Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2022/1028 E. 2022/903 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1028
KARAR NO: 2022/903
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2022
NUMARASI: 2020/513 Esas 2022/336 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 23/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 26/04/2016 tarihinde davalı şirketin işleteni olduğu ve diğer davalının sevk ve idaresindeki hafriyat kamyonunun %100 kusuru nedeniyle sebebiyet verdiği trafik kazasında bir bacağının koptuğu ve diğer bacağının da tamamen işlevsiz hale gelerek %100 malul olduğunu, davalı sürücünün Beykoz 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 2016/516 Esas ve 2018/177 Karar sayılı ilamı ile cezalandırıldığı ve bu kararın kesinleşmiş olduğunu, bu nedenle uzamış zaman aşımı süresinin söz konusu olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan tazminat davasının İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/942 esas sayılı dosyası üzerinden karara bağlandığını, ancak dava açılırken sehven faiz talep edilmediğinden faiz yönünden herhangi bir hüküm kurulmadığını, bu faiz alacağının tahsili için zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu halde anlaşma sağlanamadığını, haksız fiil söz konusu olduğu için olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini ve davalıların ticari faaliyet yürütmeleri nedeniyle de ticari avans faizine hükmedilmesi gerektiğini, söz konusu 2016/492 esas sayılı dosya üzerinden verilen kararın istinaf aşamasında olması ve alacak kalemlerinin kanun yolu süreçlerinde değişebilme ihtimallerine karşılık fer’i nitelikteki faizin de değişmesinin söz konusu olması ihtimali nedeniyle de belirsiz alacak davası şeklinde bu davanın açılmasının zorunlu olduğunu ileri sürülerek, dava konusu alacağın tam ve kesin olmasından sonra sunulacak talep artırım dilekçesi ile arttırmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi ni talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı şirketten bir alacağının söz konusu olmadığı, buna ilişkin savunmaların söz konusu 2016/942 Esas sayılı dosyada ileri sürüldüğünü, huzurdaki davada faizi talep edilen alacağın kendisinin taraflar arasında tartışmalı olması nedeniyle çekişmeli böyle bir alacağın faizinin olabilmesinin söz konusu olamayacağını, davacının önceki davada faiz alacağına dair hakkını saklı tutmamış olmasına rağmen huzurdaki davada faiz talebinde bulunmasının haksız olduğunu, daha önce faiz talebinde bulunulmamış olması nedeniyle faiz alacağından feragat edilmiş olacağını, davacı tarafın davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiş olsa da ikame edilen davanın belirsiz alacak davası niteliklerine haiz olmadığını, belirsiz alacak davasının şartlarını taşımadığını, Yargıtay 9. H.D’nin 11/02/2020 tarih ve 2016/13162 Esas, 2020/1860 Karar sayılı kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 21/02/2018 tarihli ve 2015/3023 Esas, 2018/305 Karar sayılı emsal kararları doğrultusunda davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde ise huzurdaki davanın manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine aykırı olarak ikame edilmiş olduğunu, ayrıca talep edilen faizin hangi alacak için hangi tarihten itibaren talep edildiğinin belirtilmediği o nedenle huzurdaki davanın ikame edildiği tarihten itibaren faizin işletilebileceği ve işletilecek faizin ticari faiz değil yasal faiz olması gerektiğini, huzurdaki davadaki taleplere ilişkin olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden ileri sürülen talep nedeniyle davacının mükerrer tahsilat çabası içinde olduğunu, asıl alacak için yapılan davanın zaman aşımını kesmediği ve huzurdaki davanın tabi olduğu iki yıllık zaman aşımı süresinin geçtiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istenmiştir. Davalı … davaya cevap vermemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Sonuç olarak davanın hükme bağlanan cismani zarar nedeniyle tazminatın fer’i niteliğinde faiz talebine ilişkin olması ve belirsiz alacağa ilişkin HMK. madde 107 düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde davanın belirsiz alacak davası olarak görülemeyeceği kanaatine varıldığından belirsiz alacak davası yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin olmak üzere oy çokluğu ile aşağıdaki şekilde karar verilmiş olup öncelikli bu dava şartına bağlı olarak karar verilmiş olması nedeniyle sair hususların irdelenmesine gerek olmamıştır.” gerekçesi ile; Belirsiz alacak davası yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafından süresinde istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; yerel mahkemede davanın henüz asıl alacak kalemleri kesinlememiş iken açılmış olmakla öncelikle belirsiz alacak davasının şartlarından olan alacağın tam ve kesin belirleyebilme ihtimallerinin bulunmadığı ve belirsiz alacak davası açmada hukuki yararları olduğu, asıl alacak kalemlerinin özellikle manevi tazminata ilişkin hakimin tamamen takdirinde olan bir alacak kaleminin değişmesi ihtimalinde müvekkilinin faize konu alacakları da asıl alacağa bağlı olarak değişeceğinden dava açıldığı tarihte alacağın tam ve kesin belirleyebilme ihtimalinin bulunmadığı, davada belirsiz alacak davası açmakta şartları mevcutsa da bir an için olmadığı düşünülse dahi Anayasa mahkemesinin ve Yargıtay’ın kararlarında belirtildiği üzere dava şartlarının tamamlanması yani harcın tamamlanması için 1 haftalık kesin süre verilmesi gerektiği, koşulları yokken belirsiz alacak davası açılması halinde davanın dava hukuki yarar yokluğundan ret edilemeyeceği hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminatın feri niteliğinde olan faiz istemine ilişkindir. Dosya içeriğinden davacının; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı tazminat davasının İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/942 esas sayılı dosyası üzerinden karara bağlandığı, ancak dava açılırken faiz talep edilmediğinden faiz yönünden herhangi bir hüküm kurulmadığı, dosya üzerinden verilen kararın istinaf aşamasında olması ve alacak kalemlerinin kanun yolu süreçlerinde değişebilme ihtimallerine karşılık fer’i nitelikteki faizin de değişmesinin söz konusu olması ihtimali nedeniyle HMK’nın 107. maddesine dayanılarak ve 1.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davaya konu alacağın belirsiz olmadığı, alacak miktarının davacı tarafından bilindiği, bu nedenle belirsiz alacak davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın hukuki yarar dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağına ilişkindir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde: “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtayın yerleşik ve istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Öte yandan alacaklıdan alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmektedir. Somut olayda davacının faiz istemini içeren davası İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/942 esas sayılı dosyasında hükmedilen maddi ve manevi tazminata dayanmaktadır. Bahse konu davada hükmedilen tazminatlar kesinleşmemiş olup, tazminat alacaklarının kanun yollarına başvurulması halinde değişmesi ihtimali bulunmaktadır. Ayrıca manevi tazminatın takdiri bağlı olduğu ve bu suretle alacakların değişmesi ihtimalinin bulunduğu, alacakların değişmesi halinde faiz alacağının da ona bağlı olarak değişeceği gözönüne alındığında davacının alacağının belirlenebilir nitelikte olduğunu kabule yasal olanak bulunmadığı gibi belirsiz alacak davası açılamayacağını kabule de yasal olanak bulunmamaktadır. Hal böyle olunca da, ilk derece mahkemesinin kabulü ve kararı hatalı olmuştur. Kabule göre de, ilk derece mahkemesi tarafından HMK’nın 107.maddesi kapsamında belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmaması nedeniyle dava koşulunun gerçekleşmediği kabulünden sonra alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin 6100 sayılı HMK’nın 109’uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacağının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına göre dava reddedilmeyip davaya kısmi dava olarak devam edilebilmesinin düşünülmemiş olması da doğru olmamıştır.(HGK 2016/22-1166E. 2019/576 K. sayılı kararı) Bu durumda davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6.maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak, aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R/Gerekçe uyarınca, 1/Davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.nun 353/1-a/6 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2/Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin yatırılan harcın istek halinde davacıya iadesine, 4/Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, HMK’nun 353/1-a/6 madde hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.23/06/2022