Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/340 E. 2022/362 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/340
KARAR NO: 2022/362
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2020
NUMARASI: 2015/1493 Esas 2020/407 Karar
DAVA TÜRÜ : Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda bilgileri yazılı ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili 01/07/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; 18/06/2005 tarihinde Florya Sirkeci istikametinde seyir halinde olan dava dışı sürücü…kontrolündeki … plaka sayılı aracın, karşıdan karşıya geçmekte olan yaya müvekkilleri …’a ve …’a çarptığını, kaza neticesinde müvekkili …’un kucağında bulunan oğlu …’un hayatını kaybettiğini, müvekkillerinin ise ağır şekilde yaralandığını, meydana gelen kaza sonrasında Karakoyulları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile davalı şirkete sigortalı bulunan … plakalı sayılı aracın karışmış olduğu trafik kazası neticesinde müvekkilileri … ve …’a vücut fonksiyonlarında kayıp meydana geldiğinden maluliyetlerini gidermek amacıyla ve ayrıca …’a oğlunun ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma bakımından davalı şirketçe bir ödeme yapılmış ise de yapılan ödemelerin düşük olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin her turlu talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketten müvekkilleri … için şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, … açısından şimdilik 500,00 TL maddi (maluliyet) ve destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın 18.06.2005 tarihinde meydana geldiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğunu, ayrıca davanın 01.07.2015 tarihinde açılmış olduğundan 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk ve Yolcu-Sürücü Ferdi Kaza Karma Sigorta Poliçesi ile 07.06.2005-07.06.2006 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin Karayolları Trafik Kanunun Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğu poliçe limiti (Sakallanma ve Ölüm Kişi Başına – 50.000,00 TL) ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davacıların müvekkili şirkete başvurusu üzerine … için hasar dosyası açıldığını, 06.10.2005 tarihinde 500 TL ödeme yapıldığını, davacı … için açılan hasar dosyasına müteakiben 06.10.2005 tarihinde 1.553,35 TL, davacı … için açılan hasar dosyasına müteakiben 06.10.2005 tarihinde 5.836,46 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin güncelleştirilmesi gerektiğini belirterek, aleyhlerine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Mahkememizce Adli Tıp Kurumundan alınan kusur raporunda ceza dosyasından alınan kusur raporuyla paralel şekilde davacıların %65 oranında davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %35 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, kusur oranlarının olayın oluşumuna uygun olması nedeniyle de mahkememizce de uygun görüldüğü, bu kapsamda taraf vekillerinin kusur raporuna yönelik itirazlarının itibar edilmediğini, her ne kadar davalı vekili zaman aşımı definde bulunulmuş olsa da ölümlü trafik kazalarında zaman aşımı süresinin 15 yıl olması nedeniyle zaman aşımı definin reddine karar verildiği, davacıların geçici ve sürekli iş göremezlik süre ve oranlarını belirlendiği, davalı vekilinin ilk sunulan hesap raporuna yönelik itirazları bilirkişi tarafından düzenlenen düzeltme beyanı ve ek raporda değerlendirilerek ve maddi hata kısmı düzeltilerek yeniden hesaplama yapıldığından dikkate alınmadığı, her ne kadar davalı vekili geçici iş göremezlik zararlarının teminat kapsamı dışında olduğunu ileri sürmüş olsa da davalı tarafından ZMMS ile sigortalanan araca ilişkin poliçenin tanzim tarihi ve kaza tarihine göre poliçenin eki olan genel şartların uygulanması gerekeceği; ZMMS Genel Şartları ile zarar görenlerin bir kısım taleplerinin tek taraflı olarak başka bir kurumun sorumluluğunda bırakılması mümkün görülmediği gibi, 6111 sayılı yasanın 59. maddesi ile değişik 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesi ile getirilen düzenleme, tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmet bedellerine ilişkin olup, geçici tedavi sürecindeki bakıcı gideri ve geçici dönem iş görmezlik tazminatı bu düzenleme kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, sigorta limitleri dahilindeki geçici dönem iş görmezlik zararını sigorta şirketlerinden talep edilebileceği gözetilerek davalı vekilinin bu yöndeki itirazına da itibar edilmediği (Emsal; İstanbul BAM 9 Hukuk Dairesinin 2017/782 E.2018/763 K.sayılı kararı), sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin her iki davacı yönünden de ödeme tarihindeki verilere göre yeterli olmadığı, bilirkişi … tarafından hazırlanan 03/04/2020 tarihli hesap raporunun gerekçeli ve denetlenebilir olması nedeniyle hükme esas alındığı, davacıların maddi tazminat açısından toplam zararları teminat limitini aştığından davacı …’un zararının teminat limitine kadar hesaplandığı, yine destekten yoksun kalma açısından garameten hesaplama yapıldığı, her iki davacının trafik kazası nedeniyle sürekli ve geçici olarak iş göremez kaldıkları, yine davacı …’un oğlunun vefatından ötürü destekten yoksun kaldığı anlaşılmakla hesap ek raporu uyarınca ve davacılar vekilinin talep artırım dilekçesi doğrultusunda davanın artırılan haliyle kabulüne, dava öncesinde davalı sigorta şirketine başvuru olduğu ancak başvurunun tebliğine ilişkin dosyada belge bulunmadığından temerrüt tarihinin kısmi ödeme tarihi olan 06/10/2005 tarihi olduğu kabul edilmiş, davalı sigorta şirketine sigortalı araç ticari olduğundan avans faize hükmedildiği” gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE,1-Davacı … yönünden 48.446,65 TL sürekli iş göremezlik, 399,48 TL geçici iş göremezlik, 26.533,41 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 06/10/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Davacı … yönünden 40.477,20 TL sürekli iş göremezlik, 1.130,56 TL geçici iş göremezlik zararının temerrüt tarihi olan 06/10/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna bavşvurulmuştur.Davalı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Müvekkili şirket tarafından davacıların zararı karşılandığından herhangi bir sorumluluklarının kalmadığı, mahkemece hükmedilen tazminata işletilecek avans faiz başlangıç tarihi olarak 06/10/2015 temerrü tarihi belirtilmiş olup kararın bu yönüyle de hatalı olduğu, faizin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz olması gerektiği, davacıların dava konusu talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğu, davacı … yönünden destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiş ise de bu talebin BK’nın 52. madde hükmü gereğince reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 18/06/2005 tarihinde dava dışı sürücü İsmail Kabakçı’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile sahil yolunu takiben Askeri Havalimanı istikametinden Sirkeci yönüne seyir halinde iken kaza mahalli olan … önlerine geldiği esnada aracıyla; seyir istikametine göre sağ taraftan kaplamaya girip karşıdan karşıya geçiş yapan davacı yayalar … ve kucağında üç yaşındaki müteveffa … ile …’ye çarpması ile neticelenen trafik kazasında, davacı …’un davacı …’nin yaralandığı ve …’un kucağında bulunan …’un vefat ettiği, davacı … kendi yaralanması nedeniyle maddi, çocuğunun ölmesi nedeniyle destekten yoksun kalma maddi tazminatı, davacı … ise kendi yaralanması nedeniyle maddi tazminat istemiyle kusurlu olduğunu ileri sürdükleri aracın sigortacısı aleyhine bu davayı açtıkları anlaşılmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60.maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. Maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dava konusu kazada bir kişinin öldüğü anlaşılmaktadır. Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85. ve 66/1-d maddelerinde öngörülen 15 yıllık ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında, dava ve ıslah tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, zamanaşımı süresinin geçmemiş olmasına, temerrüt tarihinin kısmi ödeme tarihi olan 06/10/2005 tarihi olduğunun kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, başvuru sonrası yapılan ödemelerin yeterli olmadığının da tespit edilmiş olmasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca;1/İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2020 tarih ve 2015/1493 Esas 2020/407 Karar sayılı kararına yönelik davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 7.991,40-TL harçtan peşin yatırılan 1.997,85-TL harcın düşümü ile 5.993,55- TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4/Yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.15/03/2022