Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/2141 E. 2022/209 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2141
KARAR NO: 2022/209
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2020
NUMARASI: 2014/139 ESAS- 2020/667 KARAR
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta A.Ş nezdinde ZMM sigortalı bulunan ve davalı …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı damperli kamyonun yaya …’e çarpması neticesinde meydana gelen 10/12/2006 günlü trafik kazasında vekil edenlerinin eşi ve annesi olan …’nın hayatını kaybettiğini, kazanın oluşumunda tüm kusurun davalı araç sürücüsü … ile davalı Kartal Belediyesi ve belediyenin taşeronu olan … Aş ait olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla cenaze ve defin masrafları için 500,00-TL ve her bir davacı için ayrı ayrı 500,00-TL olmak kaydıyla toplam 2.500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile; davacı eş Halit için 30.000,00-TL, diğer davacıların da her biri için ayrı ayrı 20.000,00-TL olmak üzere toplam 110.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek en yüksek faiziyle birlikte davalılardan (davalı sigorta şirketi sadece maddi kısmı ile alakalı olarak) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 10/06/2020 günlü ıslah dilekçesi ile de davacı … için olan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istek miktarını 89.678,00-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı Kartal Belediyesi vekili cevabında özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak, davanın konusunu oluşturan kazanın meydana gelmesinde vekil edeni kurumun herhangi bir kusuru bulunmadığını, kazaya neden olduğu ileri sürülen aracın da belediyeyle bir ilgisi bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevabında özetle; 10/12/2006 tarihli trafik kazasından ölün … mirasçılarının poliçe kapsamında ödeme yapılarak tüm sorumluluğun yerine getirildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … cevabında özetle; dava konusu kazanın oluşumunda, asli kusurun müteveffa …’e ait olduğunu, ve talep edilen tazminat miktarların da çok fazla bulunduğunu belirterek aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Aş vekili cevabında özetle; davanın konusu kazaya neden olduğu ileri sürülen … plaka sayılı aracın işleteni olmadığını, araç işleteninin dava dışı … A.Ş olduğunu belirterek, müvekkili aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Yargılama sırasında 10/07/2014 günlü duruşma oturumunda; davalı Kartal Belediye Başkanlığına atfedilen kusurun, hizmet kusuru niteliğinde olduğu, bu nedenle idari yargı kapsamında bulunduğu belirtilerek Kartal Belediyesi aleyhindeki davanın, eldeki davadan tefrikine karar verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; kazanın oluşumunda, davalı araç sürücüsünün %60 oranında, müteveffa yayanın %25 oranında, bölgede çalışma yapan kurumun ise %15 oranında kusurlu olduğu, bu nedenle idare tarafından yapılan çalışmayı ihale yolu ile alan davalı … Aş’nin işi yapan olarak kabul edilmesi gerektiği, davacılar …, …, … ve …”in 18 yaşından büyük ve evli olmaları nedeniyle bu davacılar bakımından destekten yoksun kalma tazminatı koşulları oluşmadığı benimsenmek suretiyle; 23/03/2020 aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; “1- Davacıların maddi tazminat talepleri yönünden; a)Davacı …’in destekten yoksun kalma maddi tazminat talebinin KABULÜ ile, 89.678,86 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılar …, … A.Ş. yönünden kaza tarihi olan 10/12/2006 tarihinden itibaren, … Sigorta AŞ yönünden sigortaya başvuru tarihinden sonraki 9. Gün olan 09/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti olan 52.819,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davacı …’e verilmesine, b) Davacılar …, …, … ve …’in destekten yoksun kalma maddi tazminat taleplerinin REDDİNE, 2-Davacıların manevi tazminat talepleri yönünden; Davacıların manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ ile, Davacı … için 15.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL ve davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … San. AŞ’den alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, ” karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili, davalı sigorta şirketi vekili, davalı … A.Ş. ve adli yardım talepli olarak davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dairemizce adli yardım talebi yönünden yapılan inceleme sonucunda verilen 11/02/2021 günlü ara karar ile; davalı … vekilinin adli yardım talebinin reddedildiği, bu ret kararının derecettan geçerek kesinleşmesini takiben; istinaf dilekçesi verilirken yatırılması gereken harçların davalı …’den alınması için dosyanın geri çevrildiği, ilk derece mahkemesince eksik harçların ikmali için gerekli işlemler yapıldıktan sonra davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu değerlendirilerek verilen 08/07/2021 günlü ek kararla; eksik istinaf harç ve giderlerinin yatırılması konusunda düzenlenen muhtıra gereklerinin yerine getirilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, adı geçen davalılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen 08/07/2021 günlü ek karar; davalı … vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği halde, adı geçen davalı tarafından söz konusu bu ek karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulmadığı görülmüştür. Bu durumda sadece davacılar vekili, davalı … Sigorta A.Ş vekili ve davalı … Aş vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacılar vekilinin istinaf nedenleri; kazanın oluşumunda hiçbir kusuru olmayan müteveffa …’nın %25 kusurlu olduğunun kabul edilmesinin ve davacı … dışında kalan diğer davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, zira bu davacıların 18 yaşından büyük ve evli olmaları, annelerinin desteğine muhtaç olmayacaklarını göstermeyeceği, kabule göre de hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının son derece yetersiz bulunduğu ve kazaya neden olan aracın ticari araç olması nedeniyle ıslah dilekçesi ile açıkça ticari faiz talebinde bulundukları halde yasal faize hükmedilmiş olmasının da isabetsiz bulunduğu, ayrıca talep edilen cenaze giderleri bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı hususlarına ilişkindir. Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf nedenleri; İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen kusur raporunda; sigortalı araç sürücüsünün %10 oranında kusurlu bulunduğu belirtildiği halde, %75 kusur oranına göre yapılan hesaplama sonucunda karar verilmiş olmasının hatalı bulunduğu, ayrıca davalı belediye aleyhine açılan davanın akibeti araştırılmadığından, belediye aleyhindeki davada ayrı bir hesaplama yapılıp yapılmadığı, kusur oranlarının nasıl tespit edildiğinin anlaşılamadığı, bu nedenle verilen kararın usulsüz olduğuna yöneliktir. Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf nedenleri ise; kazanın müvekkili şirketin çalışma yaptığı alanda meydana geldiğine ilişkin bir belirleme olmadığı, kazaya neden olan aracın müvekkili firmaya ait bulunmadığı ve sürücü …’in de firma çalışanı olmadığı dikkate alındığında, sorumluluğu yoluna gidilmesini gerektiren bir durum bulunmadığı halde, vekil edeni firmaya kusur atfedilerek yazılı biçim ve şekilde sorumluluğu yoluna gidilmiş olmasının isabetsiz olduğu, kabule göre de sadece %15 kusurlu olduğu kabul edilen vekil edeninin diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının da haksız bulunduğu, davacı eş için belirlenen destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında hata yapıldığı ve hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının da çok fazla olduğu hususlarına yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsurdur. Somut olayda; davacı taraf, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsü … ile birlikte kazanın meydana geldiği yerde çalışma yapan kurumun ve taşeronu firmanın kusurlu olduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise kazanın oluşumunda herhangi bir kusurları bulunmadığını savunmuştur. Eldeki davanın yargılaması sırasında makine yüksek mühendisi … tarafından düzenlendiği anlaşılan 02/11/2015 günlü kusur raporunda; kazanın oluşumunda müteveffa yayanın %25 oranında, davalı araç sürücüsünün ise %75 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılmış, itiraz üzerine aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 05/09/2016 günlü ek raporda da kök rapordan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığı bildirilmiştir. Bu raporların ceza mahkemesince temin edilen kusur raporları ile çelişkili olduğuna ilişkin itirazlar değerlendirilerek, ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinden rapor temini yoluna gidildiği, ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 25/10/2007 günlü raporda; Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesinde ATK Trafik İhtisas Dairesince temin edilen 15/04/2007 günlü rapordaki belirleme ve değerlendirmelere katılınarak, kazanın oluşumunda müteveffa yayanın %70 oranında, davalı tarafın ise toplam %30 oranında kusurlu olduğu (araç sürücüsü %10, Kartal Belediyesi %10, ve davalı … A.Ş %10) yolunda görüş bildirildiği, mahkemece daha sonra ceza yargılaması sırasında temin edilen birden çok kusur raporu bulunduğu ve eldeki davada da farklı sonuçlar içeren rapor mevcut olduğu, oluşan çelişkilerin giderilmesi gerektiği düşüncesiyle dosyanın 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edildiği, konusunda uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen 08/06/2018 günlü heyet raporunda; dosyadaki mevcut tüm kusur raporlarının irdelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda, kazanın oluş şekli ve kusur durumu bakımından bilirkişi … tarafından düzenlenen belirlemelerin doğru olduğu, ancak söz konusu bu raporda araç sürücüsüne yükletilen %75’lik kusurun tamamının ona ait olmadığı, %15 oranında da yol çalışmasından sorumlu kurumun da kusuru bulunduğu, bu durumda sonuç itibariyle kazanın oluşumunda müteveffanın %25, davalı araç sürücüsü …’in %60 ve yol çalışması yapan kurumun da %15 oranında kusurlu olduğu sonucuna varıldığı ve varılan sonucuna denetime imkan verecek şekilde gerekçelendirildiği görülmüştür. Hal böyle olunca, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, diğer bir anlatımla ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemesini bağlayacağı veya bağlamayacağı konusu üzerinde durulması gerekmektedir. TBK’nın 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir” hükmünü taşımaktadır. Aynı doğrultudaki hüküm 818 sayılı Borçlar Kanununun Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet başlıklı 53.maddesinde “ Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez” şeklindeydi. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Yargısal uygulamada; ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağı istikrarla kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 gün ve 2004/11-115 E.2004/108 K; 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 K sayılı ilamları). Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Y.HGK.10.1.975 gün ve 1971/T-406 E. 1975/1 K. sayılı ilamı; Y.HGK.23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E.ve 1985/21 K.sayılı ilamları ve yukarıda yer alan ilamları). Ayrıca hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması halinde, ceza mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, hukuk davasında kesin delil teşkil eder (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5153). Bilindiği gibi kesin hüküm, ilişkin olduğu konuda uyuşmazlığı ortadan kaldırır. Bu yüzdendir ki, açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması bir yargılama koşuludur. Özellikle bir ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır. Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Türk Borçlar Yasasının 74.maddesi bir engel oluşturmaz (Y.HGK.16.9.1981 gün 1979/1-131 E. ve 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm. 1965 s.22 vd.). Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir(Y.HGK.11.10.1989 gün ve 1989/11-373-472 sayılı ilamı). Ceza mahkemesinde bir tarafın kusurlu olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusursuz olduğuna hükmedilemez. Ne var ki, hukuk hakiminin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak kusur oranını incelemesi olanaklıdır. Bu iki durumun birbirinden iyi ayırt edilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, hukuk mahkemesi az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında ceza mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu noktada, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, ceza mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun hukuk mahkemesini bağlayacağı; buna karşılık, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlamadığı hallerde, ceza mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, hukuk mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle hukuk mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5154-5155). Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri halinde; hukuk hakiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, “Medeni Hukuk” alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; olayla ilgili olarak İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılan ve yargısal denetimden de geçerek kesinleştiği anlaşılan ceza yargılamasına ilişkin dosya kapsamında hukuk hakimini bağlayacak tek maddi olgu müteveffa …’in davalı araç sürücüsünün sevk ve idaresindeki aracın sağ tarafından karşıya geçmek isterken, aracın arka tekeri altında kalması, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsü ve çalışma yapan kurum veya taşeronla birlikte az veya çok kusurlu olması olgusudur. Böyle bir kazada, kullandığı aracın niteliklerini gözetmeyen manevra sırasında arkasını yeterince kontrol etmeyen araç sürücüsünün ve kazanın meydana geldiği yerde çalışma yapan kurum veya taşeronunun ne oranda kusurlu sayılması gerektiği konusunda değildir. Bu durumda, dosyaya ve oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içeren yeterli ve geçerli nitelikteki 08/06/2018 günlü heyet raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilemediğinden, kusura ilişkin tüm taraf itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekili, davalı … Aş’nin kazanın meydana geldiği yerde belediye tarafından yaptırılan çalışmanın taşeronluğunu üstlenen şirket olduğunu, bu nedenle sorumluluğu bulunduğunu ileri sürmüş, davalı şirket vekili ise kazaya neden olan aracın maliki ve işleteni olmadığını, araç işletenin dava dışı başka bir şirket olduğunu, kazayı yapan sürücünün de bu şirketin elemanı bulunduğunu belirterek, görülmekte olan davada husumet ehliyeti bulunmadığını savunmuştur. Dosya kapsamından dava konusu kazanın, belediye tarafından yaptırılan Bordür Tretuvar Taş Kaplama yapım işinde kullanılmak üzere beton getiren aracın, getirdiği betonu döktükten sonra girdiği dar sokaktan çıkmak isterken meydana geldiği, çalışma alanının araç trafiğine kapalı tutulduğu, ancak yaya geçişine izin verildiği, davalı … Aş’nin, belediyenin bu çalışmasını üstlenen firma olduğu ve olayla ilgili olarak ceza mahkemesinde görülerek sonuçlandırılan yargılama sonucunda; kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsü yanında Kartal Belediyesi ile birlikte davalı şirketin de sorumluluğu ve kusuru bulunduğu kabul edilerek, davalı şirketin bu konudaki işlerinden sorumlu olan … ve … isimli şahısların cezalandırılması yoluna gidildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan 08/06/2018 günlü kusur bilirkişi heyet raporunda da, çalışmalar sırasında gerekli işaretleme tedbirlerini almayan ve çalışma bölgesini yaya geçişine kapatmayan kurumun %15 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, dolayısıyla ceza mahkemesince ulaşılan sonuç teyit edilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece yazılı biçim ve şekilde davalı … Aş’nin diğer davalılarla birlikte sorumluluğu yoluna gidilmesinde bir yanılgı bulunmadığından, davalı şirket vekilinin, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğine ilişkin istinaf başvurusunun isabetsiz olduğu sonucuna varılmıştır. Bundan ayrı, davacı tarafın uğradığı zarar, tek bir olaydan kaynaklanmak olup 2918 sayılı KTK’nun 88 ve TBK’nun 61 ve devamı madde hükümleri ile yine TBK’nun 162 ve devamı madde hükümlerine göre; sigortacı dahil, haksız eylem sorumlularından her biri teselsül hükümleri uyarınca tam tazminatla yükümlüdürler. Kusursuz veya bir miktar kusurlu olan davacı taraf, yasanın verdiği müteselsil talep hakkından açıkça vazgeçmedikçe , kendi kusuru dışında kalan kusur sorumlularının tamamına veya bir kaçına ya da birine karşı dava açarak uğradığı zararın tamamının giderilmesini isteyebilir. Davacı taraf dışında kalan diğer kişi veya kişilere ait kusur oranları, zarar sorumlularının kendi iç ilişkilerini ilgilendiren bir husus olup, rücuda dikkate alınabilecek bir durumdur. Açıklanan bu yasal düzenlemeler doğrultusunda somut olaya dönüldüğünde; müteveffanın kazanın meydana gelmesinde %25 kusurlu olduğu, kalan tüm kusurun davalı tarafa ait bulunduğu tespit edildiğine göre, davalı tarafın %75 kusur oranına göre yapılan hesaplama doğrultusunda hüküm kurulmasında ve davalıların birlikte sorumluluğu yoluna gidilmiş bulunmasında herhangi bir yanılgı bulunmadığından, davalı … Sigorta A.Ş vekilinin ve davalı … Aş’nin bu yöne ilişen istinaf itirazları yerinde değildir. 3-Davacılar vekilinin davacı … dışında kalan destek tazminatı taleplerinin reddedilmiş olmasının usulsüz olduğuna ve davalı … A.Ş vekilinin hüküm altına alınan destek zararının hesaplanmasının hatalı yapıldığına ilişkin istinaf itirazları ile her iki tarafın hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının doğru belirlenmediğine yönelik istinaf istemlerine gelince; Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı TBK’nun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde gereğince destekten yoksun kalma tazminatının kapsamı ve amacı, destekten yoksun kalanlarının desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumların korunmasıdır. Yani olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olunan paranın ödettirilmesidir. Destek kavramı, hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tuttuğundan, ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır. Sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır ise de; destekten yoksun kaldığını ileri süren kimse, devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalı, ayrıca destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekli olduğundan, açıklanan tüm bu hususların davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Özetle ve öz olarak vefat edenin, destekten yoksun kaldığını iddia edenlere destek olduğu hususunun davacı tarafça ispat edilmelidir. Dosya kapsamına göre, davacı eş … dışında kalan diğer davacıların yetişkin oldukları ve evli bulundukları sabittir. Davacılar, ev hanımı olduğu anlaşılan müteveffanın sağlığından çocukları olan davacılara eylemli ve düzenli olarak maddi yönden nasıl bir desteklik sağladığını açıklamamışlar ve bu konuda herhangi bir delil ibraz etmemişlerdir. Bu durumda mahkemece, davacı eş dışında kalan diğer davacıların destek tazminatına ilişkin taleplerinin reddedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi konusunda uzman aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen 23/03/2020 günlü rapordaki; davacı eş yararına belirlenen destek tazminatına ilişkin hesaplamanın dosyaya, oluşa uygun, denetlenebilir gerekçeler içermesi ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevcut hükümler ile Yargıtayın yerleşmiş içtihatları da gözetilerek yapılmış olması karşısında hükme esas alınmasında da bir yanılgı tespit edilemediğine ve mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarlarının 22/06/1999 gün ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında gösterilen ilkelere uygun ve 4721 sayılı TMK’nun 4.maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanılmasına uygun kurala uygun bulunmasına göre, açıklanan hususlara yönelik taraf istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir. 4-Davacılar vekilinin cenaze giderleri ile karar verilmediğine ve uygulanması gereken faiz cinsinin avans faizi olması gerektiğine ilişkin istinaf itirazları değerlendirildiğinde; Davacılar, dava dilekçesinin sonuç kısmında açıkça; defin masrafları için tazminat isteğinde bulunmuş oldukları halde mahkemece bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Oysa yerleşik yargısal uygulamalara göre, davalı taraf meydana gelen trafik kazası sonucunda gerçek defin gideri zararlarının tazmini ile sorumlu olup, talep halinde bu zararların karşılanması gerekmektedir. Somut olayda davacı taraf, gerçek defin giderlerinin ne olduğu konusunda herhangi bir belge ve bilgi sunmamış ise talep edilen miktar gözetildiğinde, bu giderin kadri maruf olduğu açık olup, mahkemece bu miktara hükmedilebilecekken bunun yapılmamış olması doğru olmamıştır. Bundan ayrı görülmekte olan dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkin olup, kazaya neden olan aracın niteliği (damperli kamyon) gözetildiğinde; uygulanması gereken faiz cinsinin avans faizi olması gerektiği konusunda duraksamamak gerekir. Her ne kadar dava dilekçesinde açıkça ticari faiz ifadesi kullanılmamış ise de, en yüksek faiz talebinde bulunulmuş olup, ıslah dilekçesinde de konuya açıklık getirilerek, uygulanması istenilen faiz türünün ticari faiz olduğu açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece hüküm altına alınan tazminatlar bakımından ticari faize hükmedilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmiş olması isabetsizdir. Ancak açıklanan şekildeki yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacılar vekilinin bu yönlere ilişen istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca kaldırılmasına, istinaf yasa yoluna başvuru konusu yapılmayan hususlar ile reddedilen istinaf itirazları nedeniyle taraflar yararına oluşan usulü kazanılmış haklar ve harcın da kamu düzeninden olduğu gözetilmek suretiyle, sadece yanılgılı olduğu tespit edilen hususlarların düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 gün ve 2014/139 E. – 2020/667 K. Sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf itirazlarını yukarıda (4) nolu bentte gösterilen nedenlerle KISMEN KABULÜNE, öteki istinaf itirazlarının ise yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 gün ve 2014/139 E. – 2020/667 K. Sayılı kararına karşı davalı sigorta şirketi vekili ve davalı … A.Ş vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının HMK.m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE, 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca maddi tazminata ilişkin olarak istinaf yasa yoluna başvuran davalılardan alınması gereken 6.125,96-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinafa başvuru sırasında davalı … A.Ş. tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 845,00-TL nispi harç ile davalı … Sigorta A.Ş tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan maktu ve nispi harç toplamı olan 2.513,44-TL’nin düşümü ile kalan 2.767,52-TL harcın davalı … A.Ş. ve davalı … Sigorta A.Ş’den ( davalı sigorta şirketinin sorumluluğu 1.627,30-TL ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran … A.Ş.’ den manevi tazminata ilişkin olarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Hükümleri uyarınca alınması gereken 3.757,05-TL nispi istinaf karar ve ilim harcından, istinaf başvurusu sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan maktu harç toplamı olan 108.80-TL’nin düşümü ile kalan 3.648,25-TL harcın davalı … A.Ş.’den alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 5-İstinaf yasa yoluna başvuru sırasında davacılar tarafından ayrı ayrı yatırıldığı anlaşılan maktu istinaf karar ve ilam harçlarının talepleri halinde kendilerine İADESİNE, 6-İstinaf aşamasında istinafa başvuran taraflarca yapılan diğer giderlerin ise takdiren yapan üzerinde bırakılmasına, 7-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 8-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 gün ve 2014/139 E. – 2020/667 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 8/1- Davacıların maddi tazminat talepleri yönünden; a) Davacı …’in destekten yoksun kalma maddi tazminat talebinin KABULÜ ile, 89.678,86 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılar … ve … A.Ş. yönünden kaza tarihi olan 10/12/2006 tarihinden itibaren, … Sigorta AŞ yönünden ise sigortaya başvuru tarihinden sonraki 9. Gün olan 09/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti olan 52.819,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davacı …’e verilmesine, b) Davacılar …, …, … ve …’in destekten yoksun kalma maddi tazminat taleplerinin REDDİNE, c) Davacıların cenaze ve defin giderine ilişkin taleplerinin kabulü ile 500,00-TL’ cenaze giderinin davalılar … ve … A.Ş. yönünden kaza tarihi olan 10/12/2006 tarihinden itibaren, … Sigorta AŞ yönünden ise sigortaya başvuru tarihinden sonraki 9. Gün olan 09/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti olan 52.819,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davacılara …’e verilmesine, 8/2-Davacıların manevi tazminat talepleri yönünden; Davacıların manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ ile, Davacı … için 15.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL ve davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı … ve davalı … AŞ’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, – Davacıların fazlaya ilişen manevi tazminat taleplerin reddine, 8/3- Maddi tazminat yönünden; a) Alınması gerekli 6.160,12-TL nispi karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan (peşin yatırılan harçtan manevi tazminat için yatırılması gerekli peşin harç mahsup edilmiştir.) 1.294,95-TL peşin harcın ve 1.523,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 3.342,17-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti dikkate alınarak %58,8 oranına denk gelen 1.965,20- TL ile sınırlı olmak üzere) tahsili ile hazineye irad kaydına, b) Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 21,15- TL. başvurma harcı, 1.670,65- TL peşin harcın toplamı olan 1.691,80- TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti dikkate alınarak %58,8 oranına denk gelen 994,77 TL ile sınırlı olmak üzere) alınarak davacıya verilmesine, c) Davacılar tarafından sarfedilen toplam 4.405,35-TL yargılama giderlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti dikkate alınarak %58,8 oranına denk gelen 2.590,34 TL ile sınırlı olmak üzere) alınarak davacılara verilmesine, d) Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı … için takdir olunan 12.458,25- TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen (… Sigorta AŞ sigorta poliçe bakiye limiti dikkate alınarak %58,8 oranına denk gelen 7.325,45 TL ile sınırlı olmak üzere) alınarak davacıya verilmesine, e) Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalılar için takdir olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacı … haricindeki davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine, f) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca, hüküm altına alınan cenaze gideri bakımından davacılar yararına belirlenen 500,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen ( davalı … Sigorta A.Ş’nin sorumluluğu 294,00-TL ile sınırlı olmak kaydıyla) alınarak davacılara verilmesine, 8/4-Manevi tazminat yönünden; a) Alınması gerekli 3.757,05-TL harçtan peşin alınan 375,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.381,35 TL harcın davalılar … ve … AŞ’den tahsili ile hazineye irad kaydına, b) Davacı tarafından yatırılan 375,70-TL peşin harç, 21,15 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 396,85 TL harcın davalılardan … ve … AŞ’den alınarak davacıya verilmesine, c) Davacı tarafından manevi tazminat talebi için herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, d) Davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT 13.madde uyarınca hesaplanan 7.950,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve … AŞ’den alınarak davacıya verilmesine, e) Davalı … ve … AŞ kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT 13.madde uyarınca hesaplanan 7.950,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davalılar … ve … San. AŞ’ye verilmesine, f ) Kullanılmayan gider avansından arta kalanın karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda maddi tazminata ilişkin hüküm bölümü bakımından HMK. m. 361. gereğince, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık; manevi tazminata ilişkin hüküm bölümü bakımından ise HMK.m.362/1-a gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022