Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/802
KARAR NO: 2023/838
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2020
NUMARASI: 2018/1108 Esas – 2020/530 Karar
DAVANIN KONUSU: Kaza Sigortası Kaynaklı Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni banka ile dava dışı … arasında düzenlenen Tüketici Kredi ve Rehin Sözleşmesi kapsamında, … adına kayıtlı … plaka sayılı araç kaydı üzerine müvekkili banka lehine rehin şerhi işlendiğini ve rehin şerhi işlenen aracın davalı sigorta şirketi nezdinde 17/12/2014 tarih ve … sayılı poliçe ile kasko sigortalı bulunduğunu, kredi borçlusunun sözleşme gereklerini yerine getirmemesi nedeniyle, hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, bu takip sırasında aracın trafik kazasında hasarlanması nedeniyle araç malikinin yaptığı başvuru neticesinde, davalı sigorta şirketi nezdinde hasar dosyası açıldığının belirlendiğini, müvekkili bankanın sigortalı araç üzerinde dain-i mürtein sıfatıyla menfaati bulunduğundan hasar bedelinin müvekkiline ödenmesi gerektiğinden, taraflarınca davalı sigorta şirketine ihtarname gönderilerek tazminat bedelinin ödenmesinin istenildiğini ancak sonuç alınamadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) mahkemece tespit edilecek kasko poliçe teminat bedelinin ihtarname tarihinden işletilecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında davacı banka alacağının … A.Ş’ne temlik edildiği görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davacının dava açma hakkını yani dain ve mürtehin sıfatının bulunduğunu ispat etmesi ve bu kapsamda aracın gerek ruhsatında gerekse müvekkili şirket tarafından tanzim edilen poliçede davacının dain-i mürtein olarak gösterilmiş olması gerektiğini, ayrıca vekil edeni şirket nezdinde 17/12/2014-17/14/2015 tarihleri arasını kapsar biçimde kasko sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın 05/01/2015 tarihinde… isimli şahsın sevk ve idaresindeyken kaza meydana geldiğine ilişkin ihbar üzerine hasar dosyası açıldığını, yapılan inceleme sonucunda 21.980,69-TL olduğunun ekspertiz raporuyla tespit edildiğini, ancak gerek ruhsat sahibi …’in gerekçe eşi …’in el yazılı beyanlarından da anlaşılacağı üzere, kaza sonrasında sürücünün olay yerini terk ettiği ve kazadan önce alkollü bir yemeğe katıldığının belirlendiğini, böyle bir durumda talep konusunun teminat kapsamında olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Dosya kapsamından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nce verilen 13/11/2018 gün 2018/1365 esas – 2018/1864 karar sayılı ilam uyarınca, eldeki dava yönünden İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlendiği ve bu suretle de asliye hukuk mahkemesiyle asliye ticaret mahkemesi arasında meydana gelen göreve ilişkin uyuşmazlığın giderildiği, davaya bu sebeple İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından değerlendirilerek, taraflar arası uyuşmazlığın esas yönünden sonuçlandırıldığı görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; “… plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı olduğu, sigorta poliçesinin kaza tarihini kapsadığı, davacının dain mürtehin sıfatını taşıdığı anlaşılmıştır. Poliçe tanzim tarihi ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın A.5. maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yükü yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığının ispat yükü sigortalıya geçer. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında; 05.01.2015 tarihinde saat 04.00 sıralarında davaya konu trafik kazasının meydana geldiği, … plaka sayılı aracın karışmış olduğu bu kazada polis memurlarınca tutulan 05.01.2015 tarihli tutanağa göre anılan araç sürücüsünün kazadan sonra olay mahallini terk ettiğinin bildirildiği, adı geçen sürücünün olaydan yaklaşık 10 saat sonra 05.01.2015 günü saat 13.40 sıralarında Afyonkarahisar Devlet Hastanesine başvurarak alkol testi yaptırdığı, ayrıca, “beyanımdır” başlıklı el yazısıyla yazılmış dilekçe düzenlediği ve bu dilekçe içeriğine göre de kazadan sonra ” kazadan korktuğu, havanın soğuk olduğu” gerekçesiyle olay yerini terk ettiğini ve ertesi sabah yetkililileri bilgilendirdiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Olay tarihinde geçerli olan KSGŞ’nın A.5.10. maddesinde, “zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde, sigortalısı olan … plakalı araç sürücüsünün olay yerini terk etttğini, alkollü olduğunu ve bu yüzden hasarın teminat dışında kaldığını iddia etmiştir. KSGŞ’nın 5.5. Maddesinde, aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar teminat kapsamı dışında kalan zararlar olarak belirlenmiştir. Yukarıda anılan kanun ve sigorta genel şartları gereği, kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa aracın sürücüsü olan …’in olay yerinden ayrılma gerekçesi olarak ileri sürdüğü ,”kazadan korktuğu, havanın soğuk olduğu” sebebin, KSGŞ’nın A.5.10. Maddesinde belirtilen sebeplerden olmadığı gibi, bu sebeple olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kazadan yaklaşık 10 saat sonra alkol testi yaptırmak için hastaneye başvurduğu nazara alındığında, somut olayda haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, sigortalıya -yani somut olayda- davacıya geçtiğinin kabulünün zorunlu olduğu açıktır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre araç sürücüsünün olay yerini zaruret nedeniyle terk ettiği davacı tarafça ispat olunamamıştır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 19/06/2017 tarih ve 2016/11677 Esas, 2017/6905 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 21/06/2018 tarih ve 2015/11912 Esas, 2018/6248 Karar sayılı kararı, 17. Hukuk Dairesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2017/3063 Esas, 2019/10651 Karar sayılı kararı ) Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacı tarafça … plakalı araç sürücüsünün olay yerini zaruretten terk ettiği hususu geçerli deliller ile ispat edilememiştir. Buna göre Kasko Genel Şartlar A.5.10. maddesi uyarınca talebin teminat dışında kaldığı anlaşılarak davanın reddine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk etmiş olmasının tek başına rizikonun teminat dışı kalmasını sağlamayacağının belirgin olduğu ve davalı sigorta şirketinin talep konusu rizikonun teminat dışı olduğuna ilişkin iddiasını somut olarak kanıtlayamadığı halde, ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu varsayımından hareketle, davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Görülmekte olan dava; davalı sigorta şirketi ile dava dışı sigortalısı arasında düzenlenen kasko sigorta poliçesiyle sigortalı bulunan araçta, trafik kazası sonrasında meydana gelen hasar nedeniyle sigortalıya ödenecek tutarın, dain-i mürtein sıfatına haiz olduğu ileri sürülen davacıya ödenmesi isteğine ilişkin olup, taraflar arasında dava dışı … isimli şahıs adına kayıtlı … plaka sayılı aracın, davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı olduğu , talep konusu rizikonun poliçenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği ve kazadan sonra sigortalı araç sürücüsünün kaza mahallini terk ettiği konularında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İstinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre taraflar arasındaki temel uyuşmazlık kasko sigortalı araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk etmesinin haklı bir nedeni olup olmadığı, 05/01/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonrasında araç sürücüsününü kaza yerinden ayrılması durumunun, talep konusu rizikoyu kasko sigorta poliçesinin teminatı kapsamından çıkartıp çıkartmayacağı ve somut olayın özelliklerine göre oluşan rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olup olmadığına ilişkin ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu noktalarında toplanmaktadır. Kasko Sigorta Poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A.1 maddesine göre gerek kullananın iradesi dışında araca ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyetli muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların tümünün sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Bundan ayrı TTK’nın 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de; kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise; bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinde sayılan teminat dışında olan hallerden olması gerekmektedir. Kasko Sigorta Poliçesi Genel Şartları ile TTK’nın 1446/2 maddesi uyarınca, sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ancak o durumda ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Olay tarihinde yürürlükte bulunan KSGŞ’nin A.5.10.maddesinde “zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb.) hariç olmaz üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle sürücüsünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan tüm bu düzenlemeler gereği, kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü davalı sigortacıda bulunmakta ise de; somut olayın özelliklerine göre tek taraflı trafik kazasının 05/01/2015 tarihinde saat 4 sularında meydana geldiği, araç sürücüsü olduğu belirtilen, …’in kaza neticesinde yaralanmadığı, sadece hasarın kendisini korkuttuğu ve havanın da soğuk olması nedeniyle evine gittiğini açıkladığı, durumdan ertesi gün polisin ve sigorta şirketinin haberdar edildiğini bildirdiği ancak…’in kazadan çok sonra kan tetkiki için Afyon Devlet Hastanesi’ne 05/01/2015 gün saat 13.40’ta başvuruda bulunduğu, trafik polislerince düzenlenen tutanağa göre aracın orta refüj üzerinde olduğu, araç sürücüsünün olay yerinde bulunmadığı ve aracın kapılarının da kilitli olduğu gözetildiğinde, haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü ve ehliyetsiz olmadığının ispat yükünün sigortalıya geçtiğini kabul etmek gerekmektedir. Hal böyle olunca; … plaka sayılı araç sürücüsü olduğu iddia edilen…’in yaralanmadığı, kazanın tek taraflı olduğu, sürücünün aracı kilitlenerek olay yerinden ayrıldığı, can güvenliğini tehlikeye atacak bir durum söz konusu olmadığı halde eve gidilerek, kazadan yaklaşık 11-12 saat sonra alkol muayenesine başvuruda bulunulması olguları birlikte değerlendirildiğinde, olay yerini terkin haklı bir nedene dayanmadığı, somut olayın özelliklerine göre ispat yükünün sigortalıya (somut olayda rehin hakkı sahibine) ait olacağı ve dosyadaki mevcut delillere göre hasarın teminat kapsamında kaldığı davacı tarafından ispatlanamadığı görüşünden hareketle, mahkemece yazılı biçim ve şekilde davanın reddine karar verilmesinde istinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre herhangi bir isabetsizlik tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 179,90-TL harçtan peşin yatırılan 59,30-TL harcın düşümü ile bakiye 120,60-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023