulunup bulunmadığının tespiti için dosya ATK.ya gönderilmiş, davacının Adli Tıp incelemesi sonucunda sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceğinin tespit edildiği, yapılan aktüer hesaplaması ile dava dışı sürücünün %40 kusur oranına göre ve davacının 18 yaşından küçük olması nedeniyle 9 aylık iyileşme süresine ait maddi tazminat miktarının 1.524,67- TL olduğu belirlenmiş olmakla birlikte davacı kaza tarihinde henüz 15 yaşında olup gelir getiren bir işte çalıştığı iddia ve ispat edilemediği, SGK kayıtlarına göre de davacının ilk işe başlama tarihi 05/09/2012 olup bu nedenle tedavi süresince mahrum kaldığı herhangi bir kazancı olmadığından geçici iş göremezlik zararı da bulunmamadığı; yine doktor bilirkişi tarafından yapılan tespitler ile davacının dava konu kaza nedeniyle maluliyetinin Bursa 2.ASHM’nin 2008/85 esas sayılı dosyasındaki karar tarihi olan 08/05/2008 tarihinden sonra artmadığının, davacının kaza nedeniyle uğradığı maluliyet oranında gelişen bir durumun saptanmadığının tespit edildiği, bu nedenle davanın reddine karar vermek gerektiği”, gerekçesiyle, Davanın REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ATK 2. İhtisas Dairesi’nce düzenlenen raporunun yeterli olmadığını, tıbbi görüş ve tespit içermediğini, aksi yönde pek çok tıbbi belge var iken 27.11.2020 tarihli ATK raporunun dikkate alınmasının hatalı olduğunu, ATK Genel Kurulu’ndan rapor alınması taleplerinin haksız şekilde reddediliğini, ATK raporunda müvekkilin kaza sonrası geçirdiği beyin travmasına bağlı kişilik bozukluğu, müvekkilin kazadan önceki madde kullanımı ile özdeşleştirilerek, tamamen subjektif kanaat ve ön yargı ile, müvekkilin psikolojik sorunlarının kaza ile bağlantısı olmadığı kanaatine varıldığını, oysa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi’nin 03.04.2012 tarihli raporuna göre müvekkilinin organik kişilik bozukluğu, hafif mental retardasyon rahatsızlığı sebebiyle %70 oranında özür oranı olduğunun ve Uludağ Üniversitesi Sağlık Kuruluşları Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nın 16.01.2015 tarihli raporunda ise, trafik kazasına bağlı, organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olduğu, kayıp oranının %32,3 olduğunun tespit edildiğini, dosyada mübrez bu raporlar ile diğer raporlardan müvekkilin sağlık problemlerinin trafik kazasına bağlı geliştiği açıkça belirtildiği halde ATK 2. İhtisas Dairesi’nin aksi kanattaki raporunun tüm bu raporlar ile çeliştiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle gelişen durum iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı tarafça yargılama sırasında gelişen durum iddiasında bulunulmuş, iş bu davadan önce Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/85 Esas sırasında görülen davada, davacının maluliyeti tespit edilmeden hazırlanan protokole göre ve sigortadan alınacak tazminat saklı tutularak davadan feragat edildiği, sonrasında davacının 2012 yılında aldığı raporla maluliyetinin tespit edildiği ileri sürülmüştür. Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.05.2008 tarih, 2008/ 85 Esas, 2008/ 235 Karar sayılı dava dosyasında, 2 celsede, herhangi bir maluliyet tespiti yapılmaksızın kazaya neden olan araç sürücüsü, işleteni ile o tarihte yaşı küçük olan davacının babası … arasında yapılan protokol gereğince, davacı …’nün maddi, manevi zararları ile tedavi giderlerine karşılık olarak yapılacak toplam 39.250-TL ödeme karşılığında davadan feragat edilmesi üzerine davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, uyap kayıtlarına göre kararın kesinleşme şerhi bulunmadığı görülmüştür. Davacı tarafça dava dilekçesine eklenen Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi’nin 03.04.2012 tarihli sağlık kurulu raporuna göre, kişinin 15 yaşında geçirdiği kafa travması nedeniyle 40 gün yoğun bakımda kaldığı, 2008 de Bakırköy Hastanesi’ne yatışının yapıldığı, hafif mental retardasyon, organik kişilik bozukluğu ve eklemin kontraktürü (kas kasılması) nedenleriyle özür oranının % 71 olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamında talimatla alınan ve Uludağ Üniversitesi Sağlık Kuruluşları Adli Tıp Dalı tarafından düzenlenen 30/11/2016 tarihli raporda, araç dışı trafik kazası sonrası meydana gelen başka türlü adlandırılamayan psikotik bozukluk, tedâvi ile işlevselliği kısmen düzelen (organik – beyin zedelenmesinden sonra oluşan psikotik olmayan özgül bozukluklar, post kontüzyonel sendrom, tedaviyle çalışma olanağı veren) arazının Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre değerlendirilmesinde …’nün Meslekte Kazanma Gücünü % 32,3 (yüzde otuzikivirgülüç) oranında kaybetmiş olduğu, şahıstaki kırığın iyileşme süresinin 120 (yüz yirmi) güne kadar uzayabileceği belirtilmiş; yine dosya kapsamında alınan ve ATK 2. İhtisas Dairesi’nce düzenlenen 27.11.2020 tarihli raporda ise, mevcut belgelere göre, 1992 doğumlu …’nün 20.06.2007 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Sözkonusu ATK raporunda; kaza nedeniyle sağ ulna kırık sekeli bağlamında yaralanmanın değerlendirildiği, heyetinde 1 nöroloji uzmanı Dr bilirkişinin bulunduğu durumda, kafa travması yönünden tıbbi belgelerinin incelenmesi sonucunda olaya bağlı maluliyetine neden olacak mahiyet ve derecede psikopatoloji saptanmadığının belirtildiği, ancak dosyaya ibraz edilen sağlık kurulu raporları ile belirlenen maluliyet oranları arasındaki farkın neden kaynaklandığı açıklanmadığı gibi, davacının yaralanmasında (maluliyetinde) bir gelişme olup olmadığı da açıklanmamıştır. Diğer yandan, yine dosya kapsamında alınan ve 1 aktüerya uzmanı, 1 kusur uzmanı ve 1 nöroloji uzmanı bilirkişiden oluşan 13.12.2021 tarihli heyet raporunda, Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada sunulan 08.05.2008 tarihli protokolden sonra davacının yaralanmasında gelişen bir durum olmadığı belirtilmiştir. Yerel mahkemece, iş bu rapor doğrultusunda yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamında alınan yetersiz değerlendirme içeren bilirkişi raporları doğrultusunda, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu halde yerel mahkemece yapılacak iş, davacının protokol-feragat tarihinden önceki ve sonraki tüm tedavi evraklarının dosyaya temininin sağlanması, davalı sigorta şirketinden hasar dosyasının getirtilmesi; 08.05.2008 tarihli protokole esas bir maluliyet raporunun ve oranının bulunmadığı göz önüne alınarak, davacının dosyaya ibraz ettiği % 71 oranındaki özür raporu ile dosya kapsamında alınan % 32 oranındaki maluliyet raporunun karşılaştırılması, maluliyet oranları bakımından fahiş fark bulunduğu dikkate alınarak, iki rapor arasındaki bu çelişkinin giderilmesi ile oran farklılığının maluliyette artış olarak kabul edilip edilemeyeceği, iki raporda maluliyet belirlemesine esas teşkil eden fiziksel ve fonksiyonel arazlarda zaman içinde gelişim olup olmadığı, protokol-feragat tarihi olan 2008’den sonra davacıdaki arazların gelişim gösterip göstermediği hususlarında, kaza tarihinde yürürlükte olan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerine göre Adli Tıp Genişletilmiş Kurulu veya Üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından, 2 yada 3 nöroloji uzmanının heyete katıldığı; gerekçeli,denetime elverişli ve kaza ile illiyet bağının kurulduğu rapor alınması ile oluşacak sonuca göre karar verilmesinden ibarettir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, başlıkta bilgileri yazılı ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine İADESİNE,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/03/2023