Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/2037 E. 2022/281 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2037
KARAR NO: 2022/281
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2021
NUMARASI: 2019/466 ESAS 2021/681 KARAR
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde trafik sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, yaya konumunda olan vekil edenine çarpması neticesinde 17/10/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin omuz bölgesinde kırık oluşacak şekilde yaralandığını ve ameliyat olmak zorunda kaldığını ileri sürerek, vekil edeninin kalıcı ve geçici iş göremezlik durumunun tespit edilmesiyle birlikte, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 5.000,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte, davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 04/05/2021 günlü ıslah dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarını 74.405,96-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı vekili cevabında özetle; davaya karıştığı ileri sürülen … plaka sayılı aracın, 30/06/2016-14/12/2017 tarihlerini kapsar biçimde vekil edeni şirket nezdinde trafik sigortalı bulunduğunu, ancak davacının görülmekte olan davayı açmadan önce, sigorta şirketine herhangi bir başvuruda bulunmadığını, bu nedenle davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini istediklerini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; 2918 sayılı KTK’nın 14/04/2016 tarih ve 6704 Sayılı Kanunun 5. maddesi ile değişik 97.maddesi gereğince, dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurunun dava şartı haline getirildiği ancak, davacı tarafından dava açılmadan önce sigorta şirketine herhangi bir başvuru yapılmadığı, bu anlamda davacının başvuru şartlarını yerine getirmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvuruda bulunulması üzerine, Dairemizce yapılan inceleme sonucunda verilen 09/05/2019 gün ve 2017/1913 E., 2019/856 K.sayılı kararla; 2918 sayılı KTK’nun 97.maddesinde 6704 sayılı Yasa’nın 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda, dava açmadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunulmuş olması, dava şartı haline getirilmiş ise de, bunun tamamlanabilir dava şartı niteliğinde olduğu, dava şartının yerine getirilmesi için davacıya süre verilmeden ve sonucu beklenilmeden, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin hatalı olduğuna işaret edilmek suretiyle, ilk derece mahkemesince verilen 29/05/2017 günlü kararın HMK’nun 353/1-a/4 ve 353/1-a/6 madde hükümleri kapsamında kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; istinaf ilamı doğrultusunda, davacı tarafa süre verildiği, davacının sigorta şirketine 19/06/2016 tarihinde başvuruda bulunduğu, kaldırma kararında belirtilen dava şartı noksanlığının bu şekilde giderildiği açıklandıktan sonra; davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücünün tam kusurlu olduğu, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen rapordan da anlaşılacağı üzere davacının özür oranının %4 olduğu, iyileşme süresinin 6 ay bulunduğu benimsenmek suretiyle, TRH-2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi gözetilerek düzenlenen 26/04/2021 günlü kök ve 02/07/2021 günlü ek aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; “-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 69.271,75 TL maddi tazminatın 13/01/2017 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, (davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına),” karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; gelir, kusur ve maluliyete ilişkin belirlemelerin hatalı olduğu, bu konularda hükme esas alınan raporların yetersiz bulunduğu, müterafik kusur durumunun değerlendirilmediği, kusur ve maluliyete ilişkin raporların ATK’dan alınması gerektiğinin gözetilmediği ve 1.8 teknik faiz yerine progresif rant hesabının kullanıldığı aktüer raporunun hükme esas alınmasının da isabetsiz bulunduğu, ayrıca 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarına göre geçici iş göremezlik zararı bakımından sigortacının sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinin gözetilmediği, açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava, trafik kazası sonrasında meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılan maddi tazminat isteğine ilişkindir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Mahkemenin dosya kapsamına uygun gerekçesi ve takdirine, yerinde yapılan keşfe bağlı olarak trafik kaza uzmanı … tarafından düzenlenen 30/03/2020 günlü rapordaki kusura ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin dosyaya, oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve söz konusu bu rapordaki tespitlerin kaza tespit tutanağındaki belirlemelerle de örtüşmesi karşısında yeterli ve geçerli nitelikteki bu raporun ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkındaki Yönetmelik hükümleri gözetilmek suretiyle Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri tarafından düzenlenen 24/02/2020 günlü heyet raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik tespit edilemediğine (Bkn: Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 19/01/2022 gün ve 2021/7319E,-2022/716 K. Sayılı içtihadı) ve her olayda mutlaka ATK’dan kusur ve maluliyete ilişkin rapor alınması gerektiğine ilişkin bir zorunluluk da bulunmamasına, söz konusu bu raporlarda belirlenen özür oranı, iyileşme süresi, kusur durumu, TRH-2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi izlenerek (Bkn. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6590 E.. 2021/913 K. sayılı içtihadı) ve davacıya ait SGK kayıtlarına göre belirlenen gelirin baz alınmasıyla davacının geçici (efor tazminatı) ve kalıcı iş göremezlik zarar miktarının belirlenmiş olmasında bir yanılgı mevcut olmadığına, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5.maddesinin “Sağlık Giderleri Teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderlerin teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup, ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” denmekte ise de; SGK’nun hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu, 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesindeki kanun uyarınca belirlenmiş olup, anılan kanun kapsamı dışına çıkılarak yapılan genel şartlardaki düzenlemeler ile, SGK’nun sorumluluk kapsamının genişletilmesi mümkün olamayacağından bedensel zararın bir türü olan geçici iş göremezlik zararının giderilmesinden davalı sigortacının sorumlu olduğu konusunda da herhangi bir duraksama bulunmadığına (Bkn: istanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 10/06/2021 gün ve 2019/962 E.,- 2021/955K. Sayılı ilamı) ve ayrıca kazanın oluşumunda herhangi bir kusuru tespit edilemeyen yaya davacının müterafik (kemer takmama, koruyucu ekipman kullanmama vb gibi) kusurlu olduğundan da söz edilemeyeceğine göre yazılı biçim ve şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı sigorta şirketi vekilinin tüm istinaf itirazlarının esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı sigorta şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 4.731,95-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.183,00-TL’nin düşümü ile bakiye 3.548,95-TL’harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde BIRAKILMASINA Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022