Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/1398 E. 2022/1048 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1398
KARAR NO: 2022/1048
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2021
NUMARASI: 2021/306-Esas – 2021/998-Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Ölüm Nedeniyle Destekten Yoksun Kalma Maddi
Tazminatı ile Cenaze Giderleri Tazminatı
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/09/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle; 11/02/2016 kaza tarihinde sürücü …’ın, sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç ile yaya olan davacıların desteğine çarptığını ve bu kazada desteğin vefat ettiğini, davacıların destekten yoksun kaldıklarını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00’er TL den 2.500 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 100 TL cenaze giderleri tazminatının olay tarihinden, kabul edilmediği takdirde dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.Davalı taraf, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; trafik kazasının meydana gelmesinde davalı …’ın kusursuz olduğu, destek …’ın ise %100 oranında kusurlu olduğu görüşünden hareketle; davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacıların avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan istinaf incelemesi neticesinde dairemizin 2021/317 esas, 2021/517 karar sayılı ve 23/03/2021 tarihli kararı ile “mahkemece, daha önce bilirkişi heyetinden alınan 12/10/2017 tarihli kusur raporu ile ATK’dan alınan 08/06/2018 tarihli bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu gerekçesi ile yeni bir bilirkişi heyetinden 24/01/2019 tarihinde kusur bilirkişisi raporu alındığı, bu bilirkişi raporunda daha önceki bilirkişi raporlarının da değerlendirilerek, kazanın meydana gelmesinde davacıların desteğinin % 90 oranında, davalı sürücünün ise % 10 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, bu şekilde kusur raporları arasındaki çelişkinin giderildiği, davalı … vekilinin itiraz dilekçesinde %10 kusur oranında hata bulunmadığını belirttiği, diğer davalı … Sigorta A.Ş’nin ise herhangi bir beyanda bulunmadığı, bu haliyle davalı sürücü yönünden belirlenen % 10 kusur oranı için davacılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gözönünde tutulduğunda, mahkemece daha sonra 29/11/2019 tarihinde alınan Genişletilmiş Adli Tıp İhtisas Dairesi kusur raporuna değer verilemeyeceği, davalı sürücünün belirlenen kusur oranına göre maddi tazminatın hesaplanması için aktüerya bilirkişi raporu alınarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, kabule göre de davacılar … ile …’ın yargılamanın devamı sırasında reşit oldukları, bu nedenle davacı anneleri tarafından velayeten düzenlenmiş vekaletname ile yargılamaya devam edilmesinin hatalı bulunduğu” kabul edilerek ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a/6.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, açıklanan dairemizin bu kaldırma/gönderme kararı gereğince yeniden yapılan yargılama neticesinde ilk derece mahkemesince; görülmekte olan davada dava değerinin 2.600,00 TL olduğu, dava tarihi itibariyle davanın basit yargılama usulüne tabi olup dosyanın istinaf denetimi öncesinde 28/01/2019 tarihinde 1.kez işlemden kaldırıldığı, davacının 18/10/2021 tarihli duruşmaya da mazereti olmaksızın katılmadığı, bu suretle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yönündeki yasal koşulların eldeki dava yönünden gerçekleştiği görüşünden hareketle;HMK’nın 150/6.maddesi hükmü gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, verilen karara karşı davacılar vekili tarafından; ilk derece mahkemesinin, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf edenin sıfatı, istinaf nedenleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;Dava; trafik kazasına bağlı ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma maddi tazminatı ile cenaze giderleri istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince; dava değerinin 2.600 TL olduğu, dava değerine göre TTK’nın 4/2.maddesi gereğince basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği düşüncesiyle, işlemden kaldırılmasından sonra yenilenen davada, davanın; 2.defa takipsiz bırakılması nedeniyle HMK’nın 320.maddesi gözetilerek açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.12/01/2011 tarihinde kabul edilen ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150/6.maddesinde “İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır….” düzenlemesi yer almaktadır.Bunun yanı sıra 6100 sayılı HMK’nın 320.maddesi, basit yargılama usulüne tabi davalarda özel bir düzenlemeye yer vermiştir. Anılan madde hükmüne göre; “…(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” denilmek suretiyle, basit yargılama usulüne tabi davalarda, davanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı hususu düzenlenmiştir.Bu düzenlemeden açıkça anlaşılacağı üzere 6100 sayılı HMK’da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesiyle ilgili olarak basit yargılamaya tabi olan dava ve işler ile ilgili uyuşmazlıklar hakkında farklı bir düzenleme yapılmış ve basit yargılama usulü uygulanan davalarda, davanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı kabul edilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesi “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” düzenlemesini içermektedir. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde yapılan ve 15.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren bu değişiklik ile yazılı miktarın altında kalan ticari davalarda basit yargılama usulünün uygulanacağı benimsenmiştir.Somut olayda mahkemece, yukarıda bahsedilen TTK’daki hüküm uyarınca eldeki davada basit yargılama usulü uygulandığının/uygulanması gerektiğinin kabulü ile 28/01/2019 ve 18/10/2021 tarihlerinde davanın takipsiz bırakılması nedeniyle, 18/11/2021 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150/6. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince basit yargılama usulünün uygulanacağının benimsenerek HMK’nın 320.maddesin kapsamında basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin koşulların gerçekleştiği kanaatiyle karar verildiğine göre, görülmekte olan davada sağlık bir sonuca ulaşılabilmesi için davada uygulanması gereken yargılama usulünün yazılı yargılama usulümü, yoksa basit yargılama usulümü olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır. Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. (29.05.2013 tarih E: 2012/21-1698 K: 2013/779 HGK kararı.) Görülmekte olan dava, TTK’nın 4.maddesindeki değişikliğin yürürlük tarihi olan 15.03.2018 tarihinden önce 14/12/2016 tarihinde açılmış olup, davanın açıldığı tarih itibariyle yazılı yargılama usulüne tabi davalardandır. Değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra da davacının 18/10/2021 tarihli celseye mazeretsiz katılmaması üzerine mahkemece, HMK’nın 320/4. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi şeklinde bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır. Bu durumda mahkemece; davanın yazılı yargılama usulüne tabi olup davacının ilk kez müracaata bırakmadan sonra, bir kez daha davayı müracaata bırakma hakkının bulunduğunun kabulü gerekirken, yanılgılı gerekçeyle doğrudan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır. (-Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2018/5948 esas, 2020/4513 karar sayılı ve 08/07/2020 tarihli kararı-) Kaldı ki dava basit yargılama usulüne tabi davalardan kabul edilse dahi, davanın yenilenmesinden sonra devam eden yargılamanın 18/10/2021 tarihli duruşmasına tarafların avukatlarının katılmadığı, ilk derece mahkemesince yalnızca davalı tarafın mazeret dilekçesi verdiği zapta geçilerek, davalı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilip duruşmanın 17/01/2022 günü saat 09:35’e bırakılmasına karar verilmiş olduğu gözetilerek, mahkemece18/10/2021 tarihli duruşmada davalı vekilinin mazereti kabul edildiği ve davalı vekilinin mazeret dilekçesinde davacı tarafın duruşmaya katılmaması yada davayı takip etmeyeceklerini bildirmesi halinde kendilerinin de davayı takip etmeyeceği yönünde açıkça beyanda bulunmadığı da değerlendirilerek, yargılamaya devamla toplanan ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, talep üzerine duruşma harici istinaf incelemesini konu kararın verilmesi bu yönüyle de hatalı olmuştur. Bundan ayrı, davacılar tarafından trafik kazasına bağlı ölüm nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 2.500 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatı ile 100 TL cenaze giderleri tazminatı isteminde bulunulduğunun, dava değerini sınırlandıran davacı tarafça yapılmış ıslah bulunmadığının ve davacılar tarafından davanın her hangi bir miktarla sınırlandırıldığı yönünde beyanda da bulunulmadığının, bu suretle dava değerinin 2.600 TL olamayacağının (-ki bu hususa daha önce verilen kararın kaldırılmasına ilişkin dairemizin 2021/317 esas, 2021/517 karar sayılı ve 23/03/2021 tarihli kararında da değinilmiştir-) hal böyle olunca da TTK’nın 4.maddesi kapsamında davanın bildirilen değerine göre (zira fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutulmuş olup dava değeri belirsizdir) basit yargılama usulüne tabi olmayacağının gözetilmemesi suretiyle istinaf incelemesin konu kararın verilmesi, bu yönden de hatalıdır. Sonuç olarak açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/5.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına, yargılamanın sürdürülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R/ Açıklanan nedenlerle, 1/Yukarıda başlıkta bilgileri yazılı olan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının HMK’nın 353/1-a/5.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına, 2/Yargılamanın sürdürülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3/İstinaf harçlarının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5/Yasa yoluna başvuran davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK’nın 353/1-a/5.maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.15/09/2022