Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/228 E. 2021/1621 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/228
KARAR NO: 2021/1621
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2020
NUMARASI: 2014/1054 Esas- 2020/409 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/07/2014 kaza tarihinde davalı sürücü … yönetimindeki davalı … adına kayıtlı diğer davalı … Sigorta nezdinde sigortalı … plakalı aracın, yaya olan davacı …’e çarpması sonucu davacının yaralanarak malul kaldığını beyanla, işgöremezlik ve tedavi giderleri için şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 20.000,00-TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi haricindeki davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddini talep etmişlerdir. Açılmış olan davaya ilişkin ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde;
-MADDİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN; -Davanın kabulüyle : 1.000,00-TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketi için dava tarihinden, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihi olan 31/07/2014 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
-MANEVİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN; -Davanın kısmen kabulüyle : 15.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … A.Ş.’den kaza tarihi olan 31/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davalılar … A.Ş. vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı … vekili; dava konusu kazada kusurunun bulunmadığını, maddi tazminata hükmedilemeyeceğini, manevi tazminatın ise fahiş olduğunu, belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekili; işleten sıfatına haiz olmadıklarını, kazaya karışan aracın İstanbul Büyükşehir Belediyesine uzun süre ile kiraya verildiğini, istihdam eden konumunda bulunmadıklarını, manevi tazminata hükmedilemeyeceğini, belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; 31/07/2014 kaza tarihinde, davalı sürücü … yönetimindeki davalı … adına kayıtlı diğer davalı … Sigorta nezdinde sigortalı … plakalı aracın, yaya olan davacı …’e çarpması sonucu davacının yaralanarak malul kaldığı anlaşılmıştır. Elde ki dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 1-)Davalılar hakkında, 1000-TL maddi tazminat için dava açıldığı, mahkemece 1.000 TL maddi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verildiği, anlaşılmıştır. HMK’nın 341/2.madde hükmü uyarınca, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Karar tarihi olan 2020 yılı itibariyle kesinlik sınırı 5.390,00-TL’ye yükseltilmiştir. Bu durumda uyuşmazlığa konu ihtilafın 1.000-TL olduğu ve ilk derece mahkemesinin kararı maddi tazminat yönünden kesin olduğundan yasa yolu kapalı bulunmaktadır. HMK’nın 346/1.madde hükmü uyarınca, miktar itibariyle ret kararının mahkemesince verilmesi gerekli ise de; temyiz merciine de aynı yetkinin tanındığı 01/06/1990 gün ve 1989/03-1990/04 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilmek suretiyle davalılar vekillerinin maddi tazminata ilişkin istinaf istemlerinin ayrı ayır HMK’nın 346/1 ve 352.maddeleri gereğince kararın kesin olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. 2-)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” denilmek suretiyle işletenin tanımı yapılmıştır. 2918 sayılı Kanunun 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmıştır. Şekli ölçüte göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Yargıtayın ve doktrinin kabul ettiği maddi ölçüte göre ise; trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup, önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. Yine aynı Kanunun 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir. Açıklanan düzenlemeler karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Ancak, istinaf eden davalı tarafından sunulan hizmet alım sözleşmesi tasarısı ile 10/04/2013 tarihli araç teslim tutanağı, istinaf eden davalının işleten sıfatını ortadan kaldıracak, zarar gören üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecek derecede yeterli delil mahiyetinde değildir. Bu nedenle istinaf eden davalının işleten sıfatıyla sorumlu tutulmasında her hangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.(HMK’nın 353/1-b/1.maddesi) 3-)6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda, kazanın meydana geldiği tarih, kusur durumu, davacıda meydana gelen yaralanmanın niteliği, davacı yaşı, tarafların, dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ile yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda; Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Bu suretle istinaf istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.(HMK’nın 353/1-b/1.maddesi) Sonuç olarak, dosyada ki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkemesi tarafından delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, oluşa uygun, gerekçeli, denetlenebilir nitelikte ki maluliyet ve kusur raporuna dayanılarak karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik olmamasına göre, istinaf eden davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin; yukarıda 1, 2 ve 3 no lu bentte açıklanan nedenlerle HMK’nın 346/1 ve 352.maddeleri ile HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü gereğince ayrı ayrı reddinin gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıda ki gibi karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davalı … Aş ile … vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1) 2-)Alınması gereken 1.092,96-TL harçtan peşin yatırılan 548-TL nispi karar ilam harcınınn düşümü ile 544,96-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-)Duruşma yapılmadığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-)Yasa yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.03/11/2021