Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/1101 E. 2022/1351 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1101
KARAR NO: 2022/1351
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2020
NUMARASI: 2019/1114 Esas – 2020/247 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili (İstanbul Barosu … sicil ve … T.C. Kimlik nolu) dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı olan vekil edenine ait … plaka sayılı aracın, 29/11/2015 tarihinde müvekkilinin kapalı ve kilitli evine zorla girilerek ele geçirilen anahtarlar vasıtasıyla çalındığını, aracın çalınması ile oluşan rizikonun poliçenin teminatı kapsamında bulunduğunu, bu nedenle davalı sigorta şirketine oluşan zararın giderilmesi amacıyla yapılan başvuru neticesinde, aracın piyasa rayiç bedeli olarak tespit edilen 114.000,00-TL’nin müvekkiline ödenmesi konusunda mutabakata varıldığını ancak davalı sigortacısının bu tutarın sadece 57.345,00-TL’sini 18/02/2016 tarihinde ödediğini, bakiyesini ise ödemediğini, bakiye tazminatın ödenmesi için yapılan ihtarnameye rağmen gerekli ödeme yapılmaması üzerine borçlu sigortacı aleyhine İstanbul Anadolı … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, bu takibin itiraz üzerine durduğunu, eldeki dava açılmadan önce taraflarınca İstanbul Anadolu Adliyesi Arabuluculuk Bürosuna yapılan başvurunun ise anlaşmazlıkla sonuçlandığını ve anlaşamama şeklindeki son tutanağın 15/11/2019 tarihine tanzim edildiğini beyanla; davalı sigortacının haksız itirazın iptali ile birlikte takibin devamına ve davalının icra takip miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla, kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını ayrıca, poliçede … Bankası Ümraniye Çarşı Şubesi lehine dain-i mürtein kaydı bulunduğunu, aracın çalışmasıyla oluşan riziko nedeniyle davacı tarafından yapılan başvuru neticesinde açılan hasar dosyası kapsamında, 114.000,00-TL hasar bedeli konusunda mutabık kalınarak davacıya 57.345,00-TL rehin ödemesi yapıldığını ancak, rehin ödemesi yapıldıktan sonra çalıntı aracın bulunduğunu bu nedenle, yapılan ödemenin iadesinin talep edildiğini, dolayısıyla aracın bulunması neticesinde tazmini gerektiren bir zararın da mevcut olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “….her ne kadar davacı taraf dava dilekçesi ile arabuluculuğa başvurulduğunu belirtmiş ise de, dava dilekçesi ekinde arabuluculuk sürecinin sonlandığına dair arabuluculuk son oturum tutanağını/suretini sunmadığı, mahkememizin 06/02/2020 tarihli tensip zaptının 17.maddesi ile “7155 Sayılı Kanunun 23.maddesi ile 6235 Sayılı Kanuna eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca davacı tarafça ARABULUCUK son tutanağının aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin 1 haftalık kesin süre içerisinde mahkememize ibraz edilmesine, aksi takdirde davanın dava şartı yokluğundan reddedileceğinin ihtarına, (ihtaratın tensip zaptının tebliği ile yapılmış sayılmasına) “dair karar verildiği, tensip zaptı davacı tarafa 25/02/2020 tarihinde tebliğ olunmasına rağmen davacı tarafça belirlenen kesin sürede eksiklik giderilmediği gibi daha sonraki tarihlerde ve dahi ön inceleme duruşma gününe kadar da eksikliğin giderilmemiş olduğu ve arabuluculuk son tutanağının sunulmadığı, bu hali ile başlangıçta arabuluculuğa başvurulmuş olsa bile süreç sonlandırılmadan davanın açıldığı kanaatinin mahkememizde hasıl olduğu ve dava şartının gerçekleşmediği, bu hususun da hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken ve eksikliği giderilemeyecek bir konu olduğu, 6100 sayılı HMK 114/2 maddesi gereğince özel kanunlardaki dava şartlarının da incelenmesi gerekeceğinden HMK 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.(Aynı yönde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19.Hukuk Dairesi 28.06.2019 tarih 2019/1734-1521 E-K sayılı ilamı)….” şeklindeki gerekçe ile -Davanın 6100 sayılı HMK 114/2 ve HMK 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; yargılamanın yokluklarında yapıldığı, zira görülmekte olan davada taraf teşkilinin doğru bir biçimde sağlanmadığı, davacı şirket vekili olmadığı halde aynı ismi taşıyan başka bir avukatın sehven sisteme kayıtlanması neticesinde hatalı şekilde yapılan tebligatlara dayanılarak yazılı biçimde davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava; kasko sigortalı araçta meydana gelen hasar bedelinin tahsili amacıyla sigortacı aleyhine başlatılan icra takibine bağlı itirazın iptali isteğine ilişkindir. Görülmekte olan davada, davacı vekili tarafından esasen vekil olmadığı halde aynı adı taşıyan başka bir avukatın sehven vekil olarak eklenmesi neticesinde hatalı yargılama yapıldığı ileri sürülmektedir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nun davaya vekalet başlıklı 71. maddesinde, dava ehliyeti bulunan herkes davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir denilmektedir. Aynı kanunun dava şartlarını düzenleyen 114/f bendinde de “Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması” gerekliliğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla davaya vekalet kamu düzenine ilişkin olup, tarafların vekil ile temsil edilip edilmediği, vekil ile temsil ediliyor ise bu temsilin usulüne uygun bir vekaletnameye dayanıp dayanmadığına ilişkin hususun, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi zorunludur. Hal böyle olunca ; davacı vekili olarak sisteme kaydedilen ve karar başlığında davacı vekili olarak gösterilen Av. … ile dava dilekçesine eklenen vekaletname gereğince davacı vekili olduğu bildirilen Av. … ‘ın aynı kişiler olmadığı ileri sürüldüğüne göre; mahkemece, davacıyı temsile yetkili vekilin tereddütsüz bir biçimde belirlenmesinden sonra dava ile ilgili tüm tebligat/ ihtaratların ona yapılması suretiyle yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması HMK m.353/1-a/4 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca;1-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/4 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafça, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendilerine İADESİNE,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.353/1-a/4 hükmü uyarınca, KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.13/10/2022