Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/9 E. 2023/2010 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/9
KARAR NO: 2023/2010
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2020
NUMARASI: 2019/167 Esas – 2020/555 Karar
DAVANIN KONUSU: Kasko Sigorta Poliçesi Kapsamında Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı … plaka sayılı ticari aracın, 25/11/2018 tarihinde meydana gelen kazada hasarlandığını, kaza sonrası davalı şirkete başvuru yapıldığını, ancak araç sürücüsünün kaza yerinden ayrılması sebebiyle ödeme yapılmadığını, Çorum 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/22 değişik iş sayılı dosyası ile hasar tespiti yapıldığını, yapılan incelemede 52.000 TL hasar tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydı ile 51.920-TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 20/07/2020 tarihli dilekçesi ile talebini 132.338,80-TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; meydana gelen trafik kazası sebebiyle yapılan hasar ihbarı neticesinde … nolu hasar dosyasının açıldığını, yapılan incelemeler neticesinde araçta KDV dahil 132.338,80 TL hasar belirlendiğini, kazaya karışan araç sürücüsünün kazayı kolluk kuvvetlerine bildirmediğini, kazayı gören 3. şahıslar tarafından kolluk kuvvetlerine haber verildiğini, sürücünün olay mahalinden kaçtığını, bu nedenle alkol ölçümü muayenesinin yapılamadığını, olaydan 18 saat sonra karakola müracaat ederek ifadesinin alındığını, bu davranışın hayatın olağanakışına aykırı olduğunu, sürücünün 2010 yılında uyuturucu kullanmaktan dolayı sürücü belgesine yaklaşık 1 yıl süre ile el konulduğunu, sigortalı araçtaki hasarın iddia edildiği gibi meydana gelmesine karşın olaydan sonra sürücünün firar etmesinin, alkol ve uyuşturucu madde tetkiki için sağlık kuruluşuna müracat etmemesinin hayatın olağan akışına uymadığını, bu sebeple sigorta genel şartları A.5.10 maddesi gereği hasar talebinin reddedildiğini, iyi niyeti bulunmayan davacının tazminat talebinin reddinin gerektiğini, araç sürücüsünün olay anında alkol ya da uyuşturucu madde kullanmadığını ispat etmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanın kabulüne,132.338,80-TL’nin, 14.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen karar karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davalı vekilinin istinaf başvuru sebepleri;Uyuşmazlık konusu trafik kazası sonucunda sürücünün nedensiz bir şekilde olay yerini terk ettiği, olaydan 18 saat sonra kolluk kuvvetlerine başvurarak ifade verdiği, bu nedenle alkol ölçümü ve uyuşturucu madde tetkiki yapılamadığı, iyi niyeti bulunmayan davacı sigortalının tazminat talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğu, ispat yükünün müvekkili şirkette olduğuna dair mahkeme gerekçesinin hatalı olduğu, yargılamada mahkemeden sigortalı araç sürücüsü …’in ehliyeti ile ilgili ceza, tüm kısıtlama ve men bilgilerini içeren kayıtların celbi talep edilmişse de bu hususun gereğinin yerine getirilmediği, araştırma yapılmadığı, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı kararın hatalı olduğu, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda davacı tarafından yaptırılan tespite ilişkin bilirkişi raporu incelenmeksizin ve uyuşmazlık konusu aracın onarımının ekonomik olup olmadığı, araç için “ağır hasarlı araç prosedürü” uygulanmasının gerekip gerekmediği tartışılmaksızın değerlendirme yapıldığı, hasar bedeline illşkin itirazları değerlendirilmeksizin tesis edilen kararın hatalı olduğu, bir an için onarım bedelinin 132.338,80-TL olduğu kabul edilse bile uyuşmazlık konusu aracın olay tarihindeki rayiç değeri olan 140.000-TL göz önüne alındığında aracın onarımının ekonomik olup olmadığının tespiti, ekonomik olmadığının belirlenmesi halinde “rayiç bedel” ve “sovtaj bedelinin” belirlenmesi ve araç onarılmış ise onarıma ilişkin belgelerin, eğer hasarlı olarak satılmış ise satışa ilişkin belgelerin talep edilerek “gerçek hasar bedelinin” belirlenmesi gerekirken, tüm bunların yapılmamış olmasının hatalı olduğu, hususlarına ilişkindir. Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında görülen davada; davacıya ait ticari (Kamyon – çekici) aracın davalı sigorta şirketi nezdinde Genişletilmiş Maksimum Kasko Poliçesi ile sigortalı olduğu ve kazanın poliçenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık; 25/11/2018 tarihinde meydana geldiği kabul edilen rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olup olmadığı ve ispat yükünün hangi tarafta bulunduğuna ilişkindir. Kasko Sigorta Poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A.1 maddesine göre gerek kullananın iradesi dışında araca ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyetli muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların tümünün sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Bundan ayrı TTK’nın 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de; kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise; bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinde sayılan teminat dışında olan hallerden olması ve sigortalının rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ancak o durumda ispat yükü yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını kanıtlama yükü sigortalıya geçer. Kaza tarihinde yürürlükte olan ve 01/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarına göre; teminat dışı kalan haller A.5 maddesinde sayılmıştır. A.5.10 bendinde de zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb.) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 bentlerindeki ihlaller nedeniyle sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek veya alkollü sevki gizlemek için kaza yerinden ayrılma halini teminat dışı olarak düzenlemiştir. Somut olayda; 25/11/2018 tarihinde saat 22:00 sularında trafik kazasının meydana geldiği; dosyada mevcut 25/11/2018 tarihli kaza tespit tutanağı içeriğine göre, sürücüsü tespit edilemeyen sigortalı … plakalı çekici ve yine bu çekiciye takılı cam ve ayna yüklü …plakalı yarı römorkun kaza yerine geldiği esnada sürücünün tespit edilemeyen bir nedenden dolayı direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağ tarafına yatması sonucu meydana gelen trafik kazasında araç içindeki cam ve aynaların kullanılamaz derecede hasarlı olduğu, çekici ve buna bağlı yarı römork cinsi araçların hareket edemeyecek derecede hasarlı olduklarının tespit edildiği, kazaya karışan sürücünün araç içerisinden kendi imkanları ile çıkarak kaza mahallinde hiç bir tedbir ve güvenlik önlemi almadan kaza yerini terk ettiği, kazadan bir gün sonra karakola gittiği ve ifadesinin alındığı, dava dışı sürücü …’in ifadesinde; kullandığı aracın kendisine ait olmadığı ve kaza yaptığı yer gitmesi gereken güzergah olmadığı için olayın etkisi ile şoka girdiği ve aracı bırakarak olay yerinden ayrıldığı yönünde beyanda bulunduğu, anlaşılmıştır. Her ne kadar poliçe tanzim tarihi ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmekte ise de; eldeki davada; davacıya ait aracın sürücüsü …’in olay yerinden ayrılması konusunda “can güvenliği” sebebine dayanmadığı, mesleği şoför (kendi beyanından) olan sürücü …’in kaza nedeniyle paniğe kapılmasının olağan kabul edilemeyeceği, üstelik aracı bırakıp, hiç bir güvenlik önlemi almadan olay yerini terk ettiği ve uzun sayılması gereken bir süreden sonra (kazadan 1 gün sonra) kolluk birimlerine başvurduğu, bu suretle alkol muayyene evrakları ile kazaya ilişkin diğer kayıt ve belgelerin düzenlenmesine engel olduğu, bu durumda Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın A.5. ve TTK’nın 1446/2.maddesi gereğince ispat yükünün yer değiştirerek davacı sigortalıya geçtiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacı tarafça rizikonun teminat kapsamında olduğu hususunun ise ispat edilmediği sonucuna varılmıştır. Hal böyle olunca da; ilk derece mahkemesince, az yukarıda açıklanan yasal hükümler ile tespitler gereğince rizikonun teminat kapsamında kaldığının ispat yükünün davacı sigortalıda olduğu ve davacı sigortalı tarafından rizikonun teminat kapsamında olduğunun ispat edilemediği gözetilerek açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün davalı sigortacıda olduğu ve rizikonun teminat dışı olduğunun davalı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması, HMK’nın 353/1-b/2.maddesi hükmü gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-)İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/10/2020 tarih ve 2019/167 Esas 2020/555 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,a-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya iadesine,b-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, c-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına, 2-)İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/10/2020 tarih ve 2019/167 Esas- 2020/555 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, a-)Davanın REDDİNE,b-)Davacı tarafından yatırılması gereken 269,85-TL harçtan peşin alınan 44,40-TL harcın düşümü ile bakiye 225,45-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, c-)Davalı tarafından yapılan 23,63-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d-)davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 17.900,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-)Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2023