Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/1072 E. 2022/1456 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1072
KARAR NO: 2022/1456
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2022
NUMARASI: 2021/98Esas – 2022/171Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 13/01/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; 07/04/2009 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, davacının desteği …’ın vefat ettiğini, davacının bu vahim kaza sonucu desteklerini kaybettiğini, meydana gelen kazada … plakalı araç sürücüsü …’ın kusurlu olduğunu, kazaya neden olan … plakalı traktörün 07/04/2009 tarihinde ZMMS sigortasının olmaması sebebi ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14. maddesi gereğince davalı …nın kaza tarihinde Hazine Müsteşarlığı’nın belirlediği teminat limiti kadar sorumlu olduğunu, müvekkili tarafından oluşan destekten yoksunluk nedeniyle davalı sigortaya 01/02/2018 tarihinde 2918 sayılı KTK gereğince zorunlu olan tüm evraklar ile başvuru yapıldığını, davalı …nın cevap vermeyerek yasal süre geçmesine rağmen başvurularına sonuçlandırmadığını belirterek, destekten yoksun kalan vefat eden …’ın eşi … için 6100 sayılı yasa’nın 107.maddesi uyarınca toplanacak delillere göre destekten yoksun kalma tazminatı tutarı belirlenerek (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 100,00 TL kapsamı belli olduktan sonra miktarı açıklanacak destekten yoksun kalma tazminatının …ndan sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 27/02/2022 tarihli talep artırım dilekçesi ile, HMK.107/2 maddesi uyarınca artırım taleplerinin kabulü ile (asgari ücret artışından kaynaklı artış, hesap yöntemi değişikliği ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla) 100 TL destekten yoksun kalma tazminat taleplerini 149.104,75 TL daha artırarak toplam 149.204,75 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6704 sayılı kanun gereği dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru şartının bulunduğunu, dava konusu tazminat talebinin zaman aşımına uğradığını, yargılamaya konu tazminat talebinin hukuki dayanağının sözleşmeden değil kanundan kaynaklandığını, bu nedenle davacının üçüncü kişi sıfatını haiz olması mümkün olmadığından bahisle kendilerinden tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, öte yandan … tarafından davacıya tazminat ödemesi yapıldığı takdirde davacının zarara sebebiyet veren sürücünün mirasçısı olmasından bahisle yapılan ödeme oranından … tarafından kendisine rücu edileceğini, bu nedenle davacının alacaklı – borçlu sıfatının da birleştiğini, …nın sorumluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın temerrüt tarihinden itibaren faiz talebinin mesnetsiz olduğunu, davalı yönünden ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanın ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizce 20/01/2021 tarih ve 2020/2024 esas 2021/50 karar nolu ilamı ile; “2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.2918 sayılı KTK’nın ve Borçlar Yasasının az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin pek çok benzer içtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Böyle olunca, uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması, mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, ölenin sürücü olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayırım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir.) Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, 07/04/2009 tarihinde gerçekleşen kazada davacının desteği ölmüş, desteğini kaybeden davacı 13/11/2019 tarihinde elde ki destekten yoksun kalma maddi tazminatı davasını açmıştır. Desteğin ölümü esasen cezayı gerektiren bir fiil olup, bu fiil için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre ceza zamanaşımı süresi 15 yıldır. Dolayısıyla elde ki dava içinde uygulanacak zaman aşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK.nun 353/1-a/6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına” karar verilerek dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiştir. İlk derece mahkemesinde 2021/98 esasını alan davada yapılan yargılama sonucunda; Aktüer bilirkişi tarafından TRH 2010 yaşam tablosu kullanılarak yapılan hesaplama neticesinde davacının yoksun kaldığı desteğe ilişkin maddi zararının 149.204,75 TL olduğu tespit edilmiş, iş bu tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 15/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile; Davanın KABULÜ ile, 1-Davacı … için 149.204,75-TL destekten yoksun kalma tazminat alacağının temerrüt tarihi 15.02.2018 tarihinden itibaren (kaza tarihinde ZMMS Poliçe limiti olan 150.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …ndan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresinde istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; mahkemece hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatı ve faizi poliçe limiti ile sınırlandırmasının hatalı olduğu, zira müvekkilinin dava konusu haksız fiil nedeniyle faiz alamayacak duruma düştüğü, faizin poliçe limitini kapsamadığı hususuna ilişkindir. Davalı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; kuruma başvuru şartı yerine getirilmediğinden, açılmış olan davanın öncelikli olarak, başvuru şartları yerine getirilmemiş olması sebebi reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, ayrıca eksik belgelerin eksiksiz sunumundan sonra 8 işgünü içerisinde ödeme yapılmaması halinde, dava yoluna gidilebileceği düzenlenmiş sigorta şirketlerince 15 günlük yasal süre içerisinde mağdura dönüş yapılarak eksik belgelerin talep edilmesi halinde belgeler tamamlanana kadar, sigorta şirketlerinin ödeme yükümlülüğünün 8 iş günü uzadığı, davacı vekilince sadece usulen başvuru yapılarak dava yoluna gidilmesin usul ve yasaya aykırı olduğu gibi iyi niyet kuralları ile de örtüşmediği, mahkemede görülmekte olan davada, kuruma başvuru yapıldığı, 15 gün içerisinde kurum tarafından cevap verildiği, söz konusu eksiklikler giderilmeden davacı yan tarafından doğrudan dava yoluna başvurmuş olmasının kanuna aykırılık oluşturduğu, dava konusu kazanın 07.04.2009 tarihinde meydana geldiği, 13.11.2019 dava açılış tarihinde 8 yıllık zamanaşımı süresinin sona erdiği, söz konusu dava konusu talep zamanaşımına uğramış olduğundan müvekkil şirketin kaza ile ilgili herhangi bir sorumluluğu kalmadığı, davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğu, kaza tarihi dikkate alınarak PMF yaşam tablosu kullanılarak hesaplama yapılması gerekirken TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğu, kazanın meydana geldiği yer tarla olduğundan KTT.nun 2. maddesi uyarınca karayolu ve karayolu sayılan yerler arasında bulunmadığından talebin reddine karar verilmesi gerekirken söz konusu kazanın trafik kazası olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğu, hükmedilmiş olan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğu, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğu, sürücünün kendi kusuru ile zarara neden olması dolayısıyla desteklerinin tazminat talep etme haklarının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kapsamında bulunmadığı, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 07/04/2009 tarihinde müteveffa sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı traktör ile tarlasını sürdüğü sırada dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde manevra yapması sonucu traktörün tümsek kısımda kontrolden çıkması sonucu devrilmesinden sonra traktörün çamurluğunun altında kalması sonucu hayatını kaybettiği, kazanın tamamen ölenin kusurlu hareketi sonucu meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde her hangi bir kişi ya da olayın etkili olmadığı anlaşılmıştır. KTK’nın 97.madde hükmü uyarınca, dava şartı haline getirilen husus dava açılmadan önce sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulması gereğidir. Anılan maddede, başvurunun yazılı olması dışında herhangi bir şart belirtilmediği gibi, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının C.7.maddesinde 02/08/2016 tarihinde yapılan “Zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigortacının başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, hak sahibi sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgahının bulunduğu mahkemede dava açılabileceği gibi uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulabilir. ” şeklindeki değişiklikte de başvurunun geçerli sayılabilmesi için yazılı olması koşulu dışında herhangi bir ekleme yapılmadığı açıktır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının B.2.maddesinin 3.paragrafında yapılan ve 02/08/2016 tarihinden itibaren geçerli olan değişiklik ise, yani tazminat ödemelerinde istenilecek belgelerin hangi belgeler olduğuna ilişkin değişiklik ise; esasen KTK’nın 99.maddesi hükmüne bağlı olarak getirilmiş bir düzenleme niteliğinde olup, dava şartı koşulu bakımından getirilmiş bir düzenleme niteliğinde bulunmadığından ve aksine düşünce halinde dahi genel şartlarda yapılan ve 02/08/2016 tarihinden sonra geçerli bulunan bu değişikliğin, kaza tarihinden ve poliçenin düzenlenme tarihinden sonra olduğu gözetildiğinde de somut olaya uygulanabilir bir nitelik taşımayacağının açık olması karşısında görülmekte olan dava bakımından dava şartı koşulunun gerçekleşmiş bulunduğu sabittir.Dosya içindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkemesi tarafından delillerin tartışılması ve değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin oluşa ve dosya kapsamına, yerleşik yargısal uygulamalara uygun olarak TRH 2010 yaşam tablosu esas alınarak tanzim edilen raporun hükme esas kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, somut olaya konu kazanın 01.06.2015 tarihinden önce eski ZMMS Genel Şartları zamanında meydana gelmiş olmakla davacının zarar gören 3. kişi sıfatı ile bu davayı açmış olmasına, dava şartı koşulunun gerçekleşmiş olmasına, dava konusu kaza her ne kadar tarlada meydana gelmiş ise de dosya kapsamındaki olay yeri inceleme raporu, fotoğraflar ve krokisine göre tarlanın yol ile bağlantısı bulunduğundan, kazanın meydana geldiği yerin Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince karayolu sayılan yerlerden olduğunun anlaşılmasına, temerrüt tarihinden faize hükmedilmesinin doğru olmasına, hükmedilen destekten yoksun kalma tazminat alacağı ile ilgili davalının poliçe limiti ile sorumlu tutulmasında hata bulunmamasına, zira poliçe limiti ile sorumluluk sadece asıl alacakla ilgili olup faiz ve sair kapsamındaki ferileri kapsamadığı hususunda bir duraksama bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK.nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
KARAR/ Gerekçe uyarınca; 1/Karar başlığında bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2/İstinaf eden davacıdan alınması gereken 80,70-TL harç peşin olarak yatırıldığından, bu konuda karar tayinine yer olmadığına, 3/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 10.192,18-TL harçtan peşin yatırılan 2.548,05-TL harcın düşümü ile 7.644,13-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.nun 361 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2022