Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/1341 E. 2022/1667 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1341
KARAR NO: 2022/1667
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2021
NUMARASI: 2014/628 Esas – 2021/931 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, yaya halinde bulunan vekil edenine çarpması sonucunda meydana gelen 26/04/2009 günlü trafik kazasında davacının yaralandığını, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 18/11/2019 günlü dilekçe ile de 1.000,00-TL maddi tazminata ilişkin taleplerinin 250,00-TL’sinin kalıcı maluliyet zararı, 250,00-TL’sinin geçici iş göremezlik zararı 250,00-TL’sinin bakıcı gideri zararı ve 250,00-TL’sinin de tedavi gideri zararına ilişkin olduğunu açıklamıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı ve görev itirazında bulunarak, talep konusu kazaya neden olduğu ileri sürülen … plaka sayılı aracın vekil edeni sigorta şirketi nezdinde 20/02/2009-20/10/2010 tarihleri arasını kapsar biçiminde ZMM sigortalı olduğunu, poliçe limitinin 150.000,00-TL ile sınırlı bulunduğunu, ne var ki kaza sonucunda yapılan başvuru üzerine hasar dosyası açılarak yapılan hesaplama neticesinde davacıya, 8.606,88-TL maluliyet tazminatı ödemesi yapıldığını, bu şekilde poliçeden kaynaklanan tüm sorumluluğun yerine getirildiğini, ancak bakiye bir sorumluluk olduğu sonucuna varılması halinde de kusur durumunun, maluliyetin ve zarar miktarının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini, ayrıca vekil edeni şirketin geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderlerine ilişkin talepler bakımından poliçe kapsamında sorumluluğu bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacının 29/04/2019 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda, %18 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, iyileşme sürecinin 9 aya kadar uzayabileceği, iyileşme süreci içerisinde 3 ay süreyle bir başkasının yardımına gereksinim duyabileceğinin Adli Tıp Kurumu raporlarında açıklandığı, ayrıca kazanın oluşumunda davacı yayanın %75 oranında, sigortalı araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğunun 11/02/2021 günlü bilirkişi raporu ile tespit edildiği, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yeni içtihatları uyarınca, dosyanın aktuar bilirkişiye tevdii ile hesap raporu alındığı, 11/07/2021 tarihli bu rapor uyarınca davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik ve kalıcı iş göremezlik tazminat miktarı ile bakıcı gideri zararının ve tedavi için gerekli yol masraflarının da belirlendiği, ancak davacı vekiline talep arttırım dilekçesi sunmak için mehil verilmesine rağmen davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu 25/11/2021 günlü dilekçe ile bu yöndeki haklarını kullanmayacağını beyan ederek dava dilekçesindeki tutar üzerinden kabulüne karar verilmesini talep ettiğinin anlaşıldığı açıklandıktan sonra, “Davalı şirket tarafından gönderilen hasar dosyasında bulunan 22/08/2011 tarihli evrakın incelenmesinde; davacı tarafından alınan 8.606,88 TL ödeme karşılığında davacının 29/04/2009 tarihli kazada yaralanması sebebiyle davalı şirketten başkaca hiçbir hak ve alacağının kalmadığını beyanla davalı şirketin ibra edildiği görülmüştür. 2918 sayılı kanunun 111/2 maddesinde tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir hükmü amirdir. Dosyada alınan bilirkişi raporu ile yapılan ödemenin davacının ödeme tarihindeki zararını karşılamaya yeterli olmadığı anlaşılmış ise de, davacı tarafından 22/08/2011 tarihinde kabul edilen ödeme ile davalı taraf ibra edilmiş olup 2918 sayılı kanunun 111/2. Maddesi ile belirlenen iki yıllık hak düşürücü süreden sonra 17/09/2014 tarihinde dava açılmış olduğu, kanunda ön görülen sürede dava açılmamış olması nedeniyle davacının ibranın iptalini talep edemeyeceği, davalının ibra ile sorumluluğunun sona erdiği anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; davalı sigorta şirketi ile vekil eden arasında düzenlendiği ileri sürülen tarihsiz bir belgenin ibraname olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, sadece makbuz niteliğinde kabul edilebileceği, kaldı ki bu belgede ödemenin hangi tazminat kalemine ilişkin olduğunun belirtilmediği, bu nedenle eldeki davaya konu edilen tüm talepler bakımından geçerli sayılamayacağı, ayrıca müvekkilinin maluliyet oranında artış meydana gelip gelmediği, gelişen bir durum olup olmadığının araştırılmadığı, gelişen bir durum halinde 2 yıllık zaman aşımı süresinin yeniden işlemeye başlayacağının gözetilmediği, bu nedenle verilen kararın hatalı olduğu ve kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme sonucunda;Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedenine dayanılarak açılmış maddi tazminat istemine ilişkindir.Somut olayda; davacı tarafından eldeki dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine … Hİzmeti A.Ş. aracılığıyla başvurularak daimi sakatlık tazminatı talebinde bulunulduğu, bu talep üzerine sigorta şirketince hasar dosyası açılarak, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğu ve davacının %10 oranında malul kaldığı kabul edilerek, CSO 1980 Yaşam Tablosu uyarınca yapılan aktuar hesaplama sonucunda 8.606,88-TL maluliyet tazminatı belirlemesi yapıldığı, davacı tarafından imzalanan 22/10/2011 günlü anlaşma metninde belirlenen 8.606,88-TL tutarındaki tazminat miktarının da banka havalesi yolu ile 26/08/2011 tarihinde davacıya ödendiği görülmüştür. Her ne kadar 2918 sayılı yasanın 111 maddesi uyarınca davadan önce yapılan bu yöndeki anlaşmalar geçerli ise de eldeki davada, davacı sadece kalıcı iş göremezlik (sakatlık tazminatı) isteminde bulunmamış, bunun yanında geçici iş göremezlik tazminatı ile birlikte bakıcı gideri ve tedavi gideri zararının da giderilmesi isteğinde bulunmuştur. Ödemeye ilişkin başvuru belgesi,sigorta şirketi tarafından yaptırılan hesaplama raporu, davacı tarafından imzalanan belge gözetildiğinde, ödemenin sadece kalıcı maluliyet tazminatına ilişkin olduğu, tedavi gideri, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin bulunmadığı açıktır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan genel şartlara göre ibra edilen teminat klozu ile eldeki davada talep edilen (tedavi gideri, bakıcı gideri) teminat klozu farklı olduğundan, farklı teminat klozu için düzenlenmiş bir ibranamenin davacıyı bağlayacağı düşünülmemelidir. Başvuru evraklarına göre, geçici iş göremezlik tazminatı da istenmediği belirgindir.
Bundan ayrı davacı taraf; sigorta şirketine yapılan başvuru sırasında, Bakırköy Doktor Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden temin edilen 14/04/2011 günlü özürlü sağlık kurulu raporunu ibraz etmiş ve sigorta şirketi de bu raporu esas alan hesaplamaya dayanarak ödeme yapmıştır. Görülmekte olan dosya kapsamında Adli Tıp Kurumu’ndan temin edilen maluliyete ilişkin raporlarda ise, talep konusu trafik kazasına bağlı olarak davacıda gelişen maluliyetin (kazanma gücü kaybı oranı) %18 olduğu bildirilmiştir. Davacı yargılama sırasında, maluliyetinde gelişen durum olduğunu ileri sürdüğüne göre, davacıda var olduğu tespit edilen arazlar nedeniyle oluşan maluliyetin, kaza ile illiyetli olup olmadığı, illiyetli ise kalıcı maluliyetin hangi tarihte oluştuğu, ödeme tarihinden sonra maluliyet durum ve oranının gelişme gösterip göstermediği, diğer bir ifade ile davacının artan bir maluliyeti mevcut ise bu artışın ne zaman oluştuğu konusunda Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan önceki raporlarının da gözetilmesi suretiyle ek rapor alınması ve varılacak sonuca göre artan maluliyet oranı ve gelişen yeni bir durum varlığı halinde, sigorta şirketince yapılan ödemenin ilk kalıcı sakatlığa ilişkin olduğu, düzenlenen anlaşmanın (ibraname) artan maluliyeti kapsamayacağı değerlendirilerek, kalıcı iş göremezliğe bağlı talep hakkında oluşacak duruma göre, varsa ve gerekirse yeni bir bilirkişiden veya dosyada mevcut raporu düzenleyen hesap bilirkişisinden alınacak raporla davacının artan maluliyeti nedeniyle talep edebileceği kalıcı sakatlık tazminatı miktarının belirlenerek buna göre karar verilmesi ve bundan ayrı davalı tarafın dayanağını oluşturan ibranamenin talep konusu, bakıcı gideri, tedavi gideri ve geçici iş göremezlik zararını kapsamadığı gözetilerek, davacının bu zarar kalemlerine ilişkin talepleri bakımından da olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılması gerekirken, talep konusu tüm zarar kalemlerini kapsar şekilde 2918 sayılı KTK’nın 111. maddesinin 2. Fıkrası uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. (Bkz. Yargıtay 17. Hkuk Dairesi’nin 2021/4440 Esas – 2021/6037 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15703 Esas – 2019/7066 Karar sayılı ilamı) Eksik inceleme araştırılma ve değerlendirme ile karar verilemez. Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan hususlar üzerinde hiç durulmaksızın yazılı biçim ve şekilde karar verilmiş olması HMK m. 353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından, davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2021 tarih ve 2014/628 Esas 2021/931 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya İADESİNE, 4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/11/2022