Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/48 E. 2021/1859 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/48
KARAR NO: 2021/1859
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/07/2020
NUMARASI: 2015/911 2020/453
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi-Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 21/01/2013 kaza tarihinde davalıların sürücüsü işleteni ve ZMMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın yaya olan davacı …’a çarpması sonucu davacının yaralanarak malul kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı ile davacının eş ve çocukları için ayrı ayrı 1.000 TL maddi tazminatın, davacı … için 40.000 TL manevi tazminat ve diğer davalılar için ayrı ayrı 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; A) Maddi tazminata ilişkin davanın kısman kabulü ile kısman reddine; 1- Davacı … için 93.833,08 TL maddi tazminatın, davalı … Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 18.09.2015 tarihinden, diğer davalılar … A.Ş. ve … yönünden kaza tarihi olan 21.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Davacılar …, … ve … yönünden maddi tazminat davasının reddine, B) Manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, 1-Davacı … için 15.000,00 TL, Davacılar …, … ve … için 5.000,00’er TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … A.Ş. ve …’dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Davalılar … A.Ş. ve … vekilleri ile davacılar vekili katılma yolu ile istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu kazadan sorumlu olmadıklarını, zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmediğini, davalı sürücünün olayda kusurunun bulunmadığını, davacı …’ın kazancının olmadığını, faiz başlangıç tarihinin hatalı belirlendiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; kusur durumunun hatalı belirlendiğini, zaman aşımı itirazının değerlendirilmediğini, manevi tazminat yönünden tarafların sosyal ve ekonomik durumunun gözardı edildiğini, belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Davacı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesinde; davacı …nin evlere temizliğe gittiğini, bu nedenle gerçek gelirinin tazminata esas alınması gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın az olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; 21/01/2013 kaza tarihinde davalıların sürücüsü işleteni ve ZMMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın yaya olan davacı …’a çarpması sonucu davacının yaralanarak malul kaldığı anlaşılmıştır. Dava konusu olayda trafik kazası 21/01/2013 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 18/09/2015 tarihinde açılmış, 04/02/2020 tarihinde ise ıslah dilekçesi verilmiştir. Bu nedenle kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89/1. ve 66/1-e maddeleri uyarınca kazada sadece davacı yaralandığından öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup dava ve ıslah tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresi ile dava zamanaşımı süresinin geçmediği de göz önünde tutulduğunda, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” denilmek suretiyle işletenin tanımı yapılmıştır. 2918 sayılı Kanunun 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmıştır. Şekli ölçüte göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Yargıtayın ve doktrinin kabul ettiği maddi ölçüte göre ise; trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup, önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. Yine aynı Kanunun 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında kazaya karışan aracın uzun süreli kiracısı olan … A.Ş ‘nin kazaya karışan aracın işleteni olduğu ve üçüncü kişilerin uğradığı zararlardan sorumlu olduğu gözönünde tutulduğunda, bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Davacı … yönünden evlere temizliğe gitmenin düzenli ve sürekli bir iş niteliği taşımaması, tanıkların sözlü beyanların sürekli geliri kanıtlamaya yönelik güçlü kanıt olma niteliği taşımamaları dikkate alındığında davacının iddiasının kanıtlandığının kabulü mümkün değildir. Bu durumda, davacının net asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği kabulü ile yapılan hesaplama doğrudur. Manevi tazminat yönünden yapılan incelemede; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda, kazanın meydana geldiği tarih, kusur durumu, davacıda meydana gelen yaralanmanın niteliği, davacı yaşı, tarafların, dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ile yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda; Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Sonuç olarak; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, dava dilekçesinde faiz talep edilmiş bulunulmasına ve bu hususta ki ilk derece mahkemesinin uygulamasında hata bulunmamasına, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında da bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacılar vekilinin ve davalılar vekillerinin istinaf talebinin ayrı ayrı HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davalılar ve davacı istinaf başvurusunun ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1) 2-)Alınması gereken 8.462,45-TL harçtan peşin yatırılan 4.228,80-TL nispi karar ilam harcının düşümü ile 4.233,65-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-)Alınması gereken 237,20-TL harçtan peşin yatırılan 108,80-TL nispi karar ilam harcının düşümü ile 128,40-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davacılar …, …, … ve …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-)Yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK.m.361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.25/11/2021