Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/2348 E. 2022/351 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2348
KARAR NO: 2022/351
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2021
NUMARASI: 2014/534 Esas 2021/1039 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda bilgileri yazılı ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili 28/11/2013 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …’ın kullandığı ve davalı … Sigorta şirketi tarafından sigortalı bulunan … plakalı araçtan inerken kaza geçirdiğini ve ayağından yaralandığını, sol ayak başparmağının ezildiğini ayağında kırıklar meydana geldiğini, tedavisinin uzun süre devam ettiğini, ancak sol ayak başparmağının kesildiğini, müvekkilinin kazada kusursuz, davalı …’ın %100 kusurlu olduğunu belirterek, şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 04/05/2010-2011 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … no.lu Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçedeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, tarafların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, davacının Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan geçici iş göremezlik ödeniği, tedavi gideri ya da peşin sermaye değeri alıp almadığının tespitinin gerektiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılması gerekirken Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kusurlu olduğu kabul edilse dahi davalının uzuv kaybına uğramasının kendi kusuru olduğunu, Tokat’taki tedavisini yarım bırakıp kaçtığı için hastaneye alınmadığını, davalının yakınlarından birinin kendisini arayıp durumu anlattığını, kendisinin Kartal Araştırma Hastanesinde çalışan … adındaki bir yakınını arayarak yardımcı olmasını istediğini ve bu sayede davacının Kartal Araştırma Hastanesi’ne yatış yaptığını, Tokat’taki tedavisini bırakıp İstanbul’a kaçtığı ve yarasına mikrop kaptırdığı için ayak parmağının kesildiğini, yaşanan kaza olayı ile davalının ayak parmağının kesilmesi arasında açıklandığı üzere illiyet bağı olmadığını belirterek, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; açılan davanın trafik kazasından kaynaklı maddi manevi tazminat talepli olduğu, mahkememizce meydana gelen kazada kusur durumunun Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden sorulduğu, dosyada mezkur rapora göre davalı sürücü …’ın meydana gelen kazada %100 oranında kusurlu olduğu, davacının ise kusursuz olduğunun rapor edildiği, mahkememizce kusur raporunun gerekçeli, bilimsel ve denetime uygun olmakla hükme esas alındığı, bundan sonra dosyanın safahatindeki hesaplamaların hükme esas alınan kusur raporu doğrultusunda yapıldığı, kaza tarihinin 19/12/2010 tarihi olduğu, kaza tarihi itibariyle maluliyetin tesbit edilmesinde kullanılacak olan yönetmeliğin 11/10/2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tesbit İşlemleri yönetmeliği olduğu, mahkememizce de kaza tarihinde yürürlükte bulunan doğru yönetmelik hükümlerine göre Adli Tıp Kurumundan maluliyet raporu alındığı ve davacının meydana gelen kaza sebebiyle %15.2 oranında çalışma gücünden kaybettiği ve iyileşmesinin 4 aya kadar uzayacağı ayrıca davacının ayak parmağının ampüte edilmesinin de davaya konu kaza ile illiyetinin bulunduğunun rapor edildiği, kusur hususundan sonra davacının maluliyet oranı da doğru olarak belirlenmekle mahkememizce davacının talep edebileceği tazminat kalemlerinin hesap edilmesi için dosyanın aktüer bilirkişiye sevk edildiği, 03/07/2021 tarihli aktüer bilirkişi raporunun TRH2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemine göre hazırlandığı, dolayısıyla yapılan hesaplamanın usul ve yasaya uygun olup güncel Yargıtay içtihatlarına da uygun olduğu, hükme esas alınan gerekçeli, bilimsel ve denetime elverişli aktüer raporuna göre meydana gelen trafik kazası sebebiyle davacının davalılardan talep edebileceği tazminatın 2.50750-TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 159.029,65-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 161.537,15-TL olduğu mahkememizce anlaşılmış ve davanın maddi tazminat yönünden bu bedeller üzerinden davalı şöför … için haksız fiil tarihi olan kaza tarihinden itibaren, diğer davalı sigorta şirketi için ise daha önce temerrüde düşürüldüğü dosya kapsamında isbat edilememekle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken -müteselsilen tahsiline karar verilmiş; manevi tazminat yönünden ise davacının meydana gelen kaza sebebiyle yaşamış olduğu elem, ızdırap, davacının kazanın meydana gelmesinde kusursuz oluşu, maluliyet oranının nisbeten yüksek olması, bilhassa kaza sebebiyle ayak parmaklarından birini yitirmiş olması, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiği lakin haksız fiili de özendirmeyecek derecede olmasının elzem olduğu mahkememizce değerlendirilmiş ve manevi tazminat talebi kısmen kabul edilerek takdiren 10.000,00-Tl manevi tazminata hükmedilmiş fazlaya ilişkin talep reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesi ile; 1-Açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, A-Maddi tazminat istemi yönünden; davanın KABULÜ ile; 2.507,50 TL geçici iş göremezlik, 159.029,65 TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 161.537,15 TL maddi tazminatının davalı … için 19/12/2010 kaza tarihinden itibaren, diğer davalı … A.Ş için 28/11/2013 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, B-Manevi tazminat istemi yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile;10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 19/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …’tan alınarak davcıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davalı … Sigorta Şirketi vekili ile davalı … vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf sebepleri; Karayolu Taşıma Kanunu md.16 ve ilgili genel şart hükümleri gereği, yolcu taşımacılığı sırasında meydana gelen zarar, öncelikle aracın Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Mali Sorumluluk sigortasından karşılanacağı, yalnızca limitin tükenmesi ve zararın bahsi geçen poliçe limitlerini aşması halinde ZMM (Trafik) sigortacısına limiti aşan kısım için başvurulabileceği, somut olayda davacının yolcu otobüsünde yolcu olduğu sabit olup bu yönüyle Taşımacılık Sigortacısının öncelikli poliçe olarak sorumlu olduğu, müvekkili şirketin ise trafik sigortacısı olduğu, bu yönüyle husumet itirazlarının kabulü gerektiği, davacının özellikle ayak parmağının kesilmesine yol açan süreçte, hastanedeki tedavisini bırakarak Tokat’tan İstanbul’a gitmesi; bu sırada ayağında enfeksiyon gelişmesi ve bunun üzerine parmağının kesilmesinin söz konusu olduğu, ayak parmağının kesilmesiyle sonuçlanan bu süreçte kaza ile illiyet bağının da kesildiğinin kabulü gerekirken bu hususun değerlendirilmediği, kazanın meydana geldiği sırada aracın hareket halinde olmadığı, davacının araca binmeye çalıştığı sırada bir başka yolcunun eteğine basması sonucu araçtan düştüğünü, bu durum karşısında sigortalı aracın “hareket etmesi nedeniyle” kazanın meydana geldiğinin kabulü ve sigortalı araca %100 kusur izafe edilmesinin hatalı olduğu, hükme esas alınan hesaplamada her ne kadar TRH 2010 tablosu kullanılmışsa da, teknik faizin uygulanmamış olması, aktüeryal yöntem yerine progresif rant yönteminin kullanılmış olmasının yürürlükte bulunan açık yasa hükmüne aykırı olduğu, davacının müterafik kusurunun ve hatır taşımasının dikkate alınarak hesaplanan zarardan ilgili indirimlerin yapılması gerekirken yapılmamasının hatalı olduğu, Ceza Soruşturma dosyası incelenerek CMK’nın 253/19 madde kapsamında UZLAŞMA bulunup bulunmadığının incelenmediği hususlarına ilişkindir. Davalı … vekilinin istinaf sebepleri; Davacı tarafın HMK.nun 107 vd. madde hükümlerinde bedel arttırım dilekçesi verdikten sonra ıslah dilekçesi de verdiğinden, alacağa hükmeden yerel mahkemece, ıslahla arttırılan alacak yönünden faizin işleyeceği tarihi ıslah tarihi olarak değil kaza tarihi olarak belirlemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, mahkemece tahkikatın bitirilerek sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmeden hüküm kurulduğu, “hukuki dinlenilme hakkının” kısıtlandığı, kararın bu nedenle hatalı olduğu, zarar ile fiil arasındaki illiyet bağı olmadığı, raporda hiçbir şekilde kazanç getirici meslek yapmadığı, dosyada buna ilişkin bir bilgi olmamasına rağmen hesaplama yapılmak suretiyle malüliyet oranı belirlenmesinin hatalı olduğu, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu hususlarına ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 19/12/2010 günü sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı otobüse … köyünde yanlışlıkla binen yolcu …’ın otobüsten inerken sürücünün kapıyı kapatması neticesinde, ayağının kapıya sıkıştığı, bağırmasıyla tekrar sürücü kapıyı açtığından dengesi kaybolan davacının otobüsten yere düşmesiyle dava konusu olayın meydana geldiği, maddi ve manevi tazminat istemiyle sürücü ve aracın trafik sigortacısı aleyhine bu davanın açıldığı, anlaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda, kazanın meydana geldiği tarih, dosya içeriğine göre meydana gelen kazada davalının tam kusurlu olması, davacının yaralanmasının niteliği, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ile yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda; mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerindedir.Trafik kazasına bağlı cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında “… Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını açıklayıp iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, …, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacaktır (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda; davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH-2010 tablosu kullanılarak ve prograsif rant tekniği uygulanarak hesaplama yapılmış olduğundan, davalı … Sigorta Şirketi vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde bulunmamıştır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, yargılama sırasında kusurla ilgili ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmış olmasına ve davacının yaralanması ile sonuçlanan kazada sürücünün tam kusurlu olmasına, davacı …’ın sürücü ….’ın sevk ve yönetimindeki aracın yolcusu olmadığı, araca yanlışlıkla bindiği ve inmek üzereyken sürücü tarafından aracın kapısının kapatılması sebebiyle ayağının sıkıştığı, sürücünün tekrar kapıyı açtığı sırada araçtan düşerek yaralandığı, bu suretle taşımacılık ilişkisi başlamadığından ZMM sigortacısının sorumluluğuna karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, kazada araç sürücünün tam kusurlu olmasına, maluliyet raporunun kaza tarihinde geçerli yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmış olmasına ve buna dayanan maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, davalı tarafın iddia ettiği ceza soruşturmasında davacının şartlarını ve sonuçlarını tam olarak kavrar bir biçimde özgür iradesiyle yaptığı bir anlaşma niteliği taşıyan bir uzlaşma olmamasına, manevi tazminatın tayin ve takdirinde yukarıda açıklanan ilkelerin gözetilmiş olmasına, haksız fiil niteliğinde ki trafik kazasında kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de hatalı olmamasına, ATK ikinci Üst Kurulunun 17/09/2020 tarihli raporunda belirtildiği üzere; yarım bırakılan bir tedavi süreci tespit edilememesine ve kişide maluliyete neden olan osseöz(kemik) yaralanmaların dava konusu olayla illiyet bağı bulunmasına göre, davalı … Sigorta Şirketi vekili ile davalı … vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/Gerekçe uyarınca;1/İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/10/2021 tarih ve 2014/534 Esas 2021/1039 Karar sayılı kararına yönelik davalı … Sigorta Şirketi vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2/İstinaf eden davalılardan maddi tazminat yönünden alınması gereken 11.034,60-TL harçtan peşin yatırılan 4.823,00-TL harcın düşümü ile 6.211,60-TL harcın istinaf eden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, -İstinaf eden davalı …’dan manevi tazminat yönünden alınması gereken 683,10-TL harçtan peşin olarak yatırılan 169,43-TL harcın düşümü ile bakiye 513,67-TL harcın tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4/Yasa yoluna başvuran davalılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, maddi tazminat yönünden HMK’nun 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, manevi tazminat yönünden kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/03/2022