Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/552 E. 2023/897 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/552
KARAR NO: 2023/897
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2015/1165 Esas – 2020/731 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/05/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı motosiklet sürücüsü …’in, Ceyhan istikametinden Yumurtalık istikametine araç sevki sırasında viraja hızla girmesi neticesinde aracın kayarak su tahliye kanalına doğru sürüklenmesi neticesinde meydana gelen 21/08/2015 günlü tek taraflı trafik kazasında, vekil edeninin ağır bir biçimde yaralanarak kafa tasında çatlama oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla, iş gücü kaybından doğan 1.000,00-TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatının dava tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 21/08/2015 günlü kazaya sebebiyet verdiği ileri sürülen aracın vekil edeni şirket nezdinde ZMM sigortalı bulunduğunu, ancak sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının kaza neticesinde meydana gelen yaralanmasına bağlı maluliyet oluşup oluşmadığının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden alınacak raporla tespit edilmesini ve davacı gelirine ilişkin belge ibraz etmediğinden tazminat hesaplamasının asgari ücret üzerinden yapılmasını istediklerine beyanla davaya karşı koymuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek 21/08/2015 günlü trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğu, ancak söz konusu araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanmasında %80 oranında kusurlu bulunduğunun 10/09/2020 günlü kusur bilirkişi raporuyla tespit edildiği, davacının kaza neticesinde çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı işlemleri yönetmeliği hükümleri uyarınca %10,2 oranında maluliyete uğradığının Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 11/04/2018 günlü raporla belirlendiği, Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda davacıda oluşan maluliyetin Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca belirlenen maluliyet oranının hükme esas alınması gerektiği, davacının kendini korumak için tedbir almaması nedeniyle de %20 oranında kusurlu olduğu buna göre davacının kalıcı iş göremezlik zararının 88.288,48-TL olduğunun aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen 10/09/2020 günlü raporda birinci seçenek olarak gösterildiği, ayrıca davacının motosiklette hatır için taşındığının anlaşılması nedeniyle, belirlenen tazminattan %20 oranında hatır taşıması indirimi yapıldığında, davacının talep edebileceği maddi tazminat tutarının 70.630,78-TL olacağının anlaşıldığı şeklindeki gerekçeyle; -Davanın KISMEN KABULÜNE, -Davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kısmen kabulü ile 70.630,78 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, -Fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekilinin istinaf nedenleri; vekil edeninin kaza neticesinde uğradığı maluliyetin, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine ve ayrıca bakiye yaşam süresinin de PMF Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi doğru ise de; söz konusu aktüer bilirkişi raporuna SGK uzun vade hizmet dökümü sunularak davacının gelirinin asgari ücretin üzerinde bulunduğu, buna göre hesaplama yapılması gerektiği belirtilerek itiraz edildiği halde, bu itiraz üzerinde durulmaksızın gelirin asgari ücret kadar olduğu varsayımından hareketle, yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının hatalı olduğu, ayrıca hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporuna vaki diğer itirazlarının da değerlendirilmediği, bu nedenle eksik hesaplama yapıldığı, kabule göre de mahkemece taraflarına ıslah yapmak için süre verilmeden davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine ilişkindir.Davalı vekilinin istinaf nedenleri ise; yaptıkları araştırmada davacının 21/08/2015 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle meydana gelen yaralanmasına bağlı maluliyetinin, Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre %8, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %25 olduğunu tespit ettiklerini, dosyada mevcut olan ve Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre tespit edildiği bildirilen %18 oranındaki maluliyetinde olması gerekenden fazla olduğu, bu nedenle karara esas alınan maluliyet oranının hatalı belirlendiği, ayrıca kaza anında kask takmayan ve yolcu olduğu araç sürücüsünün kuralları ihlal etmesine engel olmayan davacının müterafik kusurlu olduğu gözetilerek belirlenen tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken bunun yapılmamış olmasının da isabetsiz bulunduğu hususlarına yöneliktir.Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış kalıcı iş göremezlik (sakatlık ) tazminatı isteğine ilişkindir.1-Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 1086 sayılı HUMK’nın 74. maddesinde (6100 sayılı HMK m. 26) düzenlenmiş olup, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.Davacı vekili dava dilekçesinde, 21/08/2015 günlü trafik kazasında vekil edeninin yaralanarak tedavi altına alındığını, kendisine “kafa kaidesinin kırığı” tanısı konulduğunu, ameliyat olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatı talep etmiştir.Dosya kapsamında temin edilen 10/09/2020 günlü aktüer bilirkişi raporunda davacının maddi zararı bakımından seçenekli bir biçimde hesaplama yapılarak, birinci seçenekte; Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 11/04/2018 günlü raporda Çalışma Gücü Ve Maluliyet Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenen %10,2 maluliyet oranına, PMF Yaşam Tablosuna, asgari ücret düzeyindeki gelire ve %80 kusur oranına göre davacının sürekli iş göremezlik dönem zararının 88.288,48-TL olduğu, ikinci seçenekte de; Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 08/11/2019 günlü raporda Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenen %18 maluliyet oranına, PMF Yaşam Tablosuna, asgari ücret düzeyindeki gelire ve %80 kusur oranına göre davacının sürekli iş göremezlik dönem zararının 155.522,19-TL olduğu bildirilmiş, ayrıca her iki seçenekte de davacının geçici iş göremezlik dönem zararının ne olduğu ayrı ayrı belirtilmiştir.Davacı vekili 10/09/2020 günlü aktüer bilirkişi raporuna karşı sunduğu 27/10/2020 günlü itiraz dilekçesinde; Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 11/04/2018 günlü raporda Çalışma Gücü ve Maluliyet Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenen ve maluliyet oranının %10,2 olduğunu belirleyen 11/04/2018 günlü raporun hesaplamada dikkate alınmasının doğru olduğunu, ayrıca PMF Yaşam Tablosu’nun baz alınmasının da isabetli bulunduğunu bildirmiş, buna karşılık gelirin asgari ücret düzeyinde olduğu yönündeki tespitlere katılmadıklarını, zira vekil edeninin asgari ücretin daha üzerinde gelire sahip bulunduğunu, bu durumu kanıtlayan SGK uzun vade hizmet dökümünü dilekçe ekinde mahkemeye sunduklarını, ayrıca söz konusu aktüer raporda bilinen dönem hesabının rapor tarihine kadar (10/09/2020) yapılması gerekirken, 21/08/2020 tarihine kadar yapılmasının doğru olmadığını, bu şekilde eksik tazminat hesaplandığını, keza bilirkişinin kendisini mahkeme yerine koyarak davacının %20 müterafik kusurlu olduğunu ve hatır taşıması bulunduğunu belirterek buna göre hesaplama yapmasının da isabetsiz olduğunu itirazları doğrultusunda yeniden rapor düzenlenmesini talep ettiği görülmüş ve davacı tarafın fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak kaydıyla 1.000,00-TL bedel üzerinden açtığı eldeki davada herhangi bir bedel arttırımı veya ıslah yoluna gidilmediği görülmüştür.Hal böyle olunca mahkemece, bedel arttırımı veya ıslah yapılmayan bir davada, dava dilekçesiyle talep edilen miktar sadece 1.000,00-TL olduğu halde, talebin aşılması suretiyle 70.630,78-TL sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilmiş olması ve esasen teknik anlamda reddedilen bir miktar bulunmadığı halde, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilerek buna göre harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması da usul ve yasaya açık aykırılık teşkil etmektedir.2-Bundan ayrı; cismani bir zarar nedeniyle yapılan tazminat hesaplamasında zarar görenin gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Somut olayda davacı vekili aktüer bilirkişi raporuna itirazında vekil edeninin aylık gelirinin asgari ücret üzerinde olduğunu beyan ederek, bu yöndeki iddiasını kanıtlama bakımından “SGK Uzun Vade Hizmet Dökümü” ibraz ederek tazminatın iş bu gelir belgesine göre yeniden hesaplama yapılmasını talep etmiş ve ayrıca bilinen dönem hesabının rapor tarihine kadar yapılması gerekirken, 21/08/2020 tarihine kadar yapılmış olması nedeniyle eksik tazminat hesaplandığını ileri sürmüştür. Bilinen dönem hesabının kural olarak rapor tarihine kadar yapılmış olması, yerleşmiş yargısal içtihatların bir gereği bulunduğundan mahkemece, davacının gelire ve hesap dönemine ilişkin itirazları üzerinde durulması ve bu yöndeki itirazların karşılanması gerekirken bunun yapılmamış olması gerekirken bunun yapılmamış olması ve davacı vekilinin yeniden rapor alınması yönündeki talebinin gerekçesiz bir şekilde reddedilmiş olması da isabetsizdir.Bu durumda mahkemece, davacı vekilinin rapora karşı açıklanan hususlara ilişkin itirazları gözetilerek aktüer bilirkişiden bu itirazlar doğrultusunda ( davalı vekili tarafından dosyaya Uyap aracılığı ile sunulan 06/01/2020 günlü beyan dilekçesinde açıkça; hesaplamanın 30/05/2019 günlü maluliyet raporuna göre yapılmasını istediğine ve söz konusu bu raporla, davacının maluliyet oranını belirleyen 11 /04/2018 günlü raporun birebir aynı olduğu ve aynı kurumca düzenlendiği ve davacı vekilince de aktuer bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada 11/04/2018 günlü raporla belirlenen % 10,2 oranındaki maluliyetin esas alınmasının ve hesaplamada PMF Yaşam Tablosunun baz alınmasının doğru olduğunun kabul edildiği gözetildiğinde, karşılıklı yapılan tüm bu açıklamalar taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturacağından, açıklanan hususlardaki verilere dokunulmaksızın) ek rapor temini yoluna gidilmesi ve ondan sonra taraflar arasındaki uyuşmazlığın sonuçlandırılması gerekmektedir. Eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile karar verilemez.Sonuç itibariyle yukarıda bentler halinde gösterilen sebeplerle, usul ve yasaya aykırı olduğu tespit edilen karara karşı taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK 353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına ve kaldırma kararının gerekçeleri gözetildiğinde taraf vekillerinin açıklanan hususlar dışında kalan sair istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2020 tarih ve 2015/1165 Esas 2020/731 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı ve davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- İstinaf yasa yoluna başvuran taraflar tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/05/2023