Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/981 E. 2021/1125 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/981
KARAR NO: 2021/1125
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2021
NUMARASI: 2018/1541 E. – 2021/30 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/07/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni şirkete ait bulunan … plaka sayılı aracın, davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, anılan aracın 16/08/2014 tarihinde maruz kaldığı sel nedeniyle hasarlandığını, hasar bedelinin ne olduğunun İstanbul Anadolu 15.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/86 D.İş sayılı dosyasında araç üzerinde yapılan inceleme sonucunda temin edilen 28/09/2014 tarihli bilirkişi raporu ile belirlendiğini, davalı sigorta şirketine yapılan başvurudan ise sonuç alınamadığını belirterek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla KDV hariç 65.400,00-TL’si hasar bedeli, 1.400,00-TL’si de ikame araç bedeli olmak üzere toplam 66.800,00-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 26/10/2015 günlü dilekçe ile de hasar bedelinin KDV hariç 65.400,00-TL olduğunun belirlendiğini, KDV tutarının 11.772,00-TL olduğunu, ayrıca 5.000,00-TL de değer kaybı zararlarının oluştuğunu belirterek toplam istek miktarını 83.572,00-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; davacı şirkete ait aracın vekil edeni sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunduğunu, sigortalı aracın belirtilmeyen bir tarihte su birikintisine girmesi nedeniyle hasarlandığı ileri sürülerek başvuruda bulunulmuş ve hasar dosyası açılmış ise de, yapılan incelemede aracın motorunda oluşan hasarın “hava filtresinden su girmesi” olabileceğinin belirlendiği, bu tür zararın kasko sigortası teminatı içinde değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle, başvurunun reddedildiğini, zira iddia edilen şekilde gerçekleşen su birikintisine girme eylemi nedeniyle sadece motorda değil, elektrik aksamında da arıza meydana gelmesi ve aracın stop etmesi gerektiği, davacı tarafın kendi beyanına göre, aracın su birikintisine girmesinden sonra hareket etmeye devam etmesi ve bir kaç gün sorunsuz olarak kullanılması gözetildiğinde, sel hasarına maruz kaldığı yönünde bir tespitten söz edilemeyeceği, dolayısıyla talebin teminat dışı olduğunun açık bulunduğu, bir an için hasarın su birikintesine girilmesi sonucunda meydana geldiği kabul edilse dahi davacının suya girmeden sonra aracı kullanmaya devam etmesi nedeniyle zararın artmasında müterafik kusurlu olduğunun gözetilmesini istediklerini, talep miktarının fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacıya ait kasko sigortalı bulunan aracın seyir halindeyken su birikintesine girmesi sonucunda motorunda arıza meydana geldiği, sigorta ettirenin kasti bir eyleminin varlığının saptanamadığı, rizikonun varlığının ise davacı tarafça kanıtlanmış olduğu, sigortacının oluşan rizikonun poliçe teminatı kapsamı dışında bulunduğunu, somut delillerle ispatlayamadığı, motor hasar tutarının KDV hariç 62.800,00-TL, işçilik bedelinin de 2.600,00-TL olduğunun bilirkişi raporlarıyla belirlendiği, KDV dahil edildiğinde ve ikame araç bedeli olan 1.400,00-TL’lik zarar gözetildiğinde uğranılan toplam zararın 78.572,00-TL olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar 5.000,00-TL’lik değer kaybı zararı da istenilmiş ise de, değer kaybı zararının dolaylı zarar olması nedeniyle teminat dışı bulunduğu görüşünden hareketle, davanın kısmen kabulü ile 78.572,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişen istemin ise reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucunda verilen 06/12/2018 gün ve 2017/1273 E. ve 2018/1464 sayılı kararla davacının gerçek zararının usulüne uygun şekilde belirlenmediği, bu yöndeki inceleme ve araştırmanın yetersiz olduğu gerekçesiyle, davalı sigorta şirketinin istinaf itirazının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın davalı sigorta şirketi lehine HMK.m.353/1a-6 hükmü kapsamında kaldırılmasına, kaldırma gerekçesine göre de davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise diğer istinaf itirazları incelenmeksizin, dosyanın kararda açıklanan şekilde değerlendirme ve işlem yapılması üzerine mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemizce verilen kaldırma gönderme kararı doğrultusunda yapılan inceleme ve araştırma sonrasında temin edilen 07/10/2019 günlü kök ve 20/04/2020 günlü ek bilirkişi raporu doğrultusunda mahkemece; Davacının talebini dayandırdığı 10/07/2014-10/07/2015 vadeli, K-52197985-0-0 sayılı poliçede sigortalı aracın seyir halinde iken haricen sirayet eden ve/veya çarpan sudan kaynaklanan mekanik hasarların teminat dışı olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunmadığından sigorta ettirenin kasti bir eyleminden kaynaklanmadığı sürece “5684 Sayılı Kanunun 11/4.maddesine göre” davacının derdest davaya konu ettiği tazminat talebinin davalı sigortacının, davacı yararına düzenlediği sigorta poliçesi kapsamında değerlendirilmesinin gerektiği; bu noktada, rizikonun varlığını ispat yükü davacıya ait ise de, kural olarak, TTK. 1421. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olup aynı Yasanın 1409-(2). maddesi hükmüne göre, rizikonun, teminat dışında kaldığına ilişkin savunmanın, sigortacı tarafından kanıtlanması gerektiği; rizikonun varlığını davacı kanıtlamış ve esasen bu husus dosya kapsamı ile de sabit olduğu, bahse konu aracın uyuşmazlığa konu kaza ile birlikte toplam 3 hasar kaydının bulunduğu, aracın serbest piyasa koşullarında dava konusu hasardan önceki 2. El piyasa değerinin 190.500,00 TL olduğu, dava konusu hasardan sonra ise 120.000,00 TL olduğu, Yargıtay içtihatları gereği gerçek zararın hasar tarihi itibariyle 190.500,00 TL- hasardan sonraki değeri 120.000,00 TL arasındaki bedelin düşülmesiyle kalan 70.500,00 TL olacağı, aracın tamir sürecinin (7) günden uzun sürecek olmasına rağmen, davalı şirketin sigorta poliçesi kapsamında, kaza başına maksimum (7) günlük araç kiralama bedelini karşılamasının gerekmesine göre, 7×200,00 TL=1.400,00 TL ikame araç kira bedeli ile birlikte davacının uğradığı gerçek zararın 71.900,00 TL bulunduğu, riziko kapsamında davacıya ait araçta oluşan onarım bedelinin ise; KDV hariç 65.400,00 TL olduğu dikkate alındığında, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları 3.3.2.2 maddesinin somut olayda uygulanma ihtimali bulunmadığı anlaşılmakla denilmek suretiyle; davanın kısmen kabulü ile 71.900,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı sigorta şirketi vekili ve katılma yolu ile de davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf nedenleri; davacıya ait araçta oluşan zararın, kasko sigorta poliçesinin teminatı kapsamında kaldığına ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğu, zira taraflar arasında düzenlenen poliçede sel ve su baskını ile meydana gelen zararlar teminat altına alınmış ise de, yoldaki su birikintisinin “sel ve su baskını” olarak değerlendirilemeyeceğini, kaldı ki davacı vekilinin iddia ettiği şekilde 16/08/2014 tarihinde davacı aracının zarar görmesine neden olacak nitelikte bir sel/su gibi bir durumun varlığına dair bir kayda rastlanılmadığı, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen 15/04/2016 günlü dilekçe ile esasen zararlandırıcı durumun 07/08/2014 tarihinde meydana geldiği yönünde açıklamada bulunulmuş ise de, hasar ihbarının aracın 16/08/2014 tarihinde zarar gördüğüne dayanılarak yapıldığı, bu durumda zararın 16/08/2014 tarihinde de mi 07/08/2014 tarihinde de mi meydan geldiğinin belli olmadığı, meteoroloji raporuna göre 07/08/2014 tarihinde meydana gelen etkili yağış eve fırtına durumunun kazanın meydana geldiği yer olarak ifade edilen Ataşehir’de meydana geldiğine dair bir tespitin de bulunmadığı, bu durumda davacı tarafın talebinde iyi niyetli sayılamayacağı hususlarına ilişkindir. Davacı vekilinin istinaf nedenleri ise; aracın hasarsız piyasa rayiç değeri ile hasardan sonraki piyasa rayiç değerinin ne olduğuna ilişkin belirlemenin hatalı olduğu, söz konusu aracın vekil edeni tarafından sadece 82.600,00-TL’ye satılabildiği gözetildiğinde, gerçek zararın belirlenenden fazla olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu durumda talep gibi karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;
Dava, kasko sigortalı sözleşmesine dayanılarak açılmış tazminat isteğine ilişkindir. 1-Taraflar arasında görülen davada; davacıya ait aracın davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı olduğu ve kazanın poliçenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği ve sel/su baskını nedeniyle meydana gelen zararların, ek teminatla poliçe kapsamına dahil edildiği konularında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya ait aracın sevki sırasında, yoldaki su birikintisine girmesi neticesinde “hava filtresine su girmesi” sonucunda oluşan zararın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı ve bu olayın meydana geldiği tarihe ilişkin bir takım belirsizliklerin talep konusunu poliçenin teminatı kapsamından çıkarıp çıkarmayacağına ilişkindir. Kasko Sigorta Poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A.1 maddesine göre gerek kullananın iradesi dışında araca ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyetli muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların tümünün sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Bundan ayrı TTK’nın 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de; kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise; bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinde sayılan teminat dışında olan hallerden olması gerekmektedir. Kasko Sigorta Poliçesi Genel Şartları ile TTK’nın 1446/2 maddesi uyarınca, sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ancak o durumda ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacı taraf ilk bildirimden itibaren kazanın nasıl meydana geldiği konusunda aynı şekilde açıklamada bulunmuş olup, kaldırma gönderme kararından sonra temin edilen 12/10/2015 günlü kök ve 27/09/2016 günlü ek uzman bilirkişi heyet raporunda; davacıya ait aracın, yoldaki su birikintisine girmesi neticesinde, motorun hava filtresinin ve buna bağlı olarak da bazı aksamlarının hasar gördüğü, araçtaki hasarın olayın belirtilen oluş şekline uygun bulunduğu bildirilmiştir. Hal böyle olunca, az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince kural olarak ispat yükü üzerinde bulunan davalı sigortacının, aracın sigortalı tarafından açıklandığı şekilde değilde, başka bir şekilde hasarlandığını, somut olarak kanıtlayabildiğinden söz edilemeyeceğine, hasarın meydana geldiği tarih konusunda bir takım farklı bildirim nedenlerinin de daha sonra davacı tarafça açıklanmış bulunması ve açıklanan durumun insani yanılgılar niteliğinde olmasına göre, davalı tarafça ödemeden kaçınmaya gerekçe olarak gösterilen bu durum, tek başına ispat yükünün yer değiştirmesini, diğer bir ifadeyle oluşan rizikonun teminat içinde kaldığının kanıtlama yükünün sigortalıya geçmesini sağlamayacağından, mahkemece yazılı biçim ve şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının reddi gerektiği gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelince; Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle Dairemizce verilen 06/12/2018 gün ve 2017/1273 E., 2018/1464 K.sayılı kaldırma gönderme kararından sonra temin edilen 07/10/2019 günlü kök ve 20/04/2020 günlü ek uzman bilirkişi raporundaki gerçek hasar bedeline ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin, dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi, söz konusu bu raporlardaki belirleme ve değerlendirmeye yönelik olarak davacı tarafça yapılan itirazların tümünün gerekçeli bir biçimde ve doğru şekilde karşılanmış olması göz önüne alındığında, hükme esas alınarak yazılı biçimde karar verilmiş bulunmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilemediğine göre; davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun da reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili ile davalı sigorta şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan alınması gereken istinaf karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.912,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf yasa yoluna başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.228,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının düşümü ile kalan 3.684,00-TL harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan diğer giderlerin ise yapan taraf üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/07/2021